Filistin’de acı, gözyaşı, kan halen devam ediyor. Ortadoğu’da dolayısıyla Türkiye’de de gündem İSRAİL-İRAN savaşı… Bu savaş “gerçek” mi, “suni” mi farklı bir tartışma konusu. Ancak yine de medya ortamlarında, akşam TV kanallarının açık oturumlarında sıklıkla yer almaya devam ediyor.

Biz şimdilik bu gündemin dışına çıkıp birazda iç gündemimize, vatandaşın gündemine bakalım.

İlk sırada karşımıza çıkan yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı olacaktır. İnsanlar dertli, emekli dertli, asgari ücretli dertli, çiftçi dertli, memur dertli…

Velhasıl “bizim insanlarımız”, bizden olan dostlar, canlar dertli. Bizi biz yapan sistemin en küçük yapı birimi olan aileler dertli.

Dertli olmayanlar kim mi?

Çok uluslu şirketle iş tutanlar, sermayedarlar, faizle beslenenler ve dahası…

Ülke ekonomik yapısal olarak kutuplaşmakta, parası olanlar daha çok kazanma hırsıyla birbirini boğazlamakta; işsiz ve yoksul halkımız ise günü kurtarma adına taklalar atmakta…

Toplumun derdi geçim sıkıntısı; okullar açılacak, kış gelecek bu ekstra mali yük demektir. DERT boğaz olunca, mutfakta tencere kaynamaz olunca vatandaş Filistin’in de unutuyor, boykotu da…

Biliyorum ve şahit oluyorum ki daha “ucuz”, “kampanyalı” ürün diye eli titreyerek, yüreği kanayarak boykot ürünü alıyor. Çok yazık!

Gençlere gelirsek.

Gençler üniversiteye girmek, iş bulmak için yıllarını veriyorlar ama neticede kendi mezuniyetine uygun iş bulamıyor. Teklif edilen işleri ise ya beğenmiyor veya o konuda yetersiz olacağını düşündüğü için cesaret edemiyor.

Mezun çok ama iş yok!

Eleştirel bakalım, soru basit!

Eksik veya yetersiz olan “PLANLAMA”mı?

Daha önceden Devlet Planlama Teşkilatı(DPT) vardır. Görevi ise devletin ekonomik, sosyal ve kültürel amaçlarının belirlenmesinde hükûmete danışmanlık yapmaktı. Hükûmetçe belirlenen amaçları gerçekleştirmek için kalkınma planları ve yıllık planlar hazırlardı. Ancak bu yapı kapatıldı. Yerine Strateji ve Bütçe Başkanlığı kuruldu. Aşağı yukarı aynı görev için politika üreten bu kurul henüz çok genç. 2018 de faaliyete geçti.

Elbette 2018 yılında bu yana ekonomide yaşanan sıkıntıları ve istikrarsızlığı DPT kapatılmasına bağlamak abartılı ve yanlış olur ama yeni oluşturulan yapının da maça tam ısınmamış olması ve bu bağlamda planlama ayağının zayıflamış olmasını etkili olabileceğini düşünüyorum.

Devlet, doğan her vatandaşının 20 yıl sonrasını planlarsa DEVLETTİR. 20 yıl sonra gençlerin okuyacağı üniversiteleri, bölümleri ve mezun olunca istihdamları mutlaka gerçekçilik baz alarak planlanması elzemdir. Popülist yaklaşımlar ve istatistiksel veriler amaç olmamalıdır. Kurban edilen aksi halde günümüzde de şahit olduğumuz gibi gençlik olmaktadır.

Akil insanlara, alanında uzman araştırmacılara, ehliyetli bürokrasiye ve akademisyenlere hiç olmadığımız kadar ihtiyaç vardır. Türkiye’nin derdiyle dertlen ekiplere ihtiyaç vardır. Siyaset üstü ekipler kurulmalı ve aktüelinin dışına çıkıp büyük hedeflere kilitlenmeliler.

Sistem analizcilerini bir araya getirmeliyiz. Sistem kavramını futboldan terimi olmaktan çıkarmalı ve insana hizmet üretmek için yeni sistemler oluşturmalıyız. Global sistemler var ve oldukça etkililer. Ancak bunlar emperyalizme hizmet ediyorlar, bizim ihtiyacımız olan hümaniter yaklaşım olmalı. İnsanlarımız için iyi olan ne ise onu kovalamalıyız. Düşmanlık üretmeden yapıcı bir şekilde organize olmalı ve devletimizi bu kıskaçtan kartalmalıyız.

Son söz; düşmanımız “kişiler” değil, “fikirler” olmalı… Yanlış fikri savunanın da bir insan olduğunu ve aldatılmış olabileceğini unutmamalıyız.