"SIRA"

Öfke ve hiddet insanın tabiatında vardır ve olmalıdır. Yerinde de kullanılmalıdır.

Öfkesiz ve hiddetsiz birinin insanlıktan çıktığını söyleyebiliriz. Sizin mukaddeslerinize birileri saldırıyorsa ve siz öfkelenmiyorsanız siz insan olmaktan çıkmışsınız demektir.

Hele hele saldırgan sizin kılığınıza girmiş biri ise bu saldırının vereceği tahribat daha yüksektir.

Öfke ve hiddet olmalı fakat yerinde kullanılmalıdır.

Öfke ve hiddetin yerinde kullanılması kontrol ile mümkündür.

İnsan davranışını kontrol meselesi bizi ruh terbiyesine götürür.

Ruh terbiyesi ise tasavvuf ile gerçekleşebilir.

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında hastahanelerin boşalmasının sebebi budur. Yani insanların sıhhate kavuşması "çok bildikleri" için değil samimi olarak inandıkları ve tatbik etmeye çalıştıkları içindir.

Ramazan ayında suç nispetlerinin azalmasının sebebi de budur. Yani insanlar çok "akıllı" oldukları için suç işlemekten vazgeçmiş değillerdir. Allah'ın emri olduğuna inanarak oruç tutuklarından dolayıdır.

Öyleyse yapılması gereken nedir?

Fabrika ayarlarına geri dönmek değil midir?

İnsanlığımızı hatırlamak değil midir?

İnsanlığımızı temin eden mukaddes değerler olduğuna göre; bu değerlere alenen saldıranlar var, kılık değiştirerek saldıranlar var.

Milletimizin temel değerlerine alenen saldıranlara karşı tedbir almak mümkündür. Ama kılık değiştirerek senin "yanındaymış" gibi görünerek seni sırtından hançerleyenlere karşı tedbir almak kolay mı?

Kolay değil ama mümkündür.

Samimi olacaksınız ve inandığınızı yaşamaya çalışacaksınız.

Size saldıracaklar. "Sonunuz geldi" diyecekler. "Sıra sizde" diye tempo tutan goygoycular olacak.

Domuz etinin kasaplık et haline geldiği bir ortamda "sırat-ı müstakimde" yürümek kolay değildir.

Lezbiyenliğin ve gaycılığın idealize edildiği bir vasatta istikbalimiz olan çocuklarımızı yetiştirmek zordur.

Sevgili peygamberimizin ve canımız kadar değerli eshabınIN referans alındığı ehl-i sünnet anlayışının verildiği müesseselerin "merdiven altı" olarak görüldüğü bir dünyada dik durmak kolay değildir. Fakat mümkündür ve sevabı daha yüksektir.

Herkesin "her şeyi" bildiği internet ortamında inandığınız hakikati ifade etmek kolay değil ama imkansız da değil.

Bütün mesele samimi olmak ve hakikati bulmak azminde bulunmaktır.

Sözümüz inananlar içindir. İnanmayanlara söylenecek bir şey yoktur. Bir kişi "ben Müslüman değilim" diyorsa ve Ramazan ayında kürsüden alenen su içiyorsa, ona ne diyebilirsiniz? Belki şu söylenebilir; "orucu Müslümanlar tutar ve hayvanlar oruç tutmaz". Yani böyle bir kişi için edep mahrumu diyebiliriz en fazla.

Zira inanmıyor.

Hesabını öbür âlemde verecektir.

Yukarıda söyledik; Mesele "bizden görünenlerin" husule getirdiği karışıklık.

Yapılması gereken şudur; samimi olmak, inandığını yaşamaya çalışmak ve mütehammil olmaktır.

Öfke ve hiddet olmalı fakat kontrollü olmak kaydıyla.

"Sıranın" kime geleceğini zaman gösterir ve “sıradan” ne anladığınıza bağlıdır.

Bazı dönemler vardır ki, sevap daha çok kazanılır.

Allah var keder yok.