İTTİFAK MI ?
Bu Ülkeye biraz akıl erdirip biraz ayak uydurayım derseniz, hem aklınız ve hem de ayaklarınızdan olacağınıza garanti verebilirim. Zira olanlar ve yaşanılanlar ne akla hitap ediyor ne de ayakların çekebileceği cinsten şeyler değiller.
Malumunuz en son referandumun en temel argümanı, artık koalisyon dönemlerinin bittiği/biteceği yalanı idi. Bu yalan o kadar çok çeşitli sos, kakao ve çikolatalar ile sarmalandı ki hemen hemen hepimizin damak zevkine hitap eder hale getirildi. Nihayetinde damak tadımızın yansıması olarak yutturulan bu yalanı kendi ellerimizle yasalaştırmış olduk. Geçmiş olsun mu diyeyim oh olsun mu ben karar veremedim.
Gelelim şu ittifak, pardon, koalisyon durumunu biraz didiklemeye.
Parti kurmanın en temel felsefesi, mevcut olanların yetersizliğine, yalan ve yanlışlarına muhalif olmaktan hareketle, bambaşka paradigmalara sahip olunduğu, esas ve tek alternatifin kendisi olduğu inancından kaynaklı kuruluyor olmasıdır. Ve zaten bu felsefeden başka amaçla parti kurmakta pek mantıklı değil zaten. Hoş, mantık aramayı öneren ben, hem yazım ve hem de kendimle çeliştiğimin de farkındayım elbette.
Didiklemeye devam !
Bunca birbirinden farklı (!) Dünya görüşüne, yönetim farklılığına sahip partilerin el ele verip kırk yıllık ahbap ve dost görüntüsü vermelerine nasıl ve ne şekilde gülünür karar veremediğim bir başka durum.
Yahu madem ki bu denli ortak noktanız var, madem ki bu denli anlaşıp uyuşur haldesiniz, neden kendinizi farklıymış gibi millete empoze ediyorsunuz ki !?
Oysa bilen bilir ki yok birinizin diğerinden farkı. İsmen ve şeklen değişik olmanızı ruhen, kalben ve fikren farklı olduğunuz zehabına kapılan milyonlara nasıl anlatacağım, içinden çıkamadığım bir başka durum..
Al birini vur ötekine
Zaman zaman sorulur bana, peki kime oy verelim diye. Cevaben diyorum ki, kaç parti olursa olsun, sayısına bakılmaksızın bir tek oy kullanmış olsanız bile, tek partiyi seçmiş gibi görünseniz bile, aslın da toptan hepsini seçmiş olmaktasınız.
Bakın bütün partilere nasıl süt liman, nasıl uyuşmuş, nasıl anlaşmış ve dostane haldeler açıkça göreceksiniz. Şunca sayısı bulunan partiler bir araya gelecekler ve sadece iki hatta bölünecekler. Bölünecekler derken sakın yanlış anlaşılmasın öyle fikren, ruhen ve anlam olarak bölünmeden bahsetmiyorum. Size bize bölünmüş gibi görünüp, seçimler bittikten sonra mecliste güllük gülistan paylaşımlarına yine devam edeceklerdir.
Yazımızın başında da söylediğimiz gibi akılla izahı mümkün olmayan bu durumları yaşatanlar aklımızla, fikrimizle ve zekâmızla dalga geçiyorlar. Ve bunu o kadar pişkince yapıyorlar ki, dün söylediklerini ertesi gün ve hatta bir saat evvel söylediklerini iki saat sonra çelişkiye düşerken yüzleri dahi kızarmıyor.
Gözümüzün içine baka baka kandırıyorlar bizleri. Artık kendilerini dahi aşmış olan bu dâhiler, her şeyin sınırlarını allak bullak etmiş durumdalar. Bir tekine dahi inanmayı, güvenmeyi, kulak kabartmayı kendime zul addettiğim partiler ile arama koyduğum mesafe, haramlar kadar uzakta durmaktadır. Yalanlara karşı şamar oğlanına çevrilmiş milyonların, bu kadar açık ve net küçük düşürülmüş olmayı sinelerine çekmiş olmaları da patolojinin konusudur diye düşünüyorum.
Düpedüz koalisyon dönemi yaşatılmaktadır. Üstelik bu durum bin bir türlü doğrunun, eğrinin, iyinin, kötünün aynı kazana konup karıştırılarak millet önüne servis edilmiş irrite bir katıktan başka bir değeri de yoktur.
Sahi, içerisinde bu kadar karışım bulunan çorbadan hala yemek isteyen, midesi kaldıran var mı !!?