17 Eylül’de İsrail’in, Hizbullah üyelerine yönelik yaptığı çağrı cihazları saldırısı gündemimize oturdu. Tam her şey yerine oturmaya doğru giderken 18 Eylül günü Hizbullahçıların düzenlediği cenazede çağrı cihazları ve telsizler patladı. Yine yaralanan ve ölenler oldu. Hatta saatler ilerledikçe Lübnan’dan yeni patlama ve yangın haberleri geldi.
İddialara göre güneş panelleri, dizüstü bilgisayarlar, radyolar da patladı ve evlerde yangınlar çıktı. 17 Eylül tarihindeki patlamada karşımıza iki soru çıktı. Cihazların pilleri mi patladı? Yoksa cihazlar Hizbullah’a gitmeden önce patlayıcı mı yerleştirildi?
İlk günkü patlamalar sonrası açıklamalara göre tedarik sürecinde 3 gramlık bombalar yerleştirildi. Uzaktan gönderilen sinyaller ile de etkinleştirilip patlatıldı. Güçlü kısım bu ihtimaldi. Çeşitlik kaynaklar da olayın bu şekilde olduğunu söyledi.
Peki, diğer gün yani 18 Eylül tarihindeki Hizbullahçıların düzenlediği cenazede çağrı cihazlarının ve telsizlerin patlaması ne demekti? Yine burada da iki ihtimal var. Ya patlayıcılar yerleştirilirken bazılarının sinyal algılaması diğerlerinden farklıydı ki ikinci dalga saldırı yapılabilsin ya da İsrail’in elinde bütün Hizbullahçıların bilgileri var ve seçerek saldırı gerçekleştiriyorlar. İki ihtimal de mümkün denebilir.
18 Eylül akşam saatlerinde Lübnan’dan gelen haberler tedirgin ediciydi. İletişim araçları patlamaya başlarken aynı zamanda evlerde yangınlar çıkmıştı. Lityum pillerin yanıcı özelliği ya da bazılarına göre çok küçük çapta patlayıcı özelliği olduğu söyleniyor.
Buradaki patlayıcı durumunu yanma olarak tarih etsek daha doğru olacak. Sorun şu, kitle iletişim araçlarını hackleyip yakabiliyorlar ki bu mümkün. Aynı anda binlerce veri gönderilerek cihazlar belirli bir ısıya çıkarılıp akabinde yanması sağlanabilir.
Şöyle düşünelim, bazen telefonlarımız oldukça ısınır hatta bazı markaların telefonları güvenlik amaçlı kendini kapatıyor. Böyle bir durum öldürücü olmasa da fiziksel hasara yol açabilir. Sorun bu yanmanın nerede olduğu?
Diyelim ki benzin pompasının yanındasınız. Bu durum büyük tehlikelere yol açabilir. Ya da sabaha karşı dörtte böyle bir operasyon yapıldı ve uykudayken siz yanmaya başladı. Gerçekten ihtimaller bitmiyor lakin en önemlisi kilit görevde bulunan kişiler diye düşünüyorum. Elektrik santrali, nükleer santral gibi yerlerdeki kişilerin hedef alınması daha büyük etkiye sebep olabilir.
Muhtemelen birçok devlet yetkilisi sıfır telefon kullanmamıştır. Kullanılan telefonların ağırlığına bakılmalı ki diyelim telefonun bilgisinde 100 gram diyor ama sizin telefonunuz 103 gram çıktı. Bu aradaki 3 gram nereden geliyor? Ayrıca bütün iletişim araçları bu alanın profesyonelleri tarafından kontrol edilmeli ki içerisine hem ayrı bir aparat, dinleme cihazı, yer tespiti veya patlayıcı yerleştirilmemiş olsun hem de yazılım açısından kontrol edip gereken önlemler alınmalı. Devletlerin bu gibi konularda önlemler aldığını tahmin etmek zor olmasa da artık göz önünde olmayan ama kritik noktalarda yer alan kişilerin de dikkat etmesi gerek.
Bu son saldırıların oluşturduğu algıyı okumak gerekirse, Hizbullah büyük bir itibar kaybına uğradı denebilir. Tedarik zincirindeki şüphe, içeriden bilgi sızması ve patlamalarla beraber kaosun yönetilememesi oldukça dikkat çeken başlıklar oldu. İsrail açısından bakarsak savaşı yeni bir cepheye ve alana taşıdı diyebiliriz. Cephe olarak Lübnan’ı diyebiliriz. Alan olarak ise dijital medya diyebiliriz. İsrail, Amerika da dahil olmak üzere “dijital medyada ben her yerdeyim” dedi.