Siyasi hamleler ardı ardına geliyor ama bu kadar çok propagandanın olduğu yerde mesajların yerini bulmaması ya da bulsa da etki etmemesi çok olası bir durumdur. Diyelim ki elimde 10 tane kalem var. Bunları size tek tek atarsam yakalayabilirsiniz fakat hepsini aynı anda atarsam hiçbirini yakalayamazsınız. İşte aynı bunun gibi siyasiler sürekli bir bombardıman içerisinde. Kitlelere su içmesi için fırsat dahi verilmiyor. Böylesi bir ortamda siyasilerin söyledikleri hem inandırıcılığını hem de güvenini günden güne kaybediyor…
Birtakım siyasi partiler “Türk” kelimesine ya da başka deyişle Türk’e karşı, birtakım siyasiler ise gündeme ve yer yer işine göre Türk’e karşı. Amaçları sadece gündem değiştirmek olan siyasiler bir gün A’dan bahsediyorsa diğer gün B’den bahsederek kitlelerin hafızasında yer edinmeyi bırakın, anlık bir etki dahi edememeye başlıyor. Lakin bazı hassas konuları dile getirirseniz (“Türk” gibi) olumsuz anlamda yıllarca unutulmaz hatta bir gün sandık sonuçlarında etkisini görebilirsiniz.
Anayasanın yapı taşını oluşturan ilk dört maddenin değiştirilmesi ara ara ısıtılan bir konu. Peki Türk’ten sonrası ne olacak?
Önce halklar ve bu halklara çeşitli isimler. Sonra bölgeler ve halklar. Daha sonrasında ise yerel yönetimler. En sonunda ise herkes kendi yoluna… Bütün bunların başlangıç noktası ve aynı zamanda kelebek etkisi yaratacak temel nokta Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde yer alan milletin isminin isimsiz bırakılması. Sonumuzun Yugoslavya, Suriye, Irak gibi olmasını istemiyorsak bu milleti isimsiz bırakma düşüncesine sahip siyasileri ve partileri Anayasadan uzak tutmak gerekir. İster şurada ister burada olsun bu düşünceye sahip karar alıcılar ve onları etkileyen siyasi faktörler ne olursa olsun kabul görmemelidir.
Devletin bir kimliği olur, bir de düşmanı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kimliği Türk milleti, düşmanı da bu kimliğe karşı olanlardır. Eğer bir devlet düşmanı unutur ya da düşmanın düşüncesini benimserse BM’den medet umar hale, UNICEF’den yardım bekler hale gelir. Öyle bir hale gelir ki gavur bayrağının altında ibadet eder, sömürgecilerin postalları altında hasat yapar hale gelir.
Her şeyden ötesi Post-Turkish denilen ortamda hakikatin öneminin kalmadığı yetmezmiş gibi Türk değerlerinin de önemi kalmaz. O saatten sonra geriyekimlik karmaşası içerisinde kalan bir toplum, dört tarafı düşman propagandası olan kitleler ve darmaduman olmuş zihinler kalır. Türk’ten sonrasının karanlık dönemi bir daha geri dönüşü olmayan bir yol olur.
Siyasilerin seçimleri kazanmak için çeşitli kesimlere hitap etme çabası doğal karşılanabilir fakat bu benli karmaşık bir yapı ile meydana çıkarsanız seçmende güvenilirliğiniz kalmaz. Güvenilirliğin kalmadığı gibi istediğiniz ya da açıkladığınız bazı talepler kitleler tarafından tepki ile karşılanır. Maalesef siyasetin kilit aktörleri ve onların yan aktörleri hala soğuk savaş dönemi stratejiler ile ilerlemek istiyor. Siyasal iletişimde gündem belirleme çok önemli fakat gündemi belirlerken yerine koyacağınız şey de bir o kadar önemlidir. Medya ne düşüneceğinizi söylemez ne hakkında konuşmanız gerektiğini söyler. Siz konuşulmasını istemediğiniz gündemleri geri plana itmek için öne süreceğiniz gündem geriye ittiğiniz gündemden daha keskin bir yön çevirici olmalıdır. Yapay zekanın karar alıcı konuma geldiği, uzaya kolonilerin kurulmasının konuşulduğu şu dönemde hala Berlin duvarı anlayışıyla siyasal iletişim gütmek gerçekten büyük bir hatadır.
Sonuç olarak, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet var olacaktır. Peki siz siyasiler olarak ne zamana kadar var olacaksınız?