HEYECAN VE EHLİYET

Elbette ki heyecansız ehliyet ve ehliyetsiz heyecan ya kör ya da topaldır. Birinin eksikliği bir diğerini yetersiz, işlevsiz ve dolayısıyla anlamsız kılacaktır. Bu minvalden hareketle birini diğerinden ayırmak olası bile değildir.

Heyecan!

Heyecandan yoksun bir ehliyet, getirisi olmayan bir yatırım gibidir. Yüklenilmiş olan bilginin, tecrübenim ve benzeri bütün kazanımların hayat bulması ve toplumun ondan istifade edebilmesi, ehliyetin heyecanı ile mümkündür. Yani, taşıyıcı ve aktivite yüklü olan eylem, heyecanın bizatihi kendisidir. Heyecan hata yaptırır, fevri davranışlara zemin hazırlar, yanlışlar içerisine sokan bir amil olsa da, kazanmanın, pişmenin ve olgunlaşmanın da olmazsa olmazı cinsindendir.

Bu sebeple, ehil olmasalar bile heyecanlı olanlara karışmamak, onların şevk, heyecan ve tutkularına ket vurabilecek her türlü eylem ve söylemden imtina edilmesi gereklidir.

Statik, monolog ve pısırık bir ehil olmaktansa heyecanlı, istekli, meraklı ve girişken çocuklarınızın olmasına özellikle ihtimam gösterin. Dışa dönük, arayış içerisinde olan, girişken çocukların alacakları yol, diğerlerine oranla çok daha fazla olmakla birlikte, her düşüşlerinde ki kazanacakları tecrübenin değeri ise paha biçilmez olacaktır.

Heyecanlı olan gençlerin önünü açın. Destek olarak önlerinde ki bütün engellerin kalkmasına yardımcı olun.

Unutmayalım ki !

Zamana, mekâna ve anlama anlam ve değer katacak olanlar da yine bu heyecan yüklü olan kişilerdir. Alabildiğince yüklü ve kazanımlar sahibi olup içe dönük, konuşmaktan yana yılgın, ürkek ve korkak ehil (!) kişiler yerine, hata yapmaktan korkmayan, ileriye dönük adımlar atmaktan yana cüretkâr, kendisine hedef belirlemiş ve bir istikameti olan kişilere yatırım yapmak, unutulan elzemler arasında.

Bir alanda uzman olmak, yetişmiş kişi olmak, tecrübe kazanmak gibi birçok önemli hasleti harekete geçirecek yegâne amil heyecandır, istekli olmaktır, tutkudur ve şevk sahibi olmaktır.

Hiperaktivite sahibi çocukların tedavi (!) edilmesi gerekiyor gibi bir yalan ve aldatmacayı bu ülkede tedavüle sokan zümre, potansiyel taşıyan çocuğun daha yolun en başında kolunu ve kanadını budamak isteyen art niyetli kişilerin hinliklerinden başkası değildir. Heyecan, tutku, şevk gibi özel hasletler doğru ve emin eller tarafından disipline edilmesi demek ile tedavi edilmesi gerek demek arasında Tanrı dağı kadar fark vardır.

Zekâsı, bilgisi, donanım ve tecrübesi ne kadar yüksek olursa olsun, heyecandan yoksun bir kişiye böylesi bir yeteneğin kazandırılması imkânsız olmakla beraber, bal yapmayan arı mahiyetindedirler. Oysa heyecan ve tutku disipline edilebilir ve ket vurulmadan hal ve yoluna konulabilir bir durumdur. Rahatsız olunacak ve hele hele de ‘’ hastalık ‘’ gibi ucube bir tanım ve yaklaşım ile açıklanabilir bir özellik değildir.

Etrafını, doğayı, teknolojik gelişimleri ve hatta aracın aküsünü merak eden, difiransiyel nedir

ve ne işe yarar diye soran, sorgulayan bireylerin varlığına, kanamalı bir hastanın kana olan gereksinimi kadar ihtiyaç duymaktayız.

Heyecanı dolayısıyla patavatsızlık, burun dikine gidiş, vaktinden evvel söylenmiş sözler, incitici hal ve tavırların oluşması, bizlerin sabrını zorlamamalı ve onların bu özel yeti ve özelliklerine olumlu ve yapıcı yaklaşımlar sergilememize engel olmamalıdır.

Unutmayalım ki soran, sorgulayan, didikleyen, birbiri ardına çok çeşitli soruları yönelten çocuklar özel çocuklardır. Bıkmadan ve usanmadan bütün sorularına tüm ciddiyetimiz ve ona bir birey gibi saygın şekilde cevaplarımızı vermekle yükümlüyüz.

Dua edin heyecanlı çocuklarınız olsun…