Belki de en büyük hatayı ‘’ siyasetin dili ‘’ diye yapılan anlamsız vurguya değer atfederek yapmışız diye düşünüyorum. Zira şunun, bunun, şu olay bu olasyın, şu meslek ya da bu mesleğin dili diye bir ayrımın ne akli ve ne de tecrübi bir tarafı bulunmamaktadır.
Belki de en büyük hatayı '' siyasetin dili '' diye yapılan anlamsız vurguya değer atfederek yapmışız diye düşünüyorum. Zira şunun, bunun, şu olay bu olasyın, şu meslek ya da bu mesleğin dili diye bir ayrımın ne akli ve ne de tecrübi bir tarafı bulunmamaktadır.
Ne kadar zorlarsanız zorlayın en fazla iki başlık altında inceleyip irdeleyebilirsiniz dili.
1: İslam'i bir dil
2: İnsani bir dil
Bu iki şıktan başka bir başlık açmak ya da tevessül etmek, altında bambaşka niyetlerin kamufle edildiğine delaleti bakımından son derece manidardır. Oysa hangi iş, meslek ya da alan ve uğraş içerisinde olursanız olun evvela İslam'i ve olmadı insanı bir tavır, tutum ve lisan takınmakla mükelleftir insanoğlu.
Siyasetin dili de ne demek ? Neden oraya başka bir dil ya da format atfedilir olsun ki? Hem ayrıca bu dil İslam'i ve insani dilin dışında bir dil olmadığı ve olamayacağı için pratik tezahürü nedir ne nasıldır türünden sorular, siyasetin dili gibi ucube bir ayrımı berheha etmektedir.
Bu ayracı bir başka açıdan irdeleyecek olursak ve başlığı da iki ile sınırlandırmış olduğumuz noktadan hareket edecek olursak şayet, siyaset ve siyasetçinin dili bakımından geldiği noktanın ne insani ve ne de İslam'i olmadığına anlamlı bir vurgu niteliği taşıyor olduğu ortaya çıkacaktır.
Siyasetin ve siyasetçinin dilinde ki standart üstü sapmanın nedenleri ve gerekçeleri üzerinde elbette anlamlı ve önemli materyaller ortaya koymamız mümkün. Ama kanımca böylesi ayıp ve ahlaksız sapmanın en büyük müsebbibi, taraftarların bu sapma ve sapkınlığa dair duyarsızlığı ve hatta onaylar tavrında saklıdır.
Bir siyasetçinin kullandığı dil, hitap ve cümle öbeklerinde ki saklı ve aleni hakaret, edep ve ahlak dışılıklar, o siyasetçiyi dinleyen ve destekleyen kitle tarafından insani ve İslam'i filtreye tabi tutulup ve gerekli yaptırımsal tavra muhatap ve mahkum kılınmış olsa, ne böylesi bir siyaset ve ne de siyasetçinin türemesi ve yeşermesi için uygun zemin olmayacak ve siyasetçide bahsini yaptığımız iki ana başlığın sınırları dışına çıkamayacaktır.
Bir başka deyişle sapmanın orta yerinde yer alan siyasetçi, hitap ettiği kitlenin de ahlaki, İslam'i ve insani skalasının da ortalamasını vermesi bakımından son derece anlamlı bir parametredir.
Yani siyasetçi ile kitlesi arasında ki doku, ruh ve hitap uyumu, mevcut iki başlık içerisinde kalma ile sınırlara mütecaviz davranış kalıplarının hem siyasetçi ve hem de kitlesinin nereye tekabül ettiğini göstermektedir.
Bir siyasetçinin kullandığı dili onu dinleyen kitlenin belirlediği esası, siyasetin hangi kodlar üzerinden yapıldığını ve hangi kodların seçmen üzerinde ete kemiğe büründüğünü göstermesi bakımından da başka bir çarpıcılık ihtiva etmektedir.
Toplum sosyolojisi ve yine toplum psikolojisinin evveli ile geldiği noktada ki ayracın ve sapmanın boyutları, salt siyasetin değil kitlesel bir etkileşimin sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Siyasetçinin rakip siyasetçiye olan tavır, tutum ve hitabını siyasi rakibinin belirlediğini ve bu noktadan hareketle destek guruplarının da birbiri ile olan ilişkisini de yine gurupların kendisinin belirlediğibelirgin etken ve etmenler arasındadır.
Hülasa
Hal, hareket, eylem ve söylemlerimizin İslam'i ve insani değer skalasında kaça ve nereye tekabül ettiğini anlamak istiyorsak eğer, takipçisi olduğumuz siyasetçi ve kitlenin ederine bakmamız yeterli olacaktır.