Savaşarak bir toplumu asla bitiremezsiniz. Bugün ona karşı üstün bir zafer elde etseniz dahi gün gelir o toplum küllerinden yeniden doğar. Yeter ki o toplumu oluşturmuş insanların ahlâkı bozulmamış olsun.

Savaşarak bir toplumu asla bitiremezsiniz. Bugün ona karşı üstün bir zafer elde etseniz dahi gün gelir o toplum küllerinden yeniden doğar. Yeter ki o toplumu oluşturmuş insanların ahlakı bozulmamış olsun. Bildiğiniz üzere insanlık tarihi ve kendi şanlı tarihimiz böyle nice nice örneklerle doludur.

Bahsettiğim gibi bir toplumu parçalamanın en basit yolu o toplumun 'ahlak'ınıbozmaktan geçer. Ahlakı bozulan kişilerin ise bir araya gelmesi, kenetlenmesi, iri ve diri olması hiç mi hiç kolay değildir.Bir topluluk oluştursa da kaliteli bir toplum olmasını beklemek abesle iştigalden öteye geçmez.

Ahlak, bir toplumu geçmişten geleceğe taşıyan örf, adet, gelenek, inanç gibi maddi ve manevi değerler bütünüdür. Her ne kadar insanlığın bazı ortak değerleri olsa da bu değerler bütünü toplumdan topluma değişiklikler gösterir.Her ahlaki değer kendi toplum yapısına uygun olarak yaşamını sürdürür. Toplumun varlığının devam etmesibu dengenin bozulmamasına bağlıdır.

Fakat ahlaki olmayan düşünce ve davranışlar o toplumun damarlarına şırınga edilmeye başlanırsa işte o zaman denge bozulur. Kuvvetli bir silah halini alır. O toplumda çatırdamalar, kırılmalar, sarsılmalar, yabancılaşmalar, yozlaşmalar, karışıklıklar, ayrışmalar oluşturmaya başlarsınız. Sonunda kendi kendine bir çöküş kaçınılmaz olur.

Batılı devletlerin veya onların içimizdeki uzantılarının bizim için en büyük silahı budur. Yıllardan beri bizi tankla tüfekle yıkamayacağını anlayan içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlar artık oyunu bu şekilde oynuyor. Düşünün; 1932 yılında Belçika'da "Dünya Güzellik Yarışması" yapıldı. Bu yarışmada Türk kızı 'Keriman Halis' dünya güzeli seçildi. Herkes o zaman bu duruma çok sevinmişti. Oysa bu durum bizim ahlakımızı zedelemek için sahnelenmiş kirli bir oyundu. Amaç; Türk kadınını soymaktı. Başardılar. O zaman bu duruma sevinip alkış tutanlar bugünlerin senaryolarını yazmış oldular.

Toplumun en küçük birimi'aile'dir. Bugün etrafımıza baktığımızda ailelerimiz her taraftan saldırıya uğramaktadır. Hedefleri, Türk aile yapısını bozarak aileleri parçalamak ve nihayetinde ülkemizi kullanılabilir hale getirmektir. Şuan bunu başarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Televizyon programları, diziler, sinema filmleri, dergilerle adeta bombardımana uğramış durumdayız.İnternetteki sitelerde cabası. Tamamen bize ait olmayan bir ahlak yapısı ile karşı karşıyayız.

Çıplaklık, lüks yaşam, çalışmadan kazanmak, özgür kız veya erkek modelleri, gayri meşru ilişkiler, evlilik dışı çocuk, eğlence çılgınlığı, amaçsız yaşam, asilik, tahammülsüzlük, kavga unsurları ile çocuklarımızın beyinleri adeta doldurulmaktadır. Ne yazık ki sadece çocuklarımız, gençlerimiz değil aile büyükleri de bu saldırıdan nasibini almaktadır. Dün büyükler tarafından ayıp sayılan birçok hareket bugün maalesef ki hoş karşılanabilmektedir.

Dün bayramlarda elleri öpülmediği için küsen dedeler nineler bugün yanlarına uğramayan torunlarına 'gençtir eğlensin' diyerek ahlaki yozlaşmadan nasiplerini almışlar, değerlerini unutmaya veya unutturmaya başlamışlardır. İşimiz zor! Dikkat!

Dün utanılarak yapılan boşanmalar hem de ciddi sebeplerden, bugün fındıkkabuğunu doldurmayacak bahanelerle sıradan bir olay haline gelmiştir. Aile büyükleri de bu duruma körük tutmaktadırlar. Bugün kendi çocuklarımıza laf geçirmekten aciz haldeyiz, bize, özüne, kültürüne yabancılaştırıldılar.

Çözüm için öncelikle kendimizi sorgulamalıyız. Biz neyiz? Nerden geldik?Ne için yaşıyoruz? Neye inanıyoruz? Nasıl yaşıyoruz? Amacımız nedir? Bu sorulara verdiğimiz cevaplar önce bizi sonra etrafımızı aydınlatacaktır. Lütfen, çocuklarımıza sahip çıkalım, etraftan etkilenmelerini en aza indirebilmek için kendi ahlaki değerlerimizi yaşatalım, başta Allah'ın varlığını ve O'na inancı öğretelim, Dinimizin gereklerini yaşayabilmesine imkanlar hazırlayalım. Gerisi zaten gelir. Ama önce kendimize…