Değerli Okurlarım,

Bu kitabı lise yıllarımda, yıllar önce okumuştum. Üzerinden neler neler geçmiş gitmiş, seneler bir su olup akmış adeta. Geçen gün kitaplığımı toparlarken, Sabahattin Ali kitapları gözüme ilişti. Kitaplarını şöyle bir karıştırırken, “İçimizdeki Şeytan” isimli kitabının içinde şu muhteşem sözlere gözüm ilişti. Sabahattin Ali “İçimizdeki Şeytan” isimli kitabında çarpıcı bir tespiti dile getirmiş ve demiş ki: “İçimizde şeytan yok. İçimizde aciz var. Tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.”  Sabahattin Ali ne kadar da haklıdır değil mi? Bu sözlere denk gelip de insanın düşünmemesi kesinlikle elde değil inanın!

Bu muhteşem tespiti okuduğumda insan her devirde aynı insan işte demekten kendimi yine alamadım. Bazen bazı zamanları gözümüzde öyle çok büyütüyor öyle çok büyütüyoruz ki; işte eskiler şöyleydi böyleydi, eskiden bizler… diyerek ballandıra ballandıra anlatıyoruz ya! Açıkçası taa o zamanlardan bu zamanlara değişen kayda değer bir gelişme de yok hani. Aynı tas aynı hamam desek yeridir. İnsan biraz olsun, hani o zaman da söylenmiş etkili sözlerin bu zamanda uygulamaya geçilmiş olmasını görmek istiyor da nerdeee aksine her geçen zaman da daha da kötüye giderek gerilemişiz. Bulunduğu zamanın da gerisine atmış adeta bizleri.

Kıymetli okurlarım,

Yine bu zamanda da tembellik, bilgisizlik, iradesizlik en önemlisi hakikati gizleme alışkanlığı varlığını o günkü gibi taptaze ve capcanlı bir şekilde sürdürüyor. Kimsenin üzerine mesuliyet aldığı yok. Herkes yaptığı hataların, yanlışların bedelini bir başkasına yüklemek için can atıyor. İnsan, işlediği günahları şeytanın, yaptığı yanlışları insanların suçu diyerek hep başkalarını hedef gösteriyor. Kendi kucağında olması gereken yükü kendisi dışındakilerin sırtına yüklüyor. En kötüsü de haksızlık ve adaletsizlik karşısında suspus oluyor. Bir başka tarifle hakikati gizliyor. Elbette herkes böyle değil, ancak o kadar az kalıyor ki hakikati haykıranlar, yokmuşa yakın diyebiliyoruz.  Hani görünen köy de kılavuz istemiyor.

Misal, günümüzde dünyanın önünde bir soykırım yaşanıyor, insanlar hunharca katlediliyor, çocuklar parçalanıyor, aileler evlerinden barklarından vatanlarından sürgün ediliyorlar, ne yazık ki dünyayla birlikte izliyor ve biz insanlar dışında başka bir kurtarıcı gelmesini bekliyoruz. Bizlerden beklenen bir ufacık boykotu dahi beceremiyoruz. Her aldığımız indirimli boykot ürünüyle birlikte insanlığımızı parça parça kaybediyoruz. Hak ve hakikati hiç durmadan haykırıp, her zaman her yerde her durumda insanlığımızı ispat etmek yerine susuyor, susuyor, susuyor ve yapılanlara alışıyoruz. Belli bir zaman sonra hakikati görmekten kaçıyoruz. Evet, Sabahattin Ali zamanında haklıydı, şimdi de o haklılığı sonuna kadar geçerli, ne yazık ki aynı zamanda geldiğimiz her türlü gelişme ve modernlik çağında insanın hakikati ortaya çıkarmak için kalıplarını kıramadığını yüzümüze bir tokat gibi de vuruyor.

Sevgili Okurlarım,

İnsanı insan yapan, uğruna bedel ödemek zorunda kalacak olsa da hak ve hakikat mücadelesinde olmasıdır. Her zaman hak ve hakikati açığa çıkarmak için gayret etmesi, çaba göstermesidir. İnsan ancak o zaman insan olur. Dünya ancak o zaman yaşanılabilir bir yer olur. Yoksa hep söylenip dururuz. Her yanlışımız için bir günah keçisi arar buluruz.  Şu an şeytan dile gelse tamam ben varım da sen ne yapıyorsun peki?  Doğru bir insan olsaydın da beni dinlemeseydin dese yüzümüze gülerek, işte o zaman öylece donup kalırız. İçimizde şeytan yok içimizde tembellik, bilgisizlik, hakikati gizleme alışkanlığı var. Bir an önce kurtulmak için harekete geçmemiz şart! Durma Harekete Geç!

Sevgi ve Muhabbetle, Serkan Akkuş