Tam üç asırdır bizi bu kavram ile istila ettiler. Bu kavramı tekellerine aldılar ve tekellerine aldıkları bu kavram üzerinden dünümüze küfrettiler Dinimize küfrettiler ve küfrettirdiler. Bir medeniyet tasavvuru sundular bize. Bizim medeniyetin bir hiç olduğunu iliklerimize kadar işlediler. İnandık, İnandırıldık, kandık, kandırıldık, aldandık, aldatıldık…
Tam üç asırdır bizi bu kavram ile istila ettiler. Bu kavramı tekellerine aldılar ve tekellerine aldıkları bu kavram üzerinden dünümüze küfrettiler Dinimize küfrettiler ve küfrettirdiler. Bir medeniyet tasavvuru sundular bize. Bizim medeniyetin bir hiç olduğunu iliklerimize kadar işlediler. İnandık, İnandırıldık, kandık, kandırıldık, aldandık, aldatıldık…
Kıçları ve donların da bir avuç pislik ile dolaşanlar, '' alafranga '' olayına medeniyet kılıfı giydirip bize pazarladılar. Yeni ve genç dimağları bu kavram ile büyüledi, işgal ve meşgul ettiler. Paşa kılıklı tatminsiz 50 yaş ve üzeri ergenlerin kart zampara ruhlarına cila attılar. Şatafatlı, gösterişli ve dışı dopdolu villa ve şatolarda içi bomboş insanların şampanya kadehleri ile maskeli yüzlerini medeniyet diye kakaladılar bize.
Medeniyet dediler, çağdaşlık, modernite dediler bizlere. Nasıl göz ve gönül okşayan kavramlar değil mi!?
İşte bunlarla fethettiler bizleri. Evladın, anne ve babasının yanın da ayak ayak üstüne atarak, hayasız, sınırsız sohbetlerini rakı kadehleri ile süsleyerek pazarladılar bize. '' özgürlük '' dediler bizlere. Birey olmak, özgün ve özgür olmak dediler bizlere. Kendinizi yönetin, esaretten (!) kurtulun dediler bizlere. Kulaklara ninni gibi gelen bu sözler ile bir bir istila edilişimizin, an be an yok oluşumuzun temellerini attılar. Ayaklarımız kaymaya başladı. Biz, biz olmaktan çıkıyorduk her geçen süre içerisinde. Birey ve özgür fertler oluyorduk (…)
Ahlaklı olan ile olmayan, artık anlamsız olmuştu bizim için. Bir bir koparılıyorduk birbirimizden. Biz bize uzak, bize bize ırak, biz bize yabancı oluyorduk yaşanılan her şeyin sonunda. Ama birey oluyor ve özgür kılıyorduk kendimizi..!
Kadın erkek eşitliği adı altında feminizm diye bir doktrin sundular bize. Bunu da hiç zorlanmadan ve hatta seve seve satın aldık. Ve sonra ne kadın kadın olabildi ne erkek erkek kalabildi. Özgürdük artık. Bu özgürlük dolayısıyla aynı ev içerisinde kadın ile erkek arasında uzun uzun mesafeler vardı. Ulaşmak, dokunma, teskin ve sükun olmak kocaman bir hayaldi artık. Kurulanlar evlilik adı altında ticari bir şirket halini almıştı artık. Herkesin kendine ait ekonomik özgürlüğü ( özerklik ) vardı ve dolayısıyla hesap vermek, sorumlu olmak, bağımlı olmak gereksiz şeylerdi artık. Medeni, özgür ve birey olmuştuk..!
Tel tel döküldük
Alafranga tuvalet adı altında kendi fiziksel ekolojimize dahi ihanet ettik. Ne bağırsaklar eskisi gibi rahat çalışıyor ne midemiz randımanlı değil artık. Kınayıcı, sorgulayan mahalle baskısı, ayıpsanacak şeydi bu medeniyette. Birilerinin sizi kınayıcı ve ayıpsayıcı bakması kabul edilebilir şey değildi. Sonucunda, sokak ortasında mahremiyeti gram gram tükettik, harcadık ve harcandık…
Eşler arası mesafeleri açıkta açtık. Evlatlarımızı bir bir kaybettik. Herkes özgür, özgün ve bireydi artık…!
Aynı ev ve hatta aynı odada bambaşka insanlar, bambaşka konular, bambaşka üslup, müzik, ilgi ve alaka birbiri ile cenk ediyordu. Eller ellerden ayrılmış, gönül gönüle dokunmuyor, hal hale duyarsız kalmıştı.
Çığlıkların bile duyulmadığı, kimselerin kimseler için bir şey ifade etmediği bir medeniyetin ferdi olmuştuk her birimiz.
Size bir itirafta bulunayım mı ?
Ben hala Alaturka kullanıyorum…