HRİSTİYAN BİR KADIN YÜZYILLARCA MÜSLÜMANLARI PERİŞAN ETTİ
İlhanlılar, önceleri putperest olmalarına rağmen, Hulagu’nun eşi Dokuz Hatun’un Nasturi olması nedeniyle Hristiyan-Nasturilere ilgi gösterdiler. Yakın Doğudaki Haçlılar ve özellikle Ermeniler, Moğollarla işbirliğine girdiler. Buna İlhanlıların Batı Avrupa’daki hristiyan kuvvetleri ve özellikle Papalık ile olan ilişkileri de ilave edersek onlarla Hristiyanlar arasındaki yakınlaşmayı daha iyi anlarız. Bu yüzden, Doğu hristiyanları, Moğol istilasını memnuniyetle karşılıyorlardı. Nitekim Hülagu herhangi bir İslam şehrini ele geçirdikten sonra Müslümanları katledip ibadethanelerini tahrip ettiği halde hristiyanlara dokunmuyor onların kilise ve manastırlarına hürmet ediyordu.
Haçlı ve Moğol tehlikesinin ortak özelliği, ikisinin de dışardan
gelmiş olmasıdır. Haçlılar uzak batıdan, Moğollar’da uzak doğudan
gelmiş, İslam topraklarını ele geçirmek için birleşmişlerdi.
Ayrılan noktaları ise, Haçlı tehlikesinin daha derin ve daha eski
olmasıdır. Moğol tehlikesi birden bire ortaya çıkmasına rağmen,
Haçlı tehlikesi İslam fetihlerinin başlangıcından beri vardı.
Görünüşte dini bir amaç olmasına rağmen, siyasi ve ekonomik
emellerini gerçekleştirmeye çalışıyorlardı.
Moğol tehlikesi vahşi ve ağır olmasına rağmen, Haçlı tehlikesi
İslam aleminin kalbine yönelikti. Ayrıca, Batı hristiyan alemi
Suriye’deki Haçlı varlığına devamlı taze kan gönderiyor, Haçlı
prensliklerin varlıklarını korumaya çalışıyorlardı. Fakat İran ve
Irak’taki İlhanlı-Moğol kuvvetleri ne kadar kuvvetli olurlarsa
olsunlar, taze kandan mahrum olduklarından zamanla zayıflıyarak
İslamlaştılar.
Papa lV. İnnocentius 1245 yılında doğudaki hristiyanlığı kurtarmak
gayretlerini, Moğolistan’daki Büyük Han’ın sarayına iki elçilik
heyeti göndererek tamamlamıştı. Fransa Kralı Aziz Loui, Moğollarla
ittifak kurmanın yollarını arıyordu. 1253 yılı başlarında Akka’ya
Moğol prenslerinden ve Batu’nun oğullarından birisi olan Sartak’ın
hristiyanlığı kabul etmiş olduğu haberi geldi. Moğollar,
haçlılalarla sürekli haberleşerek Müslümanlara karşı birlik
önerdiler. Avrupa’lılarda buna ilgi göstermelerine rağmen o dönemde
Avrupa’da ortaya çıkan başka proplemler bu ittifakları
engellemiştir. Yani Allah, Müslümanları böyle iki barbarın
ittifakından kurtarmış oldu.
Frasa Kralı lX. Lois 7. Haçlı seferi
için 1248-1249 yıllarında Moğollarla
Müslümanlara karşı işbirliği yapmaya çalıştı. Fakat bu ilişki
başarsız oldu. Elçi, Moğolların futuhattan başka bir şey
düşünmediklerini belirtti. Tebriz’deki Moğol kumandanı Eyyubilere
karşı ittifak sağlamak için batıya iki elçi gönderdi. Bu olay
batıda büyük sevinçle karşılandı. Kral Louis 1248 yılında
Kıbrıs’tayken Moğolların Musul görevlisi tarafından gönderilen iki
nasturi elçi geldi. Louis, onlara misyoner heyetini
gönderdi.
Louis’in Moğollarla ilgili diyalok kurma çalışmalarını dönemin
olaylarını yaşayan Jean de Joinville’nin ağzından dinleyelim.
“Kral, Kıbrıs’ta ikamet ederken, Büyük Tatar Hanının ona gönderdiği
elçiler güzel ve nazik vaatler ile geldiler. Bu vaatlerin
içerisinde; Han kendisinin, Kutsal toprakların fethedilmesine ve
Kudüs’ün Müslümanların elinden kurtarılmasında krala yardımcı
olmaya hazır olduğunu da belirtiyordu.
Kral onları çok dostça bir törenle karşıladı ve geriye dönerlerken
orada iki yıl boyunca kalacak olan kendi elçilerini gönderdi.
Ayrıca, bu elçileri ile Tatar Han’ına çok hoş ve tamamı pahalı
kırmızı bir kumaştan yapılmış küçük bir kilise (Şapel) şeklinde
olan bir çadır gönderdi. Bundan başka, kral bahsedilen Şapel’in
içerisine, Tatarların bizim inancımıza iman etmelerini
sağlayabileceğini görerek, Meryem Ana’ya yapılan tebliği ve
dinimizin diğer bütün figürlerini gösteren resimleri nakş ettirdi.
Kral bütün bu hediyeleri vaizci biraderlerden olan ve Müslümanların
dilini bilen iki keşişle, Tatarlara inançlarımızı öğretebilsinler
diye gönderdi.”
Moğolların hükümdarı Möngke Şamanist olmasına rağmen annesi
Sorgaktani Nasturi Hristiyanı olduğundan hristiyanlara karşı özel
bir ilgisi vardı. Ayrıca, baş karısı Hutuktay ile diğer birçok
eşleride nasturi idi. Batu’nun oğlu Sartak da hristiyanlığa karşı
özel bir ilgisi vardı. Fransa kralı lx. Luis 1254 yılında Moğollara
bir elçi gönderdi. Elçi Möngke’nin Franklarla Müslümanlara karşı
ortak hareket etme konusunda fikir birliği oluştu. Fakat bu
konudaki tek engelin Fransa’nın onun hakimiyetini kabul
etmemesiydi. Bu da olmadığından anlaşma oluşmadı. Möngke, Çukurova
Ermeni kralı Hethum Rubruqis’i kabul ettiğinde ona kardeşi
Hulagu’nun Bağdatı alıp hilafeti mahvetmek istediğini eğer
hristiyan devletler kendisiyle işbirliği yaparsa onlar adına
Kudüs’ü alıp onlara geri verebileceğini belirtmiştir. Fakat
Franklar bu ittifaka girmeyince teşebbüs yarım kaldı.
Hulagu’nun karısı Dokuz Hatun’da nasturiydi ve sarayda büyük bir
nufuza sahipti. Karayıt prensesiydi. Mutaasıp bir nasturi olup,
İslam’a karşı nefret duyuyordu. Her türlü hristiyan mezhebine
yardım ediyordu.
Haşaşiler, Cengiz Han’ın ikinci oğlu Çağatay’ı öldürdüklerinden
Moğolların nefretini kazanmaşlardı. Belki de haşhaşilerin
Müslümanlara yaptıkları en büyk iyilik budur. Hulagu, ilk iş olarak
onların Alamut’taki kalelerini ele geçirip hepsini öldürdü. Fakat
buna rağmen Hulagu’nun yanında Müslüman alimler de vardı. Örneğin
hacibi büyük alimlerden Ata Melik Cüveyni’dir. Bağdat alındığında
Nasturi Patriği Makika’ya zengin vakıflarla Bağdat’taki saray
verilmişti.
1260 yılında Meyyafarikin alınınca buradaki bütün Müslüman halk
öldürüldü. Hristiyan halka dokunulmadı. Hulagu’nun meşhur komutanı
Kitboğa bir hristiyan’dı ve hristiyanlara yardımcı oluyordu.
Suriye’yi aldıklarında buradaki Franklara dokunmadılar. Fakat buna
rağmen Franklar, Moğollardan pek hoşlanmıyorlardı. Hatta Sultan
Kuduz, Moğollarla savaşa giderken Frank topraklarından geçiş izni
verildi.
Hulagu, Anadolu’daki Türklere karşı Bizans’la ittifak arayışı
içindeydi. Bizans imparatoru Mikhail, gayrı meşru kızı Maria ile
evlendirmiştir. Hulagu’nun oğlu İlhanlı hükümdarı Abaka’da
hristiyanlara karşı sempati duyuyordu. Hristiyan Dokuz Hatun’un
ölmesi hristiyanları koruyucusus bırakmışsa da hristiyanları koruma
görevi Bizans Prensesi de olan Maria tarafından üstlenmiştir.
Prenses, Moğol sarayına geldiğinde Hulagü ölmüştü. Bunun üzerine
Abaka ile evlendirildi. Moğollar, ona Despina Hatun adını
vermişlerdir.
Papa lV. Clemens 1267 yılında Müslümanlara karşı Abaka ile ittifak
teklifinde bulundu. Fakat bu sırada Altınordu ile savaş halinde
olduğundan bu ittifak sağlanamadı. Fakat buna rağmen, 1270 yılında
Kral Louis’e bir mektup göndererek Filistin’e gelmesi durumunda
kendisine katılacağını haber verdi. Ama bu arada Louis Tunus’a
sefer yapmayı düşündüğünden bu ittifak da sağlanamadı. İngiliz
prensi Edward 1271 yılında Filistin’e geldiğinde Moğollarla ittifak
sağlamak için Abaka’ya bir elçi gönderdi. Abaka 10.000 kişilik bir
ordu gönderdi. Fakat Baybars 1271 yılında Moğolları yenince bu
teşebbüs de yarım kaldı.
Bu arada Moğol Altınordu devleti hükümdarı Berke han da
Müslümanlara sempati duyuyor, bölgesindeki hristiyanlara baskıda
bulunuyordu. Daha sonra Müslüman olup ilhanlılara karşı Memlüklerle
ittifak kuracaktır.
1272 yılında Abaka, Franklara gönderdiği haberde Memlüklere karşı
100.000 kişilik bir orduyla hareket edeceğini, onların da kendisini
desteklemesini bildirdi. Fakat Memlük hükümdarı Kalavun haçlılarla
barış imzalıyarak onların Moğollarla birleşmelerini engelledi. 1281
yılında Moğollar Suriye’de gözüktüler. 30 Ekim 1281 yılında
Moğollarla yapılan savaşı Kalavun kazandı.
1 Nisan 1282 yılında Abaka ölünce yerine kardeşi Tekudar geçti.
Tekudar, Müslüman olduğunu açıkladı. Adını Ahmet olarak değiştirdi.
Mısırla bir anlaşma imzaladı. Fakat Kubilay bunu kabul etmeyerek
onu tahttan indirdi. Yerine Abaka’nın oğlu Argun tahta geçti. En
büyük dostu Nasturi hristiyanı Mar Yahballaha’ydı. Kutsal
toprakları Müslümanlardan almak istiyordu. 1285 yılında Argun, Papa
Honorius Vl’ya Müslümanlara karşı beraberce hareket etme teklifinde
bulundu. Daha sonra bir elçi gönderdi.
1295 yılında Argun ölünce yerine geçen İlhan Gazan İslam’ı kabul
etti. Böylece İlhanlı devleti İslamlaşmış oldu. Fakat o da
Abaka’nın karısı hristiyan Despina tarafından terbiye edildiğinden
Müslüman olmasına rağmen Mısırlılara ve Türklere karşı nefretinden
bir azalma olmadı. Buna rağmen, artık Moğolların hristiyanlaşması
ümidi tükenmiş oldu. Görüldüğü gibi hristiyan bir kadın (Dokuz
Hatun ve Despina) bir devletin ve bölgenin tarihini nasıl
etkilemişler.
B İ R P O R T R E :
Cengiz Han
1169 yılında Onon ırmağı kıyısında doğmuştur. Asıl adı Temuçin’dir.
1194 yılında bütün Moğolların hanı ilan edilerek “kuvvetli”
anlamında Cengiz adı almıştır. Cengiz hanın asıl başarısı baba
saydığı Kerayit Hanı Tuğrul ile ittifakı’dır. Kerayitler’in
çoğunluğu nasturidir. Daha sonra onu öldürdü.
Cengiz han Kerayitler nedeniyle hristiyanlara karşı daha
hoşgörülüydü. Oğulları hristiyan Kerayit hanedanına mensup kızlarla
evliydiler ve bunlar sarayda büyük nufuza sahiptiler.