Yemen, İslam dünyâsının gözbebeğidir. Hz. Peygamber (sav) İslam dâvetine başladığı günden beri Yemenliler, bu dâvetin ilk öncüleri olmuşlardır. Bugün Endonezya’dan Fas’a kadar diyarı İslam topraklarını gezin; Yemenlilerin izini bulacaksınız.
Yemen, İslam dünyasının gözbebeğidir. Hz. Peygamber (sav) İslam davetine başladığı günden beri Yemenliler, bu davetin ilk öncüleri olmuşlardır. Bugün Endonezya'dan Fas'a kadar diyarı İslam topraklarını gezin; Yemenlilerin izini bulacaksınız. Endülüs tarihine şöyle bir göz gezdirin; Yemenlilerin varlığını keşfedeceksiniz. Neden, kutsal kitaplara bile konu olan kadim Yemen halkının üzerine ateşler yağdırılmaktadır? Neden, bazı ülkeler Yemen'in adalarını ve limanlarını ele geçirme pahasına bu ülke halkını açlığa mahkum ediyor? Hem stratejik hem de tarihi bağlarından dolayı Kızıldeniz'de ve Yemen'de varlığını artırmak isteyen İsrail bu olayların neresinde yer alıyor? Bu soruların cevaplarını sağır sultanın bile vereceğini hepimiz biliyoruz. BAE, İran ve Suud kavgasında yıllardır olan mazlum Yemen halkına oluyor...
Güncel konuları bir yana bırakıp biraz tarih sahnesine bakalım… Yemen'de 30 yıl valilik yapmış olan son Osmanlı valisi Mahmud Nedim beyin hatıralarına… Mahmud Nedim beyin hatıraları arasında gezinirken kah ağlıyor kah geçen yüzyılda ümmetin yaşadığı zorlu şartları çok iyi anlıyorsunuz. 'Yemen ellerinde 30 yıl' adıyla yayımlanan anılar günümüze birçok yönüyle ışık tutuyor. Kitap, Yemen ve Osmanlı ilişkilerini anlamak açısından da çok mühim bilgiler içeriyor.
Kitapta dikkat çekenler arasında İngiliz miralay Jacop ile Osmanlı valisi Mahmud bey arasındaki münazaraya şahit oluyorsunuz. 1914 yılında Birinci Cihan harbine giren Osmanlı, Yemen'deki memurlarına ve askerlerine maaşlarını ve iaşelerini gönderememiştir. Osmanlı Balkanlar'da, Kafkaslarda, Çanakkale'de ve Gazze'de dört bir yanda sömürgeci güçler ile mücadele ederken bir yanda da büyük mali bir kriz yaşıyordu. Her ne kadar Osmanlı bu cephelerin birçoğunda yenilip geri çekilse de verilen destansı mücadeleler, birçok Rus, İngiliz ve Alman komutanların hatırlarında geniş yer almaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918 yılında Mondros Mütarekesi imzalandı. Antlaşmaya göre Osmanlı ordusu ve memurları Yemen başta olmak üzere Arap topraklarından çekilmek zorundaydı. Ancak iki Osmanlı valisi bu antlaşmayı tanımadığını ve İngilizlere karşı mücadeleyi sürdürme kararı aldı. İki validen biri Osmanlı'nın Hicaz valisi Fahrettin paşa diğeri ise Yemen valisi Mahmud Nedim beydi. Mahmud Nedim bey, Osmanlı'nın yardım göndermediği dört yıl boyunca ilk önce elinde avucunda ne var ise hatta ev eşyaları dahil, satarak Osmanlı askerleri ve memurlarının iaşelerini karşılamaya çalışmıştır. Elinde ve avucunda bir şey kalmadığı zaman geldiğinde ise Yemen halkına başvurmuş ve Yemen halkının verdiği destek ile İngilizlere karşı mücadeleyi sürdürmüştür. Mondros Mütarekesi haberi gelince de anlaşmayı tanımadığını belirtmiştir.
Babıali'den gelen emirlere rağmen Mahmud Nedim Bey, İngilizlere Yemen'i vermemiştir. Mahmud Bey aylarca direnmiştir. Gelen baskılar sonrası, 5 Mart 1919'da 3.883 kişiden oluşan Osmanlı asker ve sivil memur kadrosu Hudeyde'de İngilizlere teslim oldu. Ancak Mahmud Nedim bey teslim olmayı kabul etmedi. Osmanlı askerlerinin silahlarının hepsini İngilizlere karşı mücadele eden Yemenlilere emanet etti. Mahmud bey de Yemen'de kalmaya devam etti.
İngilizler, Mahmud Nedim beyi ikna etmek için İngiliz Miralay Jacop'u tayin etti. Jacop Hudeyde'de Mahmud bey ile biraraya geldi. İngilizler, Mahmud beye 30 bin sterlin ya da dilediğini vermeyi teklif etti. Mahmud beyin buna cevabı şöyle oldu: 'Yemen'i size 30 bin sterline, yani paraya mı satayım. Bana bunu demek için mi davet ettiniz. Şunu bil Jacop! Bir Türk asla vatanını satmaz. Bugün ülkem mağlup olsa da biz Yemen'i geçmişte Portekizlere ve bugün de size karşı korumak ve Yemen'deki kardeşlerimize destek olmak için buralardayız. Bizler Yemen'de emanetçiyiz. Yemen, Yemenlilerindir. Onlar da tıpkı bizler gibi sizlere asla bu toprakları vermeyeceklerdir.'
İngiliz Miralay Jacop şaşkın şaşkın Mahmud Nedim beye bakar. Saatlerce tartışırlar. İngiliz komutan bu kez Nedim beye, 'Peki! Bir sorum olacak. Osmanlı yıllarca Yemenlileri nasıl kendine bağlı kıldı: Parayla mı? Silahla mı?'. Nedim bey, Jacop'un bu sorusuna bağırarak cevap verir: 'Türk'ün necip ve asil ruhudur, Mr. Jacob. Bunu ne sen ne de batılılar anlayamaz. Sizin Hind'i idare ettiğiniz gibi biz buraları yönetmedik. Bizler buraya yabancı olarak değil kardeş olarak geldik. Yemen'e refah getirdik ve onu harici saldırılara karşı koruduk. 400 yıl boyunca bazen küçük isyanlar olmuş ise de o da bazı valiler ve memurların hatalarından olmuştur. Ama bil ki, Yemenli Türk'ü sever. Türk'de Yemenliyi sever. İşte sizler de bunları gözlerinizle görüyor ve kulaklarınızla işitiyorsunuz. Osmanlı çökmesine ve maddi olarak şimdilik bir şey verememesine rağmen Yemenliler bu topraklarda Türk'ü ister.'
Hasılı kelam, Mahmud Nedim bey ile Jacop arasındaki münazara epey uzun sürer. Mahmud Nedim bey toplantıdan çıktıktan sonra İmam Yahya'nın yanına gider ve İngilizlere karşı mücadelesine devam eder. Bugün modern Yemen'in kuruluşunda önemli roller alır. Osmanlı sonrası Cumhuriyet döneminde de Mahmud Nedim bey, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Yemen'e ilk Büyükelçi olarak atanır. 1930'lu yıllarda artık yaşlanan Mahmud Nedim bey Yemenlilerin ısrarına rağmen son yıllarını İstanbul'da geçirmek için ülkesine döner ve 1940 yılında hayata gözlerini yumar.