Türkiye 200 yüzyıldır, Arapça’nın nasıl öğrenileceğini tartışıyordu. 18. yüzyılda gelenekten kopuş ve batının etkisiyle birlikte bu tartışmalar daha da arttı. Osmanlı’nın ünlü düşünürlerinden Namık Kemal’in çıkardığı “Hürriyet” gazetesinden Milli Şairimiz Mehmen Akif Ersoy’un çıkarmış olduğu “Sebîlürreşâd” dergisine kadar birçok gazete ve dergide “Arapça”nın neden hem medreseleremizde hem de mekteplerimizde öğretilemediği ile ilgili münazaralar yapıldı ve makaleler kaleme alındı.
Türkiye 200 yüzyıldır, Arapça'nın nasıl öğrenileceğini tartışıyordu. 18. yüzyılda gelenekten kopuş ve batının etkisiyle birlikte bu tartışmalar daha da arttı. Osmanlı'nın ünlü düşünürlerinden Namık Kemal'in çıkardığı 'Hürriyet' gazetesinden Milli Şairimiz Mehmen Akif Ersoy'un çıkarmış olduğu 'Sebîlürreşad' dergisine kadar birçok gazete ve dergide 'Arapça'nın neden hem medreseleremizde hem de mekteplerimizde öğretilemediği ile ilgili münazaralar yapıldı ve makaleler kaleme alındı. 'Binbir Hadis Şerhi' kitabının yazarı Mehmed Arif Efendi de Mısır'da kaldığı dönemlerde Türkiye'de Arapça'nın neden iyi öğretilemediği ile görüşlerini kaleme aldı.
Hatta medrese ve mekteplerde Arapça iyi öğretilemediği için Arapça öğrenimi için 'Benim oğlum bina okur döner döner yine okur' tekerlemesi hem aydınlar hem de halk arasında bir deyime dönüştü. Osmanlı'da medreselerde 'Bina', Arapça dilbilgisinde fiillerin çatılarını, 'Emsile' de fiil çekimi ve örneklerini içerirdi. Bu ders, medreseye yeni başlayan çocuklar için çok zordu. 'Bina' dersinde başarılı olanlar bir üst aşamalara geçirilirdi. Ancak o aşamalarda hata yapan öğrenciler geri çevrilip yeniden 'Bina' okumaya mecbur edilirdi. Ve maalesef çok az öğrenci üst aşamaya geçerdi.
Medreselerde ve Nizamı Cedid (1792) ile Tanzimatı Hayriye (1839) devirlerinden beri mekteplerde okutulmağa başlanan, fakat bir türlü öğretilemeyen Arab dilinin daha iyi öğretilmesi için 1883 yılında Hacı İbrahim Efendi adında bir alim 'Darü't-Talim' adında Osmanlı'nın ilk özel okulunu kurmuştu. Hacı İbrahim Efendi'nin kurduğu okul ciddi tartışmalar sebep oldu.
Arapça'yı yeni bir usûlle öğretmek yolunda, öteden beri kurduğu planı tatbik sahasına koymak üzere teşebbüse geçerek, Fatih Nakşıdil ve Kovacılar mekteplerinden temin ettiği ve müessis sıfatı ile iştirak ettirdiği Çolak Hüseyin, Şumûlüzade Hasan ve Ahmet Şevki adlı üç hoca ile 1883'ün Aralık ayında, İstanbul'un Fatih semtindeki Horhor Caddesinde Rusûmat Emini Edib Efendinin konağını kiralayıp 'Darü't-Talim' adını verdiği mektebini açtı.
'Darü't-Talim' geniş bir alaka ve taktir gördü. İmtihan zamanlarından mektebin salonları Cevdet Paşalar, Münif Paşalar gibi birçok büyük alimler ve tanınmış erkan ile dolardı. Arapça'nın kolay öğretilmesi hususunda burada gösterdiği başarı, bir sene dolmadan dört beş yüz talebenin kayıt için mektebe müracaat etmesine yol açtı. Balkanlar ve Kafkaslardan öğrenciler bu okula Arapça öğrenmek için geldi. Okuldan mezun olan gençler, birçok Arapça kitabı Türkçe'ye kazandırdı. 1889 yılında Hacı Arif Efedi'nin ani ölümüyle birlikte okul yönetimi iki ayrıldı. Ayrılan grup 'Darü't-Tedris' adında bir okul kurdu. Fakat iki okul da bir müddet sonra maddi imkansızlıklar dolayısı ile kapanmak zorunda kaldı.
Osmanlı sonrası Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra da bu Arapça öğrenimi tartışmaları sürdü ve fakat uzun olmadı. Çünkü okullardan Arapça ve Farsça eğitimi kaldırıldı. İngilizce, Fransızca ve Almanca dilleri okullarda zorunlu hale getirildi. Darü'l Funun Üniversitesinde Arap Edebiyatı üzerine ders verecek hoca bulunamamıştı. Daha sonra İkinci Cihan Harbi'ne yakın dönemde Alman Müşteşrik Dr. Reşer Arap Edebiyatı dersleri ve yine başka bir Alman Müşteşrik Dr. Ritter ise Türk öğrencilere Arapça dil dersleri verdi.
Hasılı kelam, Türkiye'de Dad kavgası uzun yıllar devam etti. Ancak gelinen noktada bugün Türkiye'nin birçok ilinde 'Arap Dili ve Edebiyatı' fakültesi var. Artık üniversitelerimizde Arapça'yı çok iyi bilen Türk öğrenciler olduğu gibi Arap ülkelerinden gelen hocalar da üniversitelerimizde dersler veriyor. Türkiye'nin birçok ilinde özel vakıflar da Arapça eğitimi veriyor. Uzun sözün kısası, 200 yıl sonra Arapça'yı öğreniyoruz…