HİÇ böyle hissettiğiniz oldu mu? Aynaya baktığınızda kendinize yabancı geldiğiniz zamanlar. Ürktüğünüz… İrkildiğiniz… Ve arkanıza bakmadan dörtnala şu an kendinizi gördüğünüz halden kaçmak istediğiniz…

HİÇ böyle hissettiğiniz oldu mu?

Aynaya baktığınızda kendinize yabancı geldiğiniz zamanlar.

Ürktüğünüz…

İrkildiğiniz…

Ve arkanıza bakmadan dörtnala şu an kendinizi gördüğünüz halden kaçmak istediğiniz…

'Bu ben değilim yahu' diyerek yakındığınız.

Kendinizi tanımakta güçlük çektiğiniz demler…

Sancılandığınız…

İfadeye dökememiş dolayısıyla anlam verememiş olduğunuz halleriniz…

Yanlış bedende yaşama hissi işte böyle bir şey.

Bela bir durum.

Bir o kadar da gerçek, ne yazık ki!

MÜSLÜMANIZ ama barış içinde, esenlik üzere değiliz. Kendimizle kavgalıyız en başta.

Mü'miniz ama güven içinde değiliz. Allah'a inanıyoruz ama tam bir itimat üzere değiliz.

Kaygılarımız mahşer gibi.

Korkularımız dağlar cesametinde.

Endişe kumkuması içimiz…

Şüphe ise her yanımızı sarmış ve bizi kemirip durmakta.

Kitabımız Kur'an diyoruz ancak ondan bîhaberiz.

İman ettiğimizi düşünüp amel ettiğimiz pek çok halimiz belki de vahye tamamen zıt.

Fıtratımıza aykırı.

İşte tüm bunlar yanlış bedende yaşamak değil de nedir peki?

BEDENİMİZDE bir hayalet var sanki.

Biz, bize yaban düşmüşüz.

Aklımız kalbimize ırak mı, ırak.

Dolmuyor içimizdeki boşluk, sadece öyle sanıyoruz çoğu defa.

Ve aldanıyoruz.

BU yürek, bizim yüreğimiz mi gerçekten?

Hani mü'minin kalbi kin, nefret, kıskançlık barındırmazdı?

Başkaları için kötülük düşünmezdi?

Niye bizimki lebalep dolu bunlarla?

Önce sen, evvela o demeli değil miydi ruhumuz?

Neden önce biz, hep biz diyoruz o zaman?

Bütün bunların anlamı yanlış bedende yaşamak değil mi?

ADIMIZ güzel, sanımız iyi, namımız muhteşem.

Peki ya halimiz nicedir?

Tam düğümlendiğimiz nokta burası dostlar.

Düğüm düğüm olduğumuz yer.

Ve her geçen gün daha da sıklaşan ve çözülmez raddelere ulaşan acınası yere serilmişliğimiz.

GERGİNLİK bedeni taşıyoruz çoğumuz.

Yumruklarımız sıkılı. Öfkelerimiz şaha kalkmış durumda.

Bir kavga ki, sormayın.

Bu durum zamanla duygu bedenine evriliyor.

İçselleşiyor.

Duygunun geçmişe, hissin şimdiye ait olduğunu hatırladığımızda duygu bedeninin de çok geçmeden his bedenine inkılap ettiğini görebileceğiz.

Asıl mesele nedir derseniz bunlardan sonra hızla farkındalık bedenine ulaşmak ve hiç vakit kaybetmeden de bilgelik bedeni ile buluşmaktır.

Başkaca çaremiz yoktur zaten.

Vahyin kesin bilgisi ve Fahr-i Kainat Efendimizin mübarek ve muhteşem örnekliği ile ancak bunu elde edebileceğimizi bilmem ifade etmeye gerek var mı?

Bunu yapmazsak yanlış bedende yaşamaya devam edeceğiz.

Buna yaşamak denirse tabi.

Kalbimize yabancı hatta düşman hislerle sarmaş dolaş olmayı sürdüreceğiz.

Zihnimiz inancımıza ters yanlış verilerle işlem yapacak yine.

Kişiliksizleşme değilse bunun adı nedir?

Fıtratımızı yaratan Allah ona uygun olan mesajı da gönderdi.

Bütün mesele kendimizi Kur'an-ı Kerim'e ne kadar açtığımız veya kapattığımızdır.

Doğru bedende, gerçek bir ruh, sahih bir kalp ve sağlam bir iman ile yaşayabilmek niyazıyla.

Ya Selam!