Vefa güzel ahlakın bir tecellisidir. Efendimiz (s.a.v)’de güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğine göre vefa, üsve-i hasene olarak tarif edilen Efendimiz’in bir özelliğidir. Müslümanlarda Peygamber Efendimizi en güzel örnek olarak kabul ettiklerine göre vefa da müslümanın bir vasfıdır. Bir vefa olmaksa münafıklık alametidir. Efendimiz vefasına sadık olmayanlarda münafıklık alameti olduğunu bildirmektedir.
Vefa; “sözünde durmak, sözünü tutmak, verdiği sözü yerine getirmek, verdiği sözden dönmemek; borcunu ödemek; özü ve sözü doğru olmak, dostlukta ve bağlılıkta sebat etmek, kendini sevenleri, kendisine iyiliği dokunanları unutmamak, dostlarıyla ilgiyi kesmemek, sevgi, dostluk, samimiyet…”gibi anlamlara gelir. Böyle insanlarsa vefalı insanlar olarak tarif edilir.
Vefalı insanlar kendilerine yapılan iyilikleri unutmazlar. Verdikleri sözde dururlar. Kadir kıymet bilirler. Müslüman ahdine vefalıdır. Hem kullara karşı hem Rabbine karşı vefalıdır. Rabbine karşı en başta Elest Bezmin’de verdiği söze, -ben sizin Rabbiniz değil miyim? Sorusuna verdiği cevap gereği dünya da vefalı davranır. Kul olmaya, kulluğun gereğini yapmaya gayret gösterir. Farzları eksiksiz yapar, kulluğunu nafilelerle süsler. Tabiri yerindeyse sevap için değil Rabbinin rızası için, Rabbinin keyfini getirmek için en nihayetinde vefalı bir kul olmak için çalışır. Huzur-u Mahşerde Allah’a karşı yüzünün kara olmaması için gayret gösterir,
Müslüman kullara karşıda vefalıdır dedik. İnsanlara verdiği sözü tutar. Geçerli bir sebebi yoksa asla vefasızlık yapmaz. Sözünü yerine getiremediği zaman mahcup olur, utanır sıkılır. Muhatabından özürler diler onun gönlünü almaya çalışır. Vefalı insan hem dünya da hem ukba da ahdine vefa gösterir.
Tövbe Verdiğimiz Sözü Hatırlamaktır
Tövbe de aslında Kâlû Belâ'da verdiğimiz sözü hatırlayıp, o sözümüze vefalı davranmamızdır. İnsan kuldur. Beşerdir. Beşer olduğu için şaşar, gaflete düşer. Gaflete düştüğü içinse Rabbine verdiği sözü hatırlaması gerekir. Bunu bazen kendi başına hatırlar. Bazen de bir mürşid-i kamilin elinden tutarak hatırlar. İnsan, İnsanlığı gereği gaflete düşebilir. Ama ölmeden önce verdiği sözü hatırlamalı, kendine çeki düzen vermelidir. Aksi takdirde ahrette işi zordur. İnsanın tövbeyle ahdini hatırlaması gerekir.
İşte peygamberler, mürşidler ve Allah dostları tarih boyunca insanlara ahde vefalarını hatırlatmak için kendilerini Allah yolunda hizmetçi kılmışlar. İnsanlığın faydası için çalışmışlar. Ama insanlar tarih boyunca verdikleri sözde durmama gibi bir gaflete düşebilmişler. Bu da dinimizde münafıklık alametidir. Bunun en sarih örneği İsrailoğullarıdır. Kendilerine gönderilen peygamberlere tövbelerinde duracaklarına söz vermişler ama peygamberleri arlarından ayrıldıklarında yine eski sapkınlıklarına dönmüşlerdir. Böylelikle ahitlerine vefasızlık etmiş oldular.