Bir diğer adıyla psikososyoloji olan bu sancılı durum, toplumun hareket noktası yada harekete geçiş/geçiren bütün motivasyon kaynaklarını konu edinmektedir. Bu motivasyon kaynakları ve dolayısıyla harekete geçirme bilimi, beraberinde aşina olduğumuz ve sık sık toplumsal olarak eklemlendiğimiz sürü psikolojisini konu edinmektedir.

Bir diğer adıyla psikososyoloji olan bu sancılı durum, toplumun hareket noktası yada harekete geçiş/geçiren bütün motivasyon kaynaklarını konu edinmektedir. Bu motivasyon kaynakları ve dolayısıyla harekete geçirme bilimi, beraberinde aşina olduğumuz ve sık sık toplumsal olarak eklemlendiğimiz sürü psikolojisini konu edinmektedir.

Aşina olmuşluğumuz derken, içeriğine nüfuz etmişliğimiz ve kavradığımız anlamına gelmediği içindir ki, sık sık kullanıma müsait malzeme olup teorisyenlerince istedikleri an, zaman ve mekanda kullanmak istedikleri kitleye eklenmekte gecikmiş değiliz.

Oysa birey olmak, insan olmak, özgür ve özgün olmak demek teorisyenlerin, istedikleri zaman ve istedikleri olay karşısında kullanamadıkları erdemli, ilkeli, ahlaklı ve aynı zamanda aklını ve iradesini kendi himayesi altında tutabilen kişi demektir.

Sürü psikolojisine tabi olmak demek deruni anlam ve değer içermeyen ama tamamen hamasi duyguları tetikleyen, aklın mantıki boyutuna değilde hayvani (şehevi) motive kaynaklarına isabetli atışlar yaparak harekete geçiren sloganik söylemlerin büyüsüne kapılmak demektir.

Toplumu kollektif olarak ve üstelik bu denli etkin şekilde harekete geçiren psikososyoloji, kimi şark kurnazlarının şeytani düşünce ve planlarına uygun zemin hazırlamıştır. Plan ve düşüncenin kendisi şeytanilik ihtiva edince, sahibine dair hangi kavramın şık düşeceğini sizlerin kanaatine havale ediyorum.

Hedefe ulaşmak için dini, milli, manevi, kültürel ve daha sayabileceğimiz bütün motive kaynaklarını dibine kadar kullanmaktan haya ve imtina etmeyecek olan bu yaklaşım tarzı, islam, insan, izan, şefkat ve merhamet ile hiçbir zaman bağ kurmamıştır.

Tek ve en temel ilkesi hedefe ulaşmak, nasıl olursa olsun hedefe ulaşmak olan bu hayasız uğraş ve güdü, gün geçmiyor ki kendisine bir alan ve uygun zümre ile dirsek temasına girmemiş olsun. Alanın genişliği, aynı zamanda kitlenin büyüklüğünede denk düşüyor olması dolayısıyla yıkım ve tahrifatıda aynı oranda tamir ve tadilatı mümkünsüz boyutlara ulaşmaktadır.

Hedeflerine, şahsi ihtiraslarını tatminden başkasını koymaması hasebiyle hak, hukuk, adalet ve merhamet ile teğet dahi geçmeyen teorisyenler, elbette İslam'ın ve insanlığın düşmanı olmaları hasebiyle tarifsiz bir sorumluluk ve vebal üstlenmişlerdir.

Ancak!

Gerek teorik ve gerekse pratik olarak hayasızlığının boyutlarını ve sınırlarını tayin etmekten yana son derece zorlandığım kuram ve uygulayıcılarının sorumluluklarına dair önemli uyarı ve ikazları serdetmiş olmama rağmen, Allahsız ve izansız oyun ve kurguya figüran olup payanda işlevini üstlenmiş milyonların ve hatta milyarların neye ve nereye tekabül ettiklerini yine siz bilinç sahibi okuyuculara havale ediyorum.

Gerek Allah ve gerekse insanlığa dair bir parça sorumluluk ve bilinç taşıyan her bireye son derece önemli ve anlamlı görevler düşmektedir. Bu sorumluluk ve bilinç dolayısıyla sürüden ayrı ve anlamlı bir yerde konumlanmış olmak, insan olmanın gereklerini yerine getirmekle mümkündür.

İnsan ve müsvedde arasında ki ince ama son derece anlamlı nüans farkı kendisini tamda bu ara ve alanda göstermektedir.

Biz ve başkaları diye haklı ve anlamlı bir ayrıma tabi tutabilme hakkı, yeti ve yetkiside, sürüden ayrıştıran şuur, bilinç ve özgür olabilmekle mümkündür.

Motive kaynakları ve kullananlara dikkat ettiniz mi!!?