TERBİYELİ BİR BEKLEYİŞ
Kendi arazimin sınırlarını belirlemek, belirlediğim sınırlar arasında kalmak için haylice çaba içerisindeyim. Bu sebepledir ki kendi sınırlarım içerisinde terbiyeli bir bekleyiş ile, provası yapılmış, düzenekleri hazır ve kiralanmış olanlarla vereceğim şiddetli kavga için nadas halindeyim.
Adeta resmi olarak atanmış saldırganlar, had ve sınır bilmez edep yoksunları, elleri ve dillerinden kin ve nefret damlayan hadsizler ile sınır savaşı halindeyim
Terbiyeli bir bekleyiş benimkisi
Gülünç ve acınası yüzlere karşın, adab ve edeb sınavı vermekteyim. Bildiğim ve inandığım ilkelerim, doğrularım, kriterlerim ile haddini bilmeyene haddini bildirme arifesinde git geller yaşamaktayım.
Kederle gülümsediğim, bir bakıma acıdığım ilkesiz güruhun savruk hallerini elime ve dilime dolamak ile dolamamak arasında terbiyeli bir bekleyiş halindeyim.
Tahammül, sabır, katlanmak gibi erdemlerin, beynimin her köşesini işgal ettiği ve beni halden hale dönüştürdüğü terbiyeli bir bekleyiş…
Kösele suratlı, sert mizaçlı ve bir de hayâ yoksunu kitlenin karşısında direnme ve terbiyeli bir bekleyiş.
Verimli bir arazi içerisinde ki ayrık otlarına, elimde ki orak ile müdahale etme ile etmeme arasında ki terbiyeli bir bekleyiş.
Terbiyeli bir bekleyiş
Öyle yabana atılır bir bekleyiş değil benimkisi !
Nihayetinde insan olmaktan kaynaklı zaafları olan, sabrının da sınırları olan ve ancak LA HAVLE diyerek sığınmışlığın huzurunda terbiyeli bir bekleyiş
Gönül alıcı, teskin edici ayetlere sığınmak ve ağır ağır üzerime çöken sükûnetin gölgesinde dinlenmenin verdiği terbiyeli bir bekleyiş.
Tebelleş oldukları mekânlarının etrafında gezinirken, atanmış asalakların salya sümük bakışları arasında sessiz, sedasız ve terbiyeli bir bekleyiş.
Terbiyeli bir sessizlik
Efsunkar olmanın verdiği vakar ile, perdebirun zümreye karşın verilen sessiz ve terbiyeli bir bekleyiş.
Sarfınazar ettiğim, vereceğim her dakikanın bile heba ve haram olacağını bildiğim zümreye karşın terbiyeli, sessiz, sakin ve sukün dolu bir bekleyiş.
Anlamadığım, anlayamadığım ve anlamak istemediğim bir dilde verilen bu aşağılık kavgaya karşın takındığım sessiz, sukün ve terbiyeli bir bekleyiş.
Meymenetsiz, kibirli, cahil ama farkında olmayan zümreye karşın munis bir eda ile sakin ve sukün bir bekleyiş.
Kramplar, mide krampları ve dizginlenemez kafa göz dalma dürtüsüne karşın, sığıntı üstüne sığıntılı bir bekleyiş.
Şakaklarım zonkluyor. Elim ayağım titriyor ve beynim helezonlar çiziyor. Tanımlayamadığım, kelimelerin kifayetsiz kaldığı ve zilletin sınırlarını zorlayan güruha karşın terbiyeli bir bekleyiş.
Sıfatlarının, giyim ve kuşamlarının, saç ve sakallarını temizliğine (!) karşın elleri, dilleri, gönülleri kirli yığınlara karşın sakin ve sukün bir bekleyiş.
Bütün akıntıyı sessizce dinliyorum. İzliyorum öylece ve daha ne kadar alçalacaklar diye bakınıyorum. Etsiz ve vitaminsiz kapı kullarının sırım sırım sırıtan acizliklerine kızmak ile acımak arasında kalakalıyorum.
Bakışlarındaki yapmacık sevinç, yapmacık üzüntü, evvela sahiplerinin ayaklarına dolanacağını bilmem dolayısıyla, sonlarının nasıl olacağını kestiremeyişimin verdiği merak dolu bir bekleyiş.
Ruhu ve vicdanı olmayan, kurma kollu oyuncakların deforme olup yalama olacakları zamanı sabır dolu bir bekleyiş.
Oysa ben, Yerli yerinde oldukları zaman dikenleri de severim. Mert kavgaları da..
Namerd olanların küçüm küçüm küçüldükleri mide bulundıran hallerine, ağzımı ve burnumu tutarak bekleyiş..
Ve sonra bir nokta atışı yaparak, la havle…