Kendini tanıtırken son ütücü Ayşe, tamirci Mehmet, bilgisayar mühendisi Kemal, öğretmen Neşe diye tanıtan birilerini hatırlıyor musunuz? Bu ayrıcalık avukatlara mahsustur, ha! bir de doktorlara. Onlar bu toplumun seçkinleri olduklarına inanmış, inandırılmıştır. Öldürme! ve yaşatma! gücüne sahip olduklarına inandırılan yarı tanrısal varlıklardır. İyi avukat ipten alır lafı bu zihniyetin bir propogandasıdır. İvan İllich akıllı bir laf eder, avukatlarımızın pek sevdiği seçkinci meslekler dünyası hakkında. Yaşadığımız çağı mesleki tekelleşme çağı olarak tanımlar İllich. Kimlikler de kişilikler de meslekler üzerinden oluşturulmuştur. Mesleğiniz ve diplomanız yoksa paranız pulunuz olmayacağı gibi beş paralık itibarınız da olmaz. Hatta paranız pulunuz, dünya kadar aklınız, on parmağınızda on marifetiniz olsa bile, itibar için o diplomaya muhtaçsınızdır. Mesleki tekelleşme de bilgi tekelinden köken alır. Bilgi; hakikati anlamanın yolu iken pozitivist felsefenin marifetiyle, nesne haline getirilmiştir. Küresel güç, bu bilgi tekelinin üzerinden gerçekleştirilir. Rabbimiz bu konuda bizi net uyarmış: Kasas/78 “Karun: «Bu servet, ancak bende mevcut bir bilgi sayesinde bana verildi» dedi.” Modern dünyada önemli ölçüde iktidarın kaynağı servet, servetin kaynağı da bilgi tekelidir. Bilgi patentlenir; o patent yüzünden ucuza üretilemeyen ilaçlara ulaşamadığı için ölen yüzbinlerce hasta kimin umurunda! Bilgi tescillenir; tescillenen bilginin çer-çöp hurafe olması neyi değiştirir? Bilgi sınıflandırılır; sınıflandırılamayan milyonlarca hakikatin ne değeri var. Sistemin makbul bilgisini taşıyacak yeterli sayıda diplomalı robotumuz olduktan sonra ne gam!

Şimdi yazının başlığını merak edenler için izah edelim. Yok! Baro başkanının içki içip içmesi yahut kullandığı içki markası üzerinden bir diyeceğim bir şey yok. Derdim Kocasakallıların tekelci, kastçı, sınıfçı dünyası ile. Bu zevatlar her ne kadar her daim evrensel sol değerler vurgusu yapsalar da, mikrofon, kamera kombinini karşısında halkçılık nutukları atsalar da bütün meseleleri küresel düzenin kurduğu, sınıf ve statülerini korumaktan ibarettir. Adliye önünde mızmızlık yapan bu güruh statü ve tekellerinin korunması için nasılda gayretkeşler. Kutsiyeti kendinden menkul kutsal! Mesleklerinin onuru için cansiperane mücadele ediyorlar. Oysa Avukatlık mesleği hokkabazlık, madrabazlık ve eşkıyalığa döndürülüyor farkında değiller. Mesela; bir kısım avukatlar kanunları didik, didik okuyorlar ki! neresinden bir boşluk buluruz da birilerinin aleyhinde kullanabiliriz diye. Hak, hakkaniyet, adalet zerre miktarınca umurlarında değil. Kimileri işçilere tebelleş oluyor, kimileri işverene, kimi kamuya pusu kuruyor, kimi özel sektöre, her menfaat çetesinde rastlayabiliyoruz onlara. Felsefe, sosyoloji bilen, edebiyat, sanatla ilgilenen, mantık matematik öğrenen avukatlara nadir eser gibi mezatlarda rastlanırken! höyküren, haykıran, tekme atanlar zibil gibi. Ama bu hakikatler Kabasakal’ın umurunda değil. O avukatlar X-Ray cihazından geçmesin diye isyan bayrağı açıyor. Bir Hamburger, 2 çift pabuç almak için Avm’deki X-Ray’dan geçmekten imtina etmeyen avukatlar adliyedeki X-Ray cihazından geçerlerse itibarları bozulurmuş. Sevsinler sizi.

hakcay@management-time.org
twitter.com/hamit_akcay