Yalakalık yapmayız, meşrebimizde yok. Dalkavukluk yapmayız,
fıtratımızda yok. Riyakârlık yapmayız, mezhebimizde yok. Ancak
birilerinin yaptığı gibi de aydın muhalif olur gibi, saçma, kof,
içi boş bir söylemin esiri de olamayız. Herkesin, yerli, yersiz,
haklı, haksız, taş savurduğu, akıl dağıttığı, efelendiği bu günde
Ak Parti tavanına laf çakmak doğrusu bana çok cazip gelmiyor.
Hakikaten çok, oturaklı, derinlikli, iyi yapılandırılmış
eleştiriler, çok kıymetli, samimi, isabetli öneriler yapıldı,
yapılmaya devam edecek, yapılmalı. El hak doğrudur savrulma,
yozlaşma, halktan kopuş, liyakatin ihmali, dış politika hataları
vs. Bunun yanına her birini önemsizleştiren muhteşem başka
icraatlar. Bu konuya girmeyeyim çünkü bu noktada en güzel yazıyı
Hakan Albayrak yazdı zaten. Kelam kemale ulaştı mı, kalem zeval
olmalıdır. O sebep biz bugün tavanı değil, tabanı konuşacağız
Bir dolu İslamcı yazar kıyasıya eleştirdi durdu. Ak parti yönetimi
yozlaştı, dava unutuldu, lüks ve dünyevileşme arttı diye. Be
mübarekler, bu satırların yazarları, o yazıların keyifle
okuyucuları, duyan da sizi sahabe hayatı yaşıyorsunuz sanacak.
Avm’leri, tesettür defilelerini, tesettürlü! plajları hep Ak Parti
elitleri mi dolduruyor? Kardeşim doğru oturalım, doğru konuşalım bu
toplumda ikiyüzlülük sahildeki kum kadar bol ve yaygın. Sağcısı,
solcusu, dindarı, Kemalist’i, ateisti, her grupta, her sosyal
cemaatte ikiyüzlülük salgın bir hastalıktır. Sorsan herkes
belgesel, haber programı seyreder, ama ne hikmetse hep Survivor
reyting rekoru kırar. Muhafazakârlar çocuğunun dindar yetiştirmek
istediğini söyler ama fırsat bulduğunda yazın medreseyi değil
Caprice’i yeğlerler. Gümüş yüzük takanın yanına Selamün aleyküm,
top sakallının yanına selam, rengini bilmediğin kişilerin yanına
iyi günler denilerek girilir.
Bu toplumun esnafından, tüccarından, memurundan, bürokratından,
okumuşundan, okumamışından, işçisinden, patronundan emin değiliz.
Farkında değil misiniz? Bu ülkede para kazanmak için; avukatlar
müvekkillerini dolandırır, doktorlar yoktan yere hastayı doğrar,
tamirci arabadan parça çalar, usta tam ücret alır ama kötü işçilik
yapar, memur kırk kılıfla rüşvet alır, patron işçiden, işçi
patrondan çalar. Bu ikiyüzlülüğümüz siyasete de yansıyor işte. Biz
korkak olalım siyasiler cesur olsun, biz tembel olalım liderimiz
atom karınca, biz kaypak olalım temsilcilerimiz dimdik yürüsün
istiyoruz. Ama olmaz, olmayacak. Tamam egemenler, yiğitler bu
partinin tepesinde olmasın diyorsunuz ama bir de teşkilatın
tabanına bakın bakalım. İş bulmak, çevre yapmak, işini çözmek,
ihale almak, siyasi ikbal edinmek gibi gerekçelerle teşkilatta yer
alanları çıkartın bakalım geriye ne kadar adam kalacak. Elbette
öncülerin rolü ve sorumluluğunu küçültmeyeceğiz ama çorak topraktan
alınacak mahsulde sınırlı olacaktır.