Paralelin biri, çıkarttı yalanını masaya koydu.
Hırslarını, intikam duygularını, bilenmiş nefretini koydu.
Devrim hayalbazı mimar, hormonlu yalanlarını koydu.
Gözü karalığını, arsızlığını, dizginleyemediği öfkesini…
Sosyal medyacısı hayal gücünü ekledi bir de buna.
Laik sanrılarını, Müslüman nefretini…
Koydular koyabildikleri 10 yıllık hınçlarını
Öfke, nefret ve kinden müteşekkil tunçtan heykellerini
Masada masaymış ama, bana mısın demedi
Bugünlerde kültürel iktidarı konuşuyoruz. İslami hareketin dünden
bu güne güç merkezli tepeden aşağı dönüşüm tezleri nedeni ile
ıskalanan, bu yumuşak güç alanlarının önemi şimdilerde daha bir
anlaşılır olmaya başladı. Oysa Ertuğrul Özkök yaklaşık 2 yıl
öncesinde bir yazısında Beyaz Türklere şunu diyordu. Evet, siyasi
iktidarı elden yitirdik ancak endişelenmeye gerek yok. Sanat, spor,
kültür gibi tüm yumuşak güç merkezleri bizim kontrolümüzde. Siyasi
iktidarı bunlarla her zaman alaşağı edebiliriz. Nitekim Gezi
sonrası ortaya konan topyekûn savaş stratejisinde, Özkök’ün ne
kadar haklı olduğu ortaya çıktı. İslami hareketin yetersiz de olsa,
var olduğu kültürel iktidar alanları siyasi zafer şehveti ile terk
edilip, ganimet arzusu ile bu alanlar terk edilince, bu günkü
manzara tezahür etmiştir.
Dün gezide, artist ve müzisyen takımı ile başlayan taarruz, bugün
meslek odaları ile tahkim ediliyor. Bir bakıyoruz cephe hatlarına
avukatlar sürülmüş, bir bakıyorsunuz doktorlar. Şimdi de ön
saflarda mimarlar yer tutarken yarın bir bakacağız yeri geldiğinde
ziraat odaları, eczacılar, mühendisler vb bilumum meslek odaları
tam saha hücuma geçivermişler.
Malum mimarlar odası saray maliyetleri üzerinden açtığı cepheyi
genişlettikçe genişletti. Klozet simsarlığı ile hayal sınırları
zorlandı ama bu da tatmin etmedi mimarlarımızı ki rotayı masaya
çevirdiler. Sınır tanımayan ahlaksızlıklarını cümle âleme tebşir
ettiler. Diyecek bir şey yok. Kış kışlığını, kuşt kuştluğunu
yapmasını yapacak da ahiliğin ve lonca sistemlerinin devamı olan bu
odaları, kuştlara terk edenler ne zaman uyanacak.
İktisat ve ahlak arasındaki ilişkiye dikkat çekme adına geçen
yazımızda bir meslek grubu olarak doktorların yaşadığı yaygın
ahlaki çözülmeye işaret etmiştik. Aynı ahlaki çözülmeyi
göremeyeceğiniz meslek grubu neredeyse yok gibidir. Sabri Ülgener
hoca İktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası adlı eserinde
ekonomi ve ahlak arasındaki ilişkiyi derinlemesine analiz eder.
Hocanın da işaret ettiği üzere, ekonomi dünyası ahlak dünyasının
sahnesinden başka bir şey değildir. Tarih boyunca ahlaksız esnaf
hep vardı. Ancak tarihsel süreç içinde bazı esnaf zümrelerinin,
meslek erbaplarının bu kadar imtiyazlı halleri hiç olmamıştı.
Diyorum ki insanoğlunu ulaştığı teknoloji zirvelerine karşın,
insanlık tarihi boyunca görülmemiş bir şekilde en sağlıksız,
tabiattan en kopuk, insanın psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını göz
ardı eden, estetik ve etik yoksunu mimarları bir odaya toplasak,
iki köçek bir zurnayla oynatsak insanlık adına daha mı hayırlı bir
iş yapmış oluruz.