GENELLİKLE yaşadığımız durum bu.

Somutlaşmamış anlamların peşi sıra giden, başı dönen, ne yapacağını bilmeyen, şaşırıp sersemlemiş sergerdanlardan pek bir farkımız yok.

Dilimizde kelimeler, kavramlar var. Döndürüp duruyoruz. Öylesine iştahla sözü havalandırıyoruz ki, değme gitsin.

Ancak sözlerimiz hep soyut… İspatı yok. Uygulama sahasına taşınamamış.

İşin nutuk atma kısmı tamam ama planlayıp ortaya koyma tarafı ya tamamen yok veya daima eksik.

Buna “Anlam somutlaşması eksiliği” diyebiliriz.

DURMADAN Allah’tan bahsediyor diyelim.

İzahlara girişiyor, zatından dem vuruyor, sıfatına dair cümleler kuruyor. Fiiline örnekler veriyor.

Varlıkları ne zaman yarattığını, kâinatı ne zaman tezyin ettiğini, gelişen aşamaları ve bu sırada Rabbimizin ne yaptığı gibi pek çok şeyi diline doluyor, kimi doğru ama çoğu yanlış ve zandan ibaret algısını gerçek bir olgu gibi dinleyenlerine sunuyor.

İlk bakışta yapılan dış gözlem açısından güzel, bunda ne kötülük var denilebilir. Doğru, ancak Allah’ın emirlerine karşı kayıtsız kalındığı sürece yani buyruklar somutlaştırılmadığı müddetçe bu aktarımların ne anlamı kalır kişisel yaşamda?

Soyut bir Allah anlatımından somut bir kulluk düzlemine geçilemediğinde hayat noksan kalıyor.

Oysa sahabeler bunun tam tersini yapmışlardı. Söz değil eylem öncelikli yaşamışlardı.

FAHR-İ KÂİNAT EFENDİMİZİN anlatıldığını düşünelim.

Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in somut verilerinin dışına çıkılarak kurgulanmış bir anlatım, her ne kadar övgü dolu olursa olsun somutlaşmamış bir söylem olur.

Ayrıca bu anlatılanlar bireysel yaşama taşınıp somutlaştırılmamışsa sönümlenmeye mahkûm kuru bir soyutluktan ibaret kalmaz mı? Ayrıca kime ne faydası olur?

PRATİK Müslümanlığımız ne yazık ki, bu hastalıkla yaralı.

Namazdan bahseden bir namazsızın etki değeri ne kadar olabilir ki…

Salat-ı daimide olduğunu iddia edip zihni dünyalık meselelerle cıfıt çarşına dönenlerden ne beklenebilir?

Zekâttan bahsedip nefsini tezkiyeye tabi tutamak ne kadar acı…

Her cümlesinde infaktan bahsedip kişinin kendisini özü sözü bir olmaya çalışmadan nifakın kollarına bırakmasının makul bir izahı olabilir mi?

Vermenin manevi faydalarını sürekli dile getirip, kendini sadece toplayıp zenginleşmeye adamak nasıl bir marazın neticesidir?

“Kırk lokma” edebiyatı yapıp insanların ellerindekini alıp köşklerde sefa sürmenin tam adı nedir?

Takvayı giyim kuşamda arayıp ruhu boşaltmak boş ambar bekçiliği değil midir?

Akılla bulunmaz, aklınızı bize teslim etmelisiniz nobranlığı şeytani bir aklın ete kemiğe bürünmüş aldatıcı bir görüntüsü değil mi?

Cihattan bahsedip konforundan bir kıymık bile feda edememenin izahı kimi ikna edebilir?

Kısacası dindarlık uygulamalarımız anlam somutlaşmasından yoksun…

Köylülerin tarlasını zarar vericilerden korumak için içi boş korkuluklar dikmesinden daha cansız değil mi halimiz? Müslüman dünyanın derbeder oluşuna başka sebep aramaya gerek var mı?

AŞKTAN bahsedip aşksızlık marazına yakalanmak ne hazin bir çarpıklık…

Sevgi konferansları verip kendine yakın olmayanlara nefret pompalamak paradoksların en çetini.

Merhametten dem vurup savaş baltalarını cübbenin altında saklayıp hazır tutmak neyin mücahidi olmaktır? Şefkatten bahsedip sadece kendinden olana acımak rahmet Nebi’sinin gölgesinden çıkmak değil midir?  Ve hakeza… Mesele çetindir.

Bu asrın en büyük hastalığı inandığımızı söylediğimiz mânâların uygulayıcısı olmamamızdır.

Somutlaşmamış anlamların sahte kahramanları olarak daha ne kadar sağa sola nara atacağız?

ŞU var bir de…

Hayatımızı soyuta boğup anlamdan mahrum kalmak… Kulluğu ve ibadeti sadece maddi yanıyla algılamak…  Ruhsuz, özsüz, köz barındırmayan fillerin faili olmayı yeterli görmek…

Bu da diğer anlayışın ters versiyonu… Nakıs.

SOMUTLAŞMIŞ anlamların anlayanı ve uygulayanı olmalıyız.

Kırık kanatlı kuşlar gibi olmaya devam edersek gökyüzü ile hiç buluşamayacağız.

Uçar gibi yapan ama uçamayan biganeler gibi yeryüzünde sürünmeyi sürdüreceğiz.

Somutlaşmamış anlamların sahte kahramanlığından nedamet getirip somutlaşmış kulluğa avdet etme zamanı çoktan gelip geçti.

Doğru bir muhasebe ve vicdan duyarlılığına ihtiyacımız var.

Ya Selam!