ALNINDA derin çizgileri vardı. Âdeta bir acılar haritasıydı.

Sormaya gerek duymazdınız kaybettiğini anlamak için… Eğer bir kayıplar listesi yapsa ya da bu konuda yarışmaya girse birinci olamasa bile ilk ona gireceği kesindi.

Bebeklik yıllarından başlayan kaybetme hâli yetişkinlik dönemlerinde de sürgit devam etti.

Kayıpsız ne bir yılı nerdeyse günü vardı. O, hep kayıplarla hemhal idi.

DOĞUMUNDAN önce babasını amcasıyla giriştiği bir tarla sınır kavgası neticesinde kaybetmişti. Dolayısıyla bu dünya sahnesinde babasıyla tanışamadı. Annesi ise doğum sırasında bu âleme veda ederek göçüp gitmişti. Bu sebeple annesini de gözleriyle görebilme lütfuna erişememişti.

Artık hem öksüz hem de yetimdi. Akrabaları sahip çıkmıştı çıkmasına ama yeğenlerine göre hep arka sıraların çocuğu oldu. Kendi evlatlarına asla yaptırmadıklarını onun mecburi vazifeleri arasında sayıyorlardı. Emmioğulları yeni siyah önlüklerini gıcır gıcır giyip hevesle okula giderken ona eskimiş ve yırtık önlük layık görülmüştü mesela. Büyüdü, güçlendi, askerliğini yapıp döndü, evlendi, çoluk çocuğa karıştı ama gariplik yakasını hiç mi hiç bırakmadı.

YİTİRMEK ve yenilmek hususunda ustalaşmıştı artık. Yalnızlığın derin ve üşüten kuyularında susuz kaldı. Kabul görmedi, onaylanmadı. Değerlilik nedir hiç deneyimlemedi. Kırgınlıkları anlaşılmadığı gibi küskünlük sebebi sayıldı. Dış kapının mandalı olmanın ne demek olduğunu en iyi o bilirdi. Dostlardan ve arkadaşlardan sürgün yemenin acısı ona sorulmalıydı. Tutarsızlıkların girdabındaydı. Sürekli tehdit olarak algılanıyordu. Başkalarına göstermelik merhamet şemsiyesi açanlar nedense ona geldiğinde toz oluyorlardı. Katı tutumların şerbetlisi olmuştu. Kısıtlayıcılar tüm şeytani planlarını onun üzerinde deniyorlar kendilerine mübah olanı ona yasaklıyorlardı. Manipülatif hamleleri boşa çıkaramıyordu. Katı tutumlar karşısında tıkanıp kilitleniyordu. Buyuruculara itaat etmeye alıştırıldığından iradesini kullanamıyor dolayısıyla özgürlüğün tadını tadamıyordu. Öfkesini kontrol edemeyenlere karşı bu kontrolü kendisi yapmak mecburiyetindeydi. Başkalarının kendisine yönelik saldırganlıklarını organize olarak savuşturamıyor kaçıngan davranışlar sergiliyordu. Öngörülemeyen risk faktörleri belirsizlik sebebiyle doğal olarak ruhsal yükünü arttırıyor ve tahammül sınırlarını zorluyordu. Suçluluk uyandıran yönlendirme ve saldırılar yaşam enerjisini ortadan kaldırıyor ve içsel korkuların kapısını aralıyordu. İnsan ve nesne ilişkisi tamamen kaybolup hayat alacakaranlık kuşağına dönüşerek kontrol kayıplarına neden oluyordu. Kısacası yaşam onun için katliam yapılan bir mezalim tarlasından farksızdı.

MUTLU bir rüyadan huzurla uyandı bir sabah.

Mantalitesi değişmiş, enerjisi yerine gelmiş, muhakemesi dönmüş ve kararlılık kazanmıştı.

Anlattığına göre artık daha evvel zarar görüp yakındığı ne varsa onları farklı yorumlamaya başlamıştı.

Çektiği sıkıntıları derin bir müşahede olarak değerlendirip her birini teker teker masaya yatırarak tahlil etmeye başlamıştı. Keşif yolculuğundan yeni dönmüş bir seyyah edasıyla tekrar var olma ve değer oluşturma çabasına girişmişti.

Hiçbir şey boşuna değildi. Olmamalıydı.

Gücünü, elinden çıkanları düşünüp üzerinde tespitlerde bulunarak yeniden kazanmaya koyulmuştu.

Hayat sorgulaması yaparak amaç hedef bütünlüğünü sağlamayı planladı. Olumsuz tecrübelerden olumlu sonuçlar çıkarmak için strateji belirledi. Kişilerarası problemlerini kazanıma dönüştürmeyi kafasına koydu. Okudu, düşündü, çelişkilerini gözden geçirip korkularıyla yüzleşti ve hamlelerini planladı. Artık zihninden bir tanıtım metni gibi şu motto geçiyordu: “Kaybettiklerine tutun”

KAYBETMEYE artık olumsuz anlam yüklemekten vazgeçerek “Kaybetmek kazanmaktır” demeye başladı. Kendini şöyle yüreklendiriyordu: “Kendini kaybetmedim, hayatımı kaybetmedim, aklımı ve kalbimi kaybetmedim. İmanımı, güven duygumu ve azmimi kaybetmedim. O zaman kaybettiklerime tutunarak kazanabilirim. Olanda hayır vardır. Kibir abidesi olmak yerine kaybederek acizliğimi, yetersizliğini gördüm ve Rabbimden himmet dileyerek güçlendim. Kaybetmeyi iyi bir motivasyon aracına dönüştürdüm. Kaybederek kazandım. Kaybettiğimi sandıklarımın çoğuna aslında hiç sahip olmadığımı idrak ettim. Beklentilerimi yüksek tutarak acılarımı büyüttüğümü kavradım. Kaybederek özgürleştiğimin şuuruna ulaştım. Hayatımda neyin önemli neyin önemsiz olduğunun ayrımına vardım. Kendime yeni fırsatlar için alan açtım. Kaybettiklerimi kendime öğretmen yapmayı başararak ibretli dersler çıkardım. Bazan vazgeçebilmenin sıçramak için gerekli olduğunu kavradım. Bu nedenle kaybettiklerime uğur ola dedim çünkü uğurum oldular.”

KAYBETTİĞİMİZ insanlığımız, inancımız, merhametimiz, azmimiz, çalışkanlığımız, muhakeme yeteneğimiz, hissedebilme özelliğimiz, iyimserliğimiz, umudumuz ve aşkımız olmadığı müddetçe kaybettiklerimize tutunarak kazanma imkânımız her zaman vardır.

Telafisi mümkün olmayanları yeter ki kaybetmeyelim. İç motivasyonumuzu güçlü tutabilelim.

Rabbimizden başka tutunacağımız sağlam bir kulpun olmadığı yüksek idrakine varalım.

Kaybettiklerine tutunup onları uğuru sayıp kazananlardan olabilmek niyazıyla…

Ya Selam!