Şunu özellikle belirterek ifade edeyim; cemaatten kastım, ülkemizde faaliyetini sürdüren Ehli Sünnet İslami Cemaatlerdir.
Günümüzde birçok ehli sünnet dışı bozuk cemaat ve tarikat olup bunları yazımın dışında tutuyorum.
Yoğun olarak 15 Temmuz 2016 yılından sonra olmak üzere ehli sünnet cemaatlere çok büyük saldırı olup halada televizyonlarda her fırsatta saldırı, aşağılama insaf ve vicdandan uzak yapılmaya devam etmektedir.
Elbette ki, bu saldırılar devam etmesine edecekte bunların saldırılarına malzeme olmamak gerekliliğin ötesinde zorunluluk halini aldığı bir süreçten geçiyoruz.
Yüzde 90’ının kendisini Müslüman, yüzde 80’nin Sünni olarak tanımladığı bir ülkede toplumun İslami Cemaatlere olumlu bakışı yüzde 50’lerden yüzde 20’nin altına düştüğü bir dönemde İslami Cemaat mensupları bu durumun muhasebesini yapması gerekirken tam tersi iç çatışma ve tartışmalarla bu süreci iyice aşağı çekmektedirler.
Oysak ki, tarikat temelli Ehli Sünnet İslami Cemaatlerin faaliyetlerinin temelinde tasavvuf vardır. Tasavvuf nefsi terbiye kalbi tasfiye yani nefsin temizlenmesi kalbin her türlü kötü düşünceden arındırılmasıdır.
Daha ayrıntılı açıklamayla tasavvuf; insanın iç dünyasını şirk, küfür, nifak, riya, kibir, enaniyet, haset, ihtiras, cimrilik gibi menfiliklerden arındırmak ve onu iman, tevhid, ihlâs, tevazu, teslimiyet, tevekkül, rıza, hiçlik, zühd, cömertlik, hizmet, fedakârlık gibi güzel vasıflarla kemâle erdirmektir.
Nefsini temizlemek, kalbi her türlü kötülükten arındırmaya talip insanların birbirleriyle kazma kürek kavga etmeleri, birbirlerini ağır ithamlarla suçlamalarını nasıl izah etmeliyiz.
_Nerede, Yunus Emre Hazretlerinin "Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek" dediği derviş?
Hiçbir şekilde İslami cemaat ve tarikat mensubu İslam’ın aksine söz ve davranış içerisinde bulunamayacağı gibi İslam’ın aksine tutum ve anlayış içinde bulunan insanlar topluluğu gerçek anlamda İslami cemaat ve tarikatta olamaz!
Şunu da belirteyim; toplumun büyük çoğunluğunun, ülkemizdeki cemaatler hakkında sağlıklı bir bilgiye sahip olmadıklarını düşünüyorum. İnsanlar gerçek İslami cemaatlerle bozuk olanları ayırt edemediklerinden kaynaklı tüm İslami Cemaatlere olumsuz bakmaktadırlar.
Bunun yanında bazı İslami Cemaat hocaları ve mensuplarının yaptığı yanlış davranış ve yerli yersiz konuşmalarının da bu olumsuz algıda paylarının olduğunu da kabul etmeliyiz. Bu gerçeği göremezsek sorunun çözümüne yönelik adımları atamaz, olumsuz algıyı ortadan kaldıramadığımız gibi daha da çözümü zorlaştırırız .
Onun için Türkiye’de faaliyetini sürdüren tüm Ehli Sünnet İslami Cemaatler ÖZELEŞTİRİ yapmak zorundadırlar.
Kendi gözlemlerime göre özeleştiri yapılması gereken birkaç husus üzerinde duracağım.
Amacım, hiçbir şekilde saygısızlık yapmak değil; Allah(cc) rızası için düşüncelerimi paylaşmak olup düşüncelerim isabetli de olmayabilir; ancak, kesinlikle safiyanedir.
1-Türkiye’de faaliyetini sürdüren Ehli Sünnet Cemaatler arasında temel inanç esaslarında fark olmadığı ve genel olarak Nakşi Tarikatine mensup oldukları halde aralarında kurumsal anlamda hiçbir iletişim ve güç birliği yoktur.
Bugün gerek ülke içerisinde gerekse ülke dışında büyük saldırılara, aşağılık iftiralara maruz kalmalarına rağmen bunlara karşı gerekli mukavemeti gösterememekteler.
Biraz düşünün!
ABD Başkanı Donald TRUMP önceki başkanlık döneminde İslami Cemaatlerle mücadele edilmesini istiyordu.
Sadece İslam düşmanları tarafından değil, kendini Müslüman tanımlayanlar tarafından da saldırılara maruz kalmaktadırlar.
Türkiye’de cemaatlerin kendi içinde birlik içinde olması çok önemli iken diğer cemaatlerle de güç birliği yapması hem kendi sorumluluklarının yerine getirilmesinde hem de gelecek nesillerimizin milli ve manevi inşası için gerekliliğin ötesinde zorunluluk halini almıştır.
Türkiye’deki İslami Cemaatlere üzülerek sesleniyorum!
İnanın, gidişat hiç iyi değil; ortak hareket etme iradesini gerçekleştiremezseniz toplumda olumsuz algı daha fazla artar.
Cemaat ve tarikatlara katılan insan sayısı her geçen gün azalmakta olduğunu ben gözlemliyorum.
Şunu kesinlikle bir hesaba lütfen katınız. Kabul eder veya etmezsiniz şer odakları insanları etkilemektedirler.
Bu saldırıların temelinde Ehli Sünnet omurgayı çökertmek olduğu gerçeğini gündemimizden hiç düşürmemeliyiz.
Kendi kabuğumuza çekilerek birlikte mücadele etme sorumluluğundan kaçamayız!
Ayrılıkta azap birlikte rahmet vardır. Birlikte hareket etmeyi cemaatlerin birleşmesi gibi algılamayın, bu mümkün değil; esas olan kurumsal birlikteliğin oluşmasıdır.
Tarikat ve cemaat mensubu kişilerin İslami yaşamadaki sıkıntıları özeleştiri yapılması gereken önemli hususlardan birisidir.
Şu kesin olarak bilinmeli ki; iyi bir MÜ’MİN olmadan iyi bir MÜRİT olunamazzz!
-İyi bir MÜ’MİN nasıl olur?
İyi bir mü’min Resul-i Ekrem Efendimiz(sav)’in örnek hayatını kendi hayatına yansıtmaya çalışmakla olur. Sadelik ve tevazu Efendimiz(sav)’in şahsiyetinin en önemli özelliklerindendir. Efendimiz(sav) gösteriş, riya ve kibirden çok uzaktılar. Hasır üzerinde yatar, arpa ekmeği yer ve üç gün art arda buğday ekmeği ile karnını doyurmamıştır.
Gece boyu namaz kılmaktan ayakları morardığında, "Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışladı; niçin böyle yapıyorsunuz?" diye soran Hz. Aişe(rah) Validemize, "Şükreden bir kul olmayayım mı ya Aişe?" diyerek ümmetine mesaj vermektedir.
Günümüz Müslümanları refah seviyesinin artmasının getirdiği sıkıntıları yoğun olarak yaşadığı, israf çılgınlığı diğer insanların dikkatini çekecek düzeyde olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz.
İslami cemaatlerin dünyevileşme sıkıntıları özeleştiri yapılması gereken önemli konulardan bir tanesidir. İslami cemaatlerin SİYASET ve TİCARETİN içine kendi sınırlarını aşarak yoğun olarak girmeleri gerçek amaçlarından sapmalarına yol açabilir.
Bütün Ehli Sünnet İslami Cemaat mensuplarına sesleniyorum!
Ülkemizin milli ve manevi değerlere sahip nesillere dünden çok çok daha fazla bugün ihtiyacı olduğunu unutmayıp âcizane feryadımı duyunuz!
Ülkemiz ve tüm ehli sünnet İslam coğrafyasının size çok çok ihtiyacı olduğunu unutmayınız!
NOT: Yazımda hiçbir cemaati hedef almadın ve tüm eleştirilerim geneldir.