Oruç, Seçim ve Gurbet
İlginç bir dönemden geçiyoruz. Oruç ve seçim sanki bir rekabet içinde. Dünya ve ahiret yarışa girmiş gibi. Bakalım hangisi daha baskın çıkacak? Hangisi bize nasip olacak? Ahiret mi yoksa dünya mı?..
Ahiret fikri herkeste, her toplumda vardır. Fakat Ahiret çok az toplumda dünya hayatına baskındır ve dünya hayatının içine doğru oranda sindirilmiştir. Bu noktada ahiret baskın yaşam denince aklıma Yahya Kemal Beyatlı’nın “Koca Mustafa Paşa” isimli şiiri gelir hep. Bu şiirde Müslüman yoksul halkı enfes bir biçimde anlatılır. Böyle anlatılmak her semte ve ümmete nasip olmaz diyebiliriz. Birkaç mısraını aktarmak gerekirse:
Mânevi çerçeve beş yüz senedir hep berrak;
Yaşayanlar değil Allah’a gidenlerden uzak.
Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı
Hisseden kimse hakikat sanıyor hulyâyı.
Âhiret öyle yakın seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada,
Evet, Müslüman bir belde ve bir Müslüman en güzel böyle anlatılır. Manevi çerçevesi berrak olan kişiye Müslüman denir. Ölüsü de dirisi de Allah’a aynı derecede yakın olana Müslüman denir. Yüzüne baktığımız zaman ahireti gördüğümüz kişiye Müslüman denir. Dünyası ve ahireti arasında duvar bulunmayan kişiye Müslüman denir. İşte böyle bir insana baktığınız zaman ondan etkilenirsiniz. Onun düşüncesini inancını öğrenmek istersiniz. Ne yediğini ne içtiğini ve neden o gün hiçbir şey yemediğini öğrenmeyi şiddetle arzularsınız.
Bizi Ramazan ayına kavuşturan Allah’a şükürler olsun. Allah biz Müslümanları bu dönemde dünyadan çok ahirete yatırım yapanlardan eylesin. Seçimle ve dünyalık zaferlerle gözümüzün boyanmasına müsaade etmesin. Allah orucumuzun kalitesini arttırsın. Biz oruçluların kalitesini arttırsın. Orucumuza değer, onur ve izzet katsın. Bize sabır versin. Öyle ki hiçbir oruçlu yanı başında yiyene içene bir şey demesin. Hiçbir şey demesine gerek kalmasın. Oruç tutmayanlar oruç tutanlardan o havayı kendi doğal seyrinde alsınlar. Oruçlu birini gördüklerinde ondan çekindikleri için değil onun kendilerine hatırlattığı ahiret düşüncesiyle yemeyi içmeyi unutsunlar.
Yaz sıcağı henüz çok bastırmadı fakat Ramazan ayı boyunca seçim mitingleri devam ediyor. İnşallah siyasilerimiz oruçlarını aksatmıyorlardır. Mayıs nispeten serin geçti. Fakat Haziran’a dikkat etmek gerek. Sıcak geçeceğe benziyor. Hem havalar ciddi oranda ısındı hem de siyasi atışmalar arttı. İthamlar, davalar aldı başını gidiyor. Dikkatli olalım ki oruç seçime kurban gitmesin.
Yahya Kemal Beyatlı’nın oruçla doğrudan ilgili olan “Atik-Valde’den İnen Sokakta” isimli şiirinden alıntılarla yazımızı bitirelim. Orada oruç tutanların durumunu şöyle ifade eder:
Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri,
Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri.
Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz!
Oruç tutanlarda bu ferahlı alemi ve temiz havayı artık daha az görüyoruz. Bizi tanımayan; zorla oruç tuttuğumuzu düşünür. Orucumuzdan memnun değiliz sanki. Oruçluyken yüz ifademiz tatsız tuzsuz bir yemeği yerken ki yüz ifademiz gibi. Yüzümüz asık ve sinirli bir şekilde oruç tutuyoruz. Şairin bahsettiği neşeyi ne iftardan önce ne de sonra görüyoruz. Orucumuza bakım yapmaya ve onu bir kalite kontrolden geçirmeye acilen ihtiyacımız var.
Tabi bir de oruç tutmamayı alışkanlık haline getirmiş Müslümanlar var. Yahya Kemal Beyatlı’nın yine aynı şiirinde bu konudaki düşüncesini ve hüznünü görelim:
Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz.
Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı
Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı.
Evet, bu da bir başka muhteşem mısra. Oruç tutmayanın ruhu gurbettedir. Tüm gurbetçi ruhlarımızın sılalarına, oruç iklimine bir an önce kavuşabilmeleri dileğiyle…