NATO üyeliği Ülkemizin onayına bağlı olan İsveç'te Rasmus Paludan adlı faşist,ırkçı, manyak ve alçak bir adam, nefret dolu bir eylem yaparak birkaç gündür gündem oldu. O gündemin nedeni, o alçağın, o ırkçının, İsveç’in başkenti Stockholm’de Türkiye Büyükelçiliğinin önünde Kur’an-ı Kerim yakmasıdır. O eylem oldukça alçakça ve oldukça insanlık dışıdır. O eylem, saygısızlık, nefret ve kin içeriklidir.

Yazımın başlığında 2 soru var.

Birinci sorunun cevabı basit?

İkinci sorunun cevabı daha da basit.

Tabi önce olayı anlatalım ve ondan sonra sorularımızın cevaplarını arayalım.

NATO üyeliği Ülkemizin onayına bağlı olan İsveç'te Rasmus Paludan adlı faşist,ırkçı, manyak ve alçak bir adam, nefret dolu bir eylem yaparak birkaç gündür gündem oldu. O gündemin nedeni, o alçağın, o ırkçının, İsveç'in başkenti Stockholm'de Türkiye Büyükelçiliğinin önünde Kur'an-ı Kerim yakmasıdır.

O eylem oldukça alçakça ve oldukça insanlık dışıdır. O eylem, saygısızlık, nefret ve kin içeriklidir.

İsveçli yetkililer bu alçak, nefret ve kin içerikli eyleme izin vermişler ve Rasmus Paludan adlı ruh hastası mahluk, İsveç polisinin koruması altında giderek, Ülkemizin Büyükelçiliği önünde hayvandan daha aşağılık eylemini yapmıştır.

Bu nokta itibariyle İsveç'in yetkili makamlarını kınıyorum. Kendilerini hak ve insafa çağırıyorum.

Bu hususu hassaten belirttikten sonra gelelim Rasmus Paludan ve onun meydana getirdiği olaya!

Rasmus Paludan ve onun gibiler hayvandan daha aşağıdadır. Rasmus Paludan ve onun gibilere hayvan denmez, 'hayvandan daha aşağı' denilir. Yani 'belhum adall' denilir. 'Belhum adall' ne demektir? 'Belhum adall' Kur'anî bir terimdir.

Yüce Rabbim bu terimi gafiller ve sapkınlar için kullanıyor. Bu terim ahlaksızlar için kullanılan bir terimdir.

Bu terimin kullanıldığı A'raf Suresi 179. ayetin meali şöyledir: 'Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.'

Ahlaksız, sapkın ve alçak insanlar, yani Rasmus Paludan ve ona benzeyenler, hayvanlar gibi de olamıyorlar, hayvanlardan daha aşağıda bir yerde oluyorlar. 'Zaten, İsveçli Rasmus Paludan'a hayvan diye hitap etmek, hayvanlara hakarettir.'

Şimdi bu açıklamalardan sonra, sıra, asıl anlatmak istediğim ve asıl dikkat çekmek istediğim ve yazımın başlığında yer alan soruların cevaplarını aramaya geldi.

Bu adi ve alçakça eylem neden İsveç'te yapıldı? Neden eylemin yapılma yeri olarak Türkiye Büyükelçiliği seçildi?

Kutsal kitabımız ve çağlardan çağlara aydınlık, umut ve huzur sunan Kur'an-ı Kerim'in yakılması eyleminin İsveç'te yapılmasının nedeni, o Ülkede dinsizliğin ve başıboşluğun, hürriyet adı altında her türlü sapkınlığın işlenmesine izin verilmesidir. Bunun yanında o Ülkede, Türkiye'ye düşman faşist gruplar etkilidir ve organizedir. İsveç'te, Ülkemize düşman sapkın ve faşist grupların başında terör örgütü Pkk gelir. Bu terör örgütünün yanında, başka faşist ve ırkçı partiler, yabancı ve İslam düşmanlığının en fazla etkili olduğu örgütler İsveç'te mevcuttur.

Gerçi, Rasmus Paludan denilen aşağılık Danimarkalı aşırı sağcı Sıkı Yön Partisinin (Stram

Kurs'un) başkanıdır. Danimarka ve İsveç, her ikisi de aynı zeminde hareket eden, ırkçılıkta, faşistlikte, terör örgütü Pkk'ya destek vermekte ve yabancı düşmanlığında, İslam'a kin gütmelerinde birbirlerinden farklı olmayan Ülkelerdir.

İsveç'in o eylemde merkez seçilmesinin bir başka nedeni de NATO üyeliğine başvurmuş olması ve NATO üyeliği için Ülkemizin izin vermesinin şart sayılmasıdır. Böylece, İsveç ve Türkiye karşı karşıya getirilmektedir.

O alçak, adi ve aşağılık eylem için Türkiye Büyükelçliği önünün seçilmesi elbette tesadüf değildir. Bu bahsettiğim nedenin yanında, yani Türkiye ile İsveç'in karşı karşıya getirilmesine çalışılmasının yanında şurası da bir gerçektir: 'Türkiye, Osmanlı'nın devamıdır, İslam'ın merkezidir ve kafirlerin korkusudur.'

Aşağılık ırkçı Rasmus Paludan ve onun gibilerin gözünde Ülkemiz, 'Osmanlı'nın devamıdır,

İslam'ın merkezidir ve kendilerine korku vermektedir.'

Bu hususta, yani İsveç'te meydana getirilen aşağılık o olaydan sonra soysal medyada ve Twitter'da şu soruyu sordum ve 4 şık halinde ankette cevapları da belirttim.

İsveç'te alçak bir faşistin kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'i yakmak için Türkiye Büyükelçiliği önünü seçmesi gösteriyor ki Ülkemiz Türkiye:

a)İslam'ın merkezidir.

b)Osmanlı'nın devamıdır.

c)Kafirlerin korkusudur.

d)Hepsi de doğrudur.

Bu anketimizin sonucunda şöyle bir tablo çıktı: a şıkkı %6, b şıkkı %22, c şıkkı % 6 ve d şıkkı %67.

Bu durumda şurası muhakkak ki, Dünya'da ve özellikle de Avrupa'da ve genel olarak da Haçlı Dünyasında Ülkemize 'İslam'ın merkezi ve Osmanlı'nın devamı' olarak bakılmaktadır.

İşte bu bakış açısına bir de 'kafirlerin korkusu' eklenince Ülkemiz Türkiye çok farklı bir yerde ve bizim dahi düşünemediğimiz konumda görülmektedir.

Ey Müslüman Türk Milleti! Sen kendini nasıl görürsen gör, şu gerçek hiç değişmez, 'Batılılar ve Haçlılar seni, 'İslam'ın merkezi ve Osmanlı'nın devamı' olarak görmekte ve senden korkmaktadır. Korktukları için de çeşitli tuzaklarla sana kuyu kazmaktalar ve seni Uluslararası alanda yalnızlığa ve sorunlara doğru itmektedirler. Bu durumda bize düşen en büyük gerçek 'İslam Birliğini' (İttihat-ı İslam'ı) tekrar tesis etmektir.

Böylece Haçlıların ve topyekun Batılıların karşısında Güç birliği sağlanmış olur ve geleceğe daha güvenle bakmış oluruz.

Yazımın en sonunda şu gerçeği haykırıyorum: 'Sen kendini nasıl görürsen gör, hiç farketmez, Batılılar, Türkleri hep Müslüman görmüştür.'

Müslümanlık ve Türklük, birbirine et ve tırnağın bir bütünlük oluşturduğu, ruh ve bedenin bir mana ifade ettiği gibi bütünlük ve mana oluşturur ve birbirinden asla ayrılamaz.

Bu hakikati her Türk ve her Müslüman anlayıp ona göre hareket etmelidir. Bu hareket tarzının en başında da 'İslam Birliğini' (İttihat-ı İslam) gelmelidir.

Vesselam.