Osmanlı Devleti’ni İttihat ve Terakkiciler yıkıma götürdü. Bu kesin ve açık bir gerçek. Bunda hiçbir şüphe ve tereddüt yok. Ulu Hakan Abdülhamid Han'ı tahtından yine aynı güruh, yani İttihat ve Terakkiciler indirdi. Bu da açık bir gerçektir. İttihat ve Terakki denilen meşum (uğursuz) oluşumun ipleri masonların ve Yahudilerin elindeydi. Bu da bir gerçektir. Enver, Cemal ve Talat dedikleri üç sahte kahraman Ülkeyi paramparça ettiler. Bu da bir hakikattir. Cehennemde bu üçünün azabı çetin olacaktır. Allahüalem.

Evet yazımızın en başında net, gerçek ve açık hakikat olan hususları sıraladık, konu ahirete boyutuna gelince “Allah bilir” manasında “Allahüalem” diye beyan ettik. (Biz Dünya’da apaçık gerçekleri biliriz. Ahiret bir gayb’tır. Gaybı ancak Allah bilir. Biz gaybe iman etmekle birlikte gaybı bilmeyiz.) Bu hususu böylece belirttikten sonra konumuza dönelim.

İttihat ve Terakki (İT) denilen o meşum oluşumun karşısında yer alarak İT ileri gelenleri hakkında olumsuz düşüncemin nedeni elbette şahsi değil umumi ve tamamen şu anda Dünya’da Müslümanların çektiği çile ve sorunlardan dolayıdır. İslam’ın son kalesi Osmanlı idi. Dünya’daki Müslümanların koruyucusu, hamisi ve sığınağı Osmanlı idi. Osmanlı gitti, Dünya’da huzur bitti.

Ve bunların hepsinin müsebbibi İttihat ve Terakki denilen alçak ve hain oluşumdur.

Tabi şunu da belirtmeliyim. Osmanlı Devleti, Allah’ın bir takdiri ve kaderin bir cilvesi gereği o malum ve muşum sona duçar oldu. Birçok yanlışlıklar zinciri ile gele gele 1909 yılına geldi ve yıkılışın son darbesi 1909 yılında Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın tahttan indirilmesiyle vuruldu. (Bunda da bir hikmet var diyerek elbette çok da fazla konuyu abartmayız. Ancak yanlışa da yanlış deriz. İttihat ve Terakki yanlış bir oluşumdur.) İttihat ve Terakkicilere Abdülhamid Han’a zulmettiklerinden dolayı öfke duysak da sonuçta Osmanlı’nın yıkılışı kaderin bir gereğidir.

Osmanlı Tarihinde Ulu Hakan Abdülhamid ile birlikte hayran olduğum 3 şahsiyet vardır. Fatih Sultan Mehmed Han, Yavuz Sultan Selim Han ve Kanuni Sultan Süleyman Han. Cümlesinden razı olsun Yüce Mevlam (cc).

Ulu Hakan Abdülhamid Han’a, masonların güdümündeki İttihat ve Terakkiciler Kızıl Sultan” dediler, “istibdatçı, baskıcı” dediler. Hepsi de külliyen yalandır. O yalanlar ile Koca bir Devleti, Ulu bir Çınar'ı devirdiler.

Kendisi de İttihat ve Terakkiciler gibi oyuna gelerek Abdülhamid Han karşıtlığı içinde olan Şair Yazar Rıza Tevfik Bölükbaşı daha sonra,  iş işten geçtikten sonra pişmanlığın uzun bir şiirde dile getirir. O şiirin ilk üç kıtası şöyledir.

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han? 
Feryadım varır mı bârigâhina? 
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Su nankör milletin bak günahına.

Tahkire yeltenen tâc ü tahtını
Denedi bu millet kara bahtını
Sınadı sillenin nerm ve sathını
Rahmet et sultanım suz-i ahına.

Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan; 
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi Padişahına!

Siyasi Padişah tabirini duyunca aklıma, Alman Birliğini kuran İmparator Bismark geldi Şu söz ona aittir: “Dünyada 100 gram akıl varsa bunun 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı bende, diğer 5 gramı da diğer dünya siyasilerindedir. Abdülhamid Han büyük bir siyasi dehadır.''

Bu yazıda uzun uzun Abdülhamid Han’dan bahsetmeyeceğim. Zira asıl anlatmak istediğim melun İttihat ve Terakki olduğu için aşağıdaki anekdota da yer verdikten sonra asıl konumuza döneceğim.

Bir gece yarısı Başkatip Esat Bey çok önemli bir haberin imzalanması için Abdülhamid'in kapısını çalmıştı. Ama kapıyı açan olmamıştı. Bir süre sonra Abdülhamid Han elinde havluyla kapıda görünmüş ve şöyle demiştir: "Evlat bu vakitte çok mühim bir iş olduğunu anladım. Ama abdest aldığım için geciktim, kusura bakma. Ben bu zamana kadar hiçbir devlet işini abdestsiz imzalamadım. Getir şimdi imzalayayım."

İşte benim gerçek Ecdadım bu özelliklere sahiptir. İşte benim asıl Ecdadım bu hassasiyete sahiptir. Benim gerçek ve asıl Ecdadım Osmanlı Padişahlarıdır. Allah cümlesinden razı olsun. Ve böyle bir Ecdadı melun İttihat ve Terakkiciler tahttan indirdiler. Sonra da koca bir Devleti yok ettiler.

Şeyh Edebali Hazretlerinin Osman Bey’in sırtını sıvazlayıp da “Haydi Oğlum, yolun açık olsun. Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin” duasıyla kurulan Ulu Devletimizi alçak ve hain İttihat ve Terakkiciler yıktılar.

Osmanlı’yı tabi birden bire yıkmadılar. 1909 yılında ele geçirdiler ve ondan sonra yıkılışa sürüklediler. Osmanlı Devleti tarihindeki en zor günleri İttihat ve Terakki denilen “çakallar güruhunun” zamanında yaşamıştır.

O çakallar güruhu Ülkemizi gereksiz yere Almanya’nın yanında 1. Dünya Savaşı’na soktu ve o tarihten sonra “yedi düvel” üstümüze çullandı.

İttihat ve Terakki isminde yazdığı gibi ne birleştirici idi, ne de ilerletici idi. İttihat ve Terakki isminin tam tersidir.

Osmanlı’nın içerisinde tüm Milletler kardeşçe yaşayıp giderken maalesef ırkçılık ve milliyetçilik fikrini İttihat ve Terakki ile onun öncesindeki fikir akımı Jön Türkler yerleştirmişlerdir.

Osmanlı İslam ve Müslümanlar temelinde hareket eden bir Devlet olsa da tüm inanç ve dinlere saygılı idi. Osmanlı Devleti tarihte din ve inanç hürriyetini herkes için eşit uygulamış ve adalet üzere hareket etmiş yegâne Devlettir.

Bu minval üzere 600 yıl küsur ayakta kalmış bir Devleti, İttihat ve Terakkiciler 10 yıl içinde yıkıma sürüklemişlerdir. Bu nasıl bir aymazlık, bu nasıl bir ahmaklıktır?

Evet, çoktandır İttihat ve Terakki üzerine bir yazı kaleme almak istiyordum. Milli Eğitim Bakanımız Sayın Yusuf Tekin'in 16 Kasım 2024 tarihinde Batman’da beyan ettiği bir gerçek üzerine ve konu gündem olduğu için ben de İttihat ve Terakki üzerine yazdım.

Sayın Bakanımız Yusuf Tekin'in şu sözlerine aynen katılıyorum:

"İttihat ve Terakkiciler bu ülkede egemen oluncaya kadar Osmanlı tüm herkesin kardeşçe yaşadığı bir ülkeydi."

İnşallah tekrar bu Ülkede hiçbir ayrım ve kimseyi dışlamadan yeni bir Osmanlı Modeli kurulur. O Modeli biz tesis edeceğiz, inşallah.