Bir şeyin boş ve değersiz olduğunu anlatmak için fasa-fiso denilir.
Fiso-fasa nedir?
Fiso-fasa da bu değersiz Dünya’ya değer veren ve aldananları anlatmak için benim bulduğum bir deyimdir.
İman sahibi ve gerçekten de bu Dünya’ya değer vermeyen bir insan bu alemi “fasa-fiso” görür.
Bizim fasa-fiso olarak gördüğümüz bu yer için, yani bu fâni Dünya için bazı ahmaklar, o ahmaklar ki, isimleri kafirdir, zalimdir, müşriktir, Dünyacıdır, gafildir, fasıktır, ne sayarsanız sayın onları. Bu Dünya’yı değerli görüyorlar zavallılar.
Peki, esasta ve gerçekte fasa-fiso olan bu Dünya, değerli olabilir mi? Olamaz elbette.
Onlar da bu Dünya’dan bir şey alamadan ve bir şey anlamadan gidecekler.
Bu Dünya bize fasa-fiso, onlara fiso-fasa’dır.
Yani, Dünya’yı ister fasa-fiso olarak, istersen fiso-fasa olarak gör, bomboştur. Değersizdir.
Yani bu Dünya’ya nereden ve nasıl bakarsan bak, bomboş ve geçici olduğunu anlayacaksın.
O nedenle, Dünya, fasa-fiso ya da fiso-fasa’dır. Ne değişir ki?
Dünya, yalnız bizim nezdimizde, yani yalnız imanlılar nezdinde fasa-fiso değildir. Allah nezdinde de bu Dünya değersizdir.
“Eğer Dünya Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar değerli olsaydı. Allah Teâlâ o dünyadan hiçbir kâfire bir yudum su dahi içirmezdi.” (Hadis-i Şerif)
Evet, bir sivrisinek değil, bir sivrisineğin kanadından dahi değersiz bu yer, biz insanlar (daha doğrusu milyarlarca gafil insanlar) tarafından nasıl bu kadar değerli görülebiliyor?
Çok ciddi bir soru.
Bana göre içinden çıkılmaz bir soru.
Maalesef, haberlerde öyle şeyler okuyor ve görüyoruz ki, insanın aklı-havsalası almıyor.
-“Tarla anlaşmazlığı onlarca kişiyi öldürdü.”
-“Baba tarla anlaşmazlığı nedeniyle oğlunu öldürdü.”
-“Arazi anlaşmazlığı yüzünden çıkan tartışma sonrası babası tarafından öldürülen oğlu ve
gelini son yolculuğuna uğurlandı.”
-“Bir tarım arazinin sulanmasıyla ilgili çıkan silahlı kavgada 3 kişi hayatını kaybetti.”
-“Akrabaların arazi anlaşmazlığı kavgasında 1 kişi öldü, 2 kişi de yaralandı.”
-“Tarla sulama' kavgası: Baba, oğul ve torun tabancayla öldürüldü.”
Daha bu haberler ne ki?
Günde, ayda, yılda, Dünya için sırf tarla, bağ, ev, arazi için belki de onbinlerce kişi öldürülüyor ve yüzbinlerce kişi yaralanıyor.
Daha bu vukuatlar içinde Dünya’da mal, arazi ve ev dışındaki niza ve kavgaları saymıyorum.
Onlar ne gibi kavga ve niza olabilir?
İşte Dünyevi aşktır, bir kadını sevmedir, kadın için adam öldürmedir, hırs sebebiyle adam öldürmedir. Hatta hiç yere adam öldürmedir.
Dünya mezbahaya döndü.
Dünya adeta kovboyların Dünyasına döndü.
Vahşilik, canavarlık ve haydutluk, güya uzay çağı, güya ilim çağını yaşayan bu fasa-fiso
Dünya’da yaşanıyor.
Ne uzayı, ne bilgisi, ne teknolojisi?
Hepsi bir hiç, hepsi bir hikâye!
Ey insanoğlu sen uzayı fethettin de kendini fethedemedin.
Ey insan sen ta atomlardan, ta zerrelerden, ta galaksilere, evrenin tamamına kadar her şeyi keşfe çıktın da kendini keşfe çıkmadın.
Ah zalim seni, ah ahmak seni!
İnsanlık tek şu ayeti dinlese ve ona uysa inanın kurtuluşu bulur ve huzura kavuşur:
“İşte bu yüzdendir ki İsrailoğulları'na şöyle yazmıştık: Kim, bir cana veya yeryüzünde
bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları
öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.
Peygamberlerimiz onlara apaçık deliller getirdiler; ama bundan sonra da onlardan çoğu yine
yeryüzünde aşırı gitmektedirler.” (Maide Suresi, 32)
Bu ayetten sonra sözümü uzatmayayım.
Yazımın sonunda bir şiirime yer veriyorum:
GÜVENME HA *
Bakıyorum da gözün hep en yükseklerde.
Aklın, fikrin parada, pulda, bineklerde.
Gel, yine aklında bulunsun şu gerçekler de.
Güvenme ha dağlara, dağlardan boran geçer.
Biter biter, aylar, yıllar, mevsimler biter.
Çok güvendiklerin bir bir ölüp de gider.
Feleğin döngüsü her şeyi yerle bir eder.
Güvenme ha sağlara, sağlardan kıran geçer.
Makam, mevki, mal, mülk, keyifler gıcır.
Oh, oh, işlerin yürüyor, hem de tıkır, tıkır.
Ortada kalacaksın bir gün, cıs çıplak, cıbır.
Güvenme ha bağlara, bağlardan hazan geçer.
Vallahi, yalnız, yalnız Allah'tır baki kalan.
Başkasına bağlanma, hepsi yalan, dolan.
Şu fani alemde, haydi, biraz da sen oyalan.
Güvenme ha çağlara, çağlardan bozan geçer.
Ezelden ezele dek bu kaderi Yazan geçer.
* Gözü hep yükseklerde olan alçak nefsime sesleniş. Bu seslenişim tüm insanlar içindir.