Varsın bazıları siyasi güdülerle, politik saiklerle “seçim de seçim” desin. Varsın birileri kısır düşüncelerle, dar fikirlerle “şu seçilsin, bu seçilsin” diye yeri göğü inletesin. Varsın bazı menfeatçi tipler, kendi çıkarları için, Ülkenin geleceğini hiç düşünmeden hareket ederek “benim adamım Cumhurbaşkanı olsun, benim adamı 5 yıl Ülkeyi yönetsin” diyerek tepinsin.
Biz onlar gibi olmayız. Biz 2028 yılını seçim yılı görüp de menfaatçilikle, kısır düşünceyle ve siyasi dar görüşle hareket etmeyiz. Biz kendimizi değil Ülkemizi, biz menfeatimizi değil vatanımızı düşünürüz.
Evet, bu bakışla, bu görüşle 2028 gündem “Tarım ve Su” diyorum.
Tabi, 2028’i şimdiden planlayalım diyorum. “Tarım ve Su perspektifiyle geleceği planlayalım diyorum.”
Hatta 2028’den 50 yıl sonrasını düşünerek 2078 gündemi de “Tarım ve Su” olsun diyorum.
Şu meşhur 2071 perspektifi var ya.
1071 Malazgirt zaferimizdir. Anadolu’yu bize emanet eden, bu kutsal toprakları bize vatan eden Sultan Alparslan’ın fethinin 1000. Yılı planlaması var. (Büyük Komutan Şanlı Alparslan, ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun.)
Ecdadımız Ulu ve Şanlı Önder Sultan Alparslan’ın bu vatanı bize emanet ettiği yıl 1071, ve bugünden 2071’e 47 yıl kaldı.
2071 yılına 47 yıl kalmışken, Anadolu’da 1000. Yılımıza şurada 47 sene kalmışken (kişilerin hayatlarında 47 yıl uzun olabilir, Milletlerin hayatında 47 yıl uzun değildir) “bu aziz topraklarda, bu kutsal Anadolu’da 1000. Yıl” hazırlıklarımız var. İşte biz bir garip yazar olarak öneriyoruz. Biz bir garip şair olarak teklif ediyoruz. “2071 hazırlıkları babında gündem Tarım ve Su olsun.”
2071 gündeminde “Tarım ve Su” yetmez. 2071 gündeminde “Tarım, Su ve Enerji” olsun diyoruz. 2071 gündeminde “Tarım, Su ve Enerji” yetmez. 2071 gündeminde “Tarım, Su, Enerji ve Askeri Alanda Güçlü Teknoloji” olsun diyoruz.
Elbette, “Tarım, Su, Enerji ve Askeri Alanda Güçlü Teknoloji” ile birlikte, manevi ve maddi anlamda kalkınmış, gençlerini hem ilimle, hem vicdanla, hem akılla hem ahlakla yetiştirmiş, eğitimini en üst gelişmiş Ülkeleri geçecek şekilde geliştirmiş, ekonomi ve maliye sistemini müreffeh bir Ülke olarak tasarlamış, kültür, sanat ve edebiyat alanında huzura yelken açmış bir Ülke olarak, vatandaşlarını mutluluğa ulaştırmış bir Devlet olarak Dünya sahnesine yer almalıyız.
Evet, benim 2028 ve 2071 ve daha ilerisi için bakışım, görüşüm ve perspektifim budur.
Bu en geniş perspektif ile birlikte konuyu daraltarak “2028 Gündemi: Tarım ve Su” başlığında şu noktalara dikkat çekiyorum.
1-Gelişmiş ekonomilerde Devlet tarımı ve su ile ilgili kurum ve kuruluşlar ile ilgili sektörü maddi açıdan destekler. Tarım ve su destekleri artırılmalıdır. Ancak klasik desteklemeden moderne ve akılcı desteklemelere geçilmelidir. (Doğrudan Gelir Desteği adı altında sırf para aktararak, dönüm başına, alansal olarak çiftçilere maddi destek yerine, daha akılcı maddi destek gerekir. Örneğin, tarımsal ürünlerde verim ve planlaması iyi olan, başarılı olanlar desteklenmelidir. “Sırf atadan-dededen kalma toprakları var” diye çiftçilere para aktarılmamalıdır. Bizzat çiftçilik yapana destek sağlanmalıdır.)
2-“Tarım reformu, toprak reformu” ne sayarsan say, ciddi reformlar sağlanmalıdır. (Hiçbir köyde, topraksız hiçbir kimse kalmamalıdır.)
3-İhtisas tarım alanları, tarım koruma bölgeleri, tarım geliştirme alanları ve benzeri isimlerle tarım sektöründe özellikli olan (insan hayatının temel gıdaları olan, buğday, pirinç, zeytin, ceviz, badem ve benzeri ürünlerde) sebze ve meyve üretiminde ciddi rekolte artışı sağlanmalıdır. Bunun için özel projeler geliştirilmelidir.
4-Hayvancılık sektöründe Ülkemizin şartlarına uygun büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiricileri desteklenmelidir. Süt ve süt ürünlerinde özel teşvikler sağlanmalıdır.
5-Su denilince akla tasarruf gelmektedir. “Suyun sınırsız olduğu” yanlışı akıllardan ve zihinlerden çıkarılmalıdır. Belki de yakın gelecekte Ülkeler arasındaki savaşlar su’dan olacaktır” gerçeği zihinlerde yer etmelidir. Su hayattır, hayat su’dur. Bu bakış açısıyla “Müstakil Su Bakanlığı” kurulmalıdır.
6-Tarım ve Su alanında en önemli ilke “insaf et, israf etme” mantığıyla gerçekleştirilmelidir. Tarım ve su serbest kapitalist sisteme bırakılmamalıdır. Çünkü kapitalizmin doğasında “insaf etme, israf et” mantıksızlığı vardır. Öyleyse, “Tarım ve Su” konusu, normal kapitalist yapıyla değil, sosyal adaletçi ve Devletçi bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. “Tarım ve Su” gündeme geldiğinde kapitalizm değil sosyalizm mantığı öne çıkmalıdır.
7-Günümüzde kentleşme çok aşırı boyutlara varmıştır. Kentlerden kırsal alanlara göç teşvik edilmelidir. (Günümüzde çok acayip bir durum var. Adam şehirden köye giderken domates, yoğurt, ekmek, süt ve benzeri tarım ürünlerini, ya da tarım ürünlerinden üretilen gıdayı alıp da gidiyor. Halbuki eskiden bunların hepsi köylerde yetiştirilirdi. Yani şunu demek istiyorum, bir köylünün domatesini manavdan, ekmeğini fırından, yoğurdunu şarküterinden satın alması çok acayip.) Bu acayipliği ortadan kaldırmak ve kırsal hayatı ve kırsal hayatta tarımsal ürün üretimini geliştirmek gerekir. Bu noktada Rahmetli babamı yad ettim. Babam derdi ki, “gencin babadan kalma binlerce dönüm toprağı var.” “Kamu kurumunda hademe olarak, işçi olarak işe girmeyi tercih ediyor. Babasının topraklarında ziraatçı olmayı tercih etmiyor” derdi. Evet, bu durum maalesef bir gerçek. Herkes gözünü kolay işe yani Devlet memurluğuna Devlet işçiliğine dikmiş ve o at gözlüğüyle baktığı için üretimden ve ziraattan vazgeçmiş. Bu durum tersine çevrilmelidir. İnsanlar, gençler gözünü Devlet memurluğuna değil üretim ve reel sektörde girişimciliğe dikmelidir.
8-Bu öneriler ile birlikte (bu öneriler daha çok olumsuzu esas alarak olumluyu önermek şeklindeydi, bu maddede olumlu gözlemlerimiz var.) bazı olumlu gözlemlerimizi de bu maddede açıklayalım. Son yıllarda özellikle ceviz, fıstık, badem ve benzeri ürünlerde düzenli tarım ve teknolojik tarım hızla artmaktadır. Yani geleneksel tarımdan bilimsel ve kapsamlı tarım çiftliklerine geçiş gözlemliyorum. Bunun daha da artırılması ve Ülke genelinde ceviz, fıstık, badem ve benzeri tarım ürünlerinde modern çiftlikler kurulmalıdır.
9-Tarım ve su alanında kooperatifleşme teşvik edilmelidir. Kooperatifleşme güç birliği ve kârlılık demektir. Tarım ve su alanında güç birliğine yönelik hareketler sağlanmalıdır.
10-“Tarım Bakanlığı” yalnız ve tek başına müstakil bir bakanlık hâline getirilmelidir.
Evet, 10 maddede “2028 Gündemi : Tarım ve Su” başlığı altında bunları yazdım. Elbette bu yazı sadece bir yol gösterme ve perspektif belirleme maksatlıdır. Konunun uzmanları ve “Tarım ve Su Sektörünün” bizzat içinde olanlar daha da spesifik önerileri ve çözüm yolları gösterirler. Biz sadece bir ufuk çizdik ve geleceğe dair bir yo haritası belirledik. İnşallah bu haritadan yararlanır ve gösterdiğimiz ufka doğru gidilir.
Niyet iyi, akıbet iyi.
Vesselam.