Bu haftaki Cuma mesajım şöyle idi:

Selçuklu Yıldızı'nın sekiz köşesinde sekiz haslet.

Asırlar var ki, insanlık bu güzelliklere hasret.

Merhamet, Sabır,  Şükür, Şefkat,  Cömertlik, Doğruluk, Sır Tutmak ve Sadakat.

İşte bunlar sağlanırsa tüm insanlık bulacak huzur ve rahat.

Hayırlı Cumalar

Kitapçı Baba

Evet, özelikle birkaç aydır sosyal medya paylaşımlarımda “Kitapçı Baba” mahlasını kullanıyorum. Bu Cuma da öyle oldu.

Bu Cuma neden Selçuklu Yıldızı'na yer verdim.

Birinci neden zaten Selçuklu Yıldızı gönlümün mihverinde yer almaktadır. Yüreğim bu sekiz haslet, bu sekiz özellik ile çarpmaktadır.

İkinci neden de güncel bir gelişmedir.

Bilindiği üzere 6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te gerçekleşen 11. Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesi'nde teşkilatın bayrağının yeni şekli kabul edilmiştir. Güncellenen yeni bayrakta, sekiz köşeli Selçuklu Yıldızı  yer almaktadır.

Evet, Türk Devletleri Teşkilatımızın yeni Bayrağı ve sekiz köşesinde de ayrı mana olan mesajı hayırlı olsun.

Biz bu yazıda Selçuklu Yıldızı’nın manasını Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni temel alarak anlatacağız.

Ancak, öncelikle Merhamet, Sabır,  Şükür, Şefkat,  Cömertlik, Doğruluk, Sır Tutmak ve Sadakat üzere bir hayatı tüm insanlık için diliyorum. Tüm Dünya'daki insanların bu özelliklerle mücehhez hale getirilmesi ve herkesin bu hasletlere kavuşturulması için en başta Devlet yetkilileri olmak üzere herkes çaba göstermelidir.

Evet şurası muhakkaktır ki Selçuklu ve Osmanlı Devleti denildiğinde “İslam” akla gelir.

Zaten Türk Devletleri Teşkilatı bayrağındaki 8 haslet de İslam'ın kendisidir.

Evet şurası da bir gerçektir ki, Dünya’da İslam denildiğinde Türk, Türk denildiğinde İslam akla gelmektedir.Bu nokta itibariyle Türk Devletleri Teşkilatı bayrağındaki 8 haslet de Türk’ün kendisidir.

Türk ırkı ve Türk kavmi Dünya’da adalet ve doğruluk ile temayüz etmiştir.

Türk demek İslam demektir.

Zaten, tüm Dünya’da İslam toprakları Selçuklu ve Osmanlı tarafından yönetilmiştir. İslam topraklarında Araplar’dan sonra İranlıların, Farsların bir hükümranlığı olmuşsa da Selçuklu ve Osmanlı’ya nazaran çok daha az tesirlidir. Kaldı ki İran Toprakları dahi tarihte Türkler tarafından yönetilmiştir.

Kuran-ı Kerim’de bir ayet-i kerime var. Bu ayet-i kerime (Allahu alem) Türklere işaret etmektedir.

"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü, Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluk getirecektir. Bu Allah'ın bir lütfudur ki, onu dilediğine verir. Allah'ın lütfu ve nimeti geniştir, O bilendir. (Maide Suresi, 54)

Evet, (Allahu alem) Maide Suresi 54. ayette, Araplardan sonra İslam’a ve iman hizmetlerine yardım edecek topluluğun şu özelliğine dikkat çekilmektedir: “(Onlar) mü'minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve güçlü, Allah yolunda cihad eden ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayan bir topluluktur.”

Selçuklu ve Osmanlı tüm İslam Dünyasında mü’minlere karşı oldukça merhametli ve hoşgörülü, ancak kafirlere karşı da güçlü ve dik duruşludur. Bu özellik de yalnızca bize işaret etmektedir. Bu nota itibariyle de sözkonusu ayet-i kerime Türkleri göstermektedir.

Bilindiği üzere Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Afrika’da, Asya’da ve Dünya’nın her yerinde Osmanlı (Türkler) hep Müslümanların hamisi (koruyucusu) olmuştur.

Osmanlı, Yavuz Sultan Selim ile birlikte Halifeliği de uhdesine almıştır ki, bu zaten başlı başına İslam’ı temsildir. Bu da nasip işidir. Yüce Rabbim halifeliği bu Millete nasip etmekle, Ümmetin birliğini, İttihad-ı İslam’ı bu Millete nasip etmekle zaten Maide Suresinin 54. ayetin tecellisini açıkça izhar eylemiştir.

Selçuklu ve Osmanlı ve tüm Türkler, fitnelere ve Müslümanlara yönelik tüm tehditlere ve tehlikelere karşı sanki bir Zülkarneyn Seddi gibi engel olmuşlardır.

Bakın ve idrak edin ki, Osmanlı gitti, 1917’den sonra, özellikle Ortadoğu’da fitneler ve Müslümanlara yönelik zulüm ve çileler almış başını gidiyor. (7 Ekim2023’tenberiFilistin’deveözellikleGazze’dekiMüslümanlarkatliamauğruyor. Osmanlı olsaydı bu katliam asla olamazdı. Osmanlı buna asla müsaade etmezdi.)

Zulümle sırf Ortadoğu’da mı? Dünya’nın her yerinde zulüm var. Bunun sebebi adaletin ve mazlumun  koruyucusu ve temsilcisi Osmanlı’nın mevcut olmamasıdır.

Ortadoğu, Afrika, Asya, Kafkaslar, Balkanlar ve Müslümanların yaşadığı her yerde sorun ve çile varsa, bunun nedeni Hilafetin ilga edilmesi ve İttihad-ı İslam’ın vücut bulmamasıdır ki, Osmanlı’dan sonra oldu tüm bunlar.

Şimdi bu anlattıklarımdan, İslam’a ve iman hizmetlerine, Araplar’dan sonra yalnızca Türkler yardım etmiş ve yalnızca Türkler temsil etmiştir. Sakın bu anlaşılmasın.

Hayır hayır, böyle bir şey söyleyemem. Böyle bir iddiada bulunamam. “Asla ve kat’a, İslam’a ve imana yalnızca Araplar ve Türkler yardım etmiştir” diyemem.

İslam’ın kılıcı ve Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi bir Kürt’tür. Kafkas Kartalı ve Rus’lara karşı büyük mücadele veren kahraman Şeyh Şamil bir Avar kökenli Kafkasyalıdır. Ümmet için mücadele eden nice nice şahsiyet (Muhammed İkbal, Pakistanlıdır,  Ömer Muhtar, Libya’lıdır ve ismini sayamadığımız nice nice şahsiyetler) elbette yalnızca Selçuklu ve Osmanlı değildir.

Evet tekrar belirtiyorum, Allahüalem (Allah her şeyin en doğrusunu bilir) Maide Suresinin 54. ayeti Selçuklulara, Osmanlılara ve bir bütün olarak Türkler’e işarettir.

Selçuklu ve Osmanlı hayatları boyunca ve hedefleri doğrultusunda hep İslam için yaşamış ve İslam için mücadele etmiştir.

Osmanlıʼnın kurucusu Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gaziye şu nasihat her şeyi açıklar: “Oğul! Bil ki bizim mesleğimiz, Allah yoludur ve maksadımız da O’nun dinini yaymak ve yüceltmektir. Bizim davamız, kuru bir kavga ve cihangirlik davası değildir. Bizim davamız, «ila-yıkelimetullahtır, yani Allâh’ın dinini yüceltmek ve kalpleri fethetmektir.

Bizim ırkçılıkla işimiz yoktur. Bizim işimiz ila-yıkelimetullahtır. Aynen Ecdadımız gibi.

İslam’da asla ve kat’a ırkçılık yoktur. Kimse ırkçılık yapmasın. Araplar da ırkçılık yapmasın, Acemler de ırkçılık yapmasın. Türkler de ırkçılık yapmasın.

Şu Hadis-i Şerif akıllarımızdan ve kalplerimizden asla ve kat’a çıkmasın:

“Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki Rabbiniz birdir, atanız da birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a; beyazın siyaha, siyahın beyaza takva dışında bir üstünlüğü yoktur.”

Türk Devletleri Teşkilatımızın bu doğrultuda hareket etmesi gerekmektedir. Zaten Türk Devletleri Teşkilatımızın 8 köşesinin ifade ettiği 8 haslet bunu gerektirmektedir.

Vesselâm.

Ahmet Sandal