Zenginler Allah’ın sevgili kulları mıdır? İlginç bir soru. Ve bu soru insanda otomatik olarak başka bir soruyu da çağrıştırıyor. Evet bu soru insanda otomatik olarak başka bir soruyu da gündeme getiriyor.“Fakirler Allah’ın sevgili kulları değil mi?”

Şimdi şunu baştan söyleyeyim. Belgesel programları izlediğinizde TV'lerde, birçok ilginç duruma şahit oluyorsunuz. O belgesellerde tabiatta, orman ve kır yaşamında, vahşi hayatta şunu görüyorsunuz. Hayvanlar ikiye ayrılıyor. 1-Otla beslenenler. 2-Etle beslenenler. Otla beslenen hayvanlar yiyeceklerini hazır buluyor. Etle beslenenler yiyeceklerini kendi çaba ve avlanma yetenekleri ile elde ediyorlar. Allah (cc) otla beslenen hayvanlara 1 yetenek vermiş ise etle beslenen hayvanlara 10 yetenek ve kudret vermiş. Yani burada şunu söylemek istiyorum. Ne otla beslenen hayvanlar, ne etle beslenen hayvanlar, bu baştan kendilerine verilen imkana sevinmezler ya da verilmeyen güç ve kudretten şikayet etmezler. Kendilerine verilen rolü oynarlar. Mesela otla beslenen antiloplar her daim semiz ve zinde iken etle beslenen aslanlar, günlerce av bulamayıp zapzayıf kalabiliyor. Şimdi burada kim avantajlı konumda? Bu bir soru işareti olarak zihinlerde durur.

“Etle beslenenler avantajlı, otlabeslenenler avantajsız”diyemeyiz.

 

Bu noktada şunu net olarak söylüyorum: Ne zenginler kendilerine verilen güç ve kudret ile şımarmalı, ne de fakirler içinde bulundukları zorluğa isyan etmelidir. Herkes konumuna ve rolüne razı olmalı, ne şımarmalı, ne de isyan etmelidir. “Bunda bir hikmet var”diyerek sabretmelidir. Ve bilinmelidir ki, zenginler Allah’ın sevgili kulları değildir. Ve bilinmelidir ki fakirler Allah’ın sevgili kulları olabilir.

Nasıl mı? Zenginler, ellerinde bulunan servet ve maldan dolayı, cihaddan ve Allah için savaşmaktan, Hakkı korkusuzca savunmaktan geri kalabilir. Hatta ibadetten de geri kalabilir. Öyle zengin bilirim. Dükkanında ticaret yapmaktan namaza duramayan zengin bilirim. Maazallah, bazen zenginlik günaha da kapı açıyor. Parası olanlar harama daha çabuk ulaşılabiliyor. Bu durumlarda o zenginlik, bir nimet değil nikmet olur. (Nikmet, cezalanma sebebi demektir.)

Kuran-ı Kerim’de Allah için cihaddan geri kalanların ve Hakkı haykırmaktan çekilenlerin daha çok zenginler olduğu belirtilir.

Bu hususta onlarca ayet-i kerime var. Ben yalnızca Tevbe Suresi 24. ayete dikkat çekeceğim.

“De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, karılarınız, aşiretiniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz alışveriş ve hoşunuza giden evler, sizce Allah'tan, Peygamberinden ve onun yolunda savaş etmeden daha sevimliyse bekleyin Allah'ın emri gelinciye dek ve Allah, buyruktan çıkan kötü topluluğu doğru yola sevketmez.”

Evet, burada net ve açık olarak belirtiyorum. Zenginler Allah’ın sevgili kulları değildir. Fakirler de Allah’ın sevgili olmayan kulları değildir.

Evet, net olarak belirtiyorum. Her şey imtihandır bu Dünya’da. Ne zenginlik ve ne de fakirlik baştan itibariyle bir olumlu ya da olumsuz durum değildir. Her şey sonuca bağlıdır. Her şey zenginlik ve fakirlik durumunda vereceğiniz karşılığı bağlıdır.

Sanırım Çin veciz sözleri ya da Çin anekdotları arasında yer alır.

Bir yaşlı Çinli’ye ikide bir haber geliyor ve o haberler bazen sevindirici, bazen üzücü görünse de yaşlı Çinli her haber için şu karşılığı veriyormuş. “Daha belli değil.”

-Müjde! Müjde! Hanımın doğum yaptı. Bir oğlun oldu.

-Daha belli değil.

-Ah ah, savaş çıktı oğlunu askere çağıracaklar. Senin için kötü bir durum.

-Daha belli değil.

-Sana beklenmedik bir miras kaldı. Ne mutlu sana.

-Daha belli değil.

-Sel oldu tarlan sular altında kaldı. Vah, vah, çok kötü.

-Daha belli değil.

Bu anekdot ve darb-ı meselden çıkan sonuç şudur.

“Hiç bir şeye sonucunu görmeden baştan itibaren  “iyi ya da kötü” demeyin. Herşeyin sonucunu bekleyin.”

 

Zaten bu hususta bizim de veciz sözümüz var. Evet, bu hususta bizim de inancımızdan kaynaklanan bir veciz sözümüz var.

“Hayır görünen bir şeyde şer olabilir. Şer görünen bir şeyde hayır olabilir.”

Evet sanırım bu yazıda anlatmak istediğimiz husus anlaşılmıştır.

Şimdi bu yazımın sonunda zenginlere bir seslenişim olacak.

Ey Zenginler! Ey Tuzu Kurular! Ey Ekabirler! Ey Şımarıklar!

Bu Dünya’da keyif ve şatafat içinde olduğunuzdan dolayı bilinçaltınızda Allah'ın sevgili kulu olduğunuza dair en ufak bir düşünce varsa değiştirin o düşüncenizi!

Allah'ın sevgili kulları tüm Peygamberler, çilenin, belanın ve zorluğun en çetinini yaşamıştır. Ortada ikiye testereyle ortadan ikiye kesilmek suretiyle öldürülen Peygamberler var.

Başta Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (Aleyhissalatu vesselam) Hazreti Nuh (as), Hazreti İbrahim (as), Hazreti Musa Hazreti İsa (as), Hazreti Yusuf (as), Hazreti Zekeriya (as), Hazreti Yahya (as) ve tüm Peygamberler öyle çilelere, öyle belalara maruz kaldılar ki, onlar ki Allah'ın en sevgili kulları idi.

Ey Zenginler! Ey Tuzu Kurular! Ey Ekabirler! Ey Şımarıklar!

Eğer bu Dünya'da belalara maruz kalmamayı ve zevk ile sefa içinde yaşamayı "Allah'ın sevgili kulu olduğunuza işaret sanıyorsanız" acilen o yanlıştan dönün ve kendinize gelin. Lütfen artık aklınızı farklı çalıştırın!

Ey Zenginler! Ey Tuzu Kurular! Ey Ekabirler! Ey Şımarıklar!

Kendinize gelin ve zevk ile sefa içinde yaşamanız, Allah'ın sevgili kulu olduğunuza değil, belki tam tersi Allah'ın sevgili kulu olmadığınıza işarettir.Eğer o zenginlik ve kudret sizi Allah’tan uzaklaştırıyorsa zarardasınız. Bunun farkına bir an önce varın.

Vesselam.