Hepimizin bildiği gibi bundan 108 yıl önce civardaki diğer birçok ülke gibi Filistin ve İsrail diye bir devlet yoktu. Osmanlı Devletinin hâkimiyeti altındaki Kudüs’te asırlarca Türk Bayrağı dalgalandı.
O zaman çekinmeden söylemek gerekir: 1917’ye kadar Kudüs Türk toprağıydı ve elimizden zorla alındı.
Peki, şimdi ne oldu da herkesin dilinde o toprakların bir kısmının Filistinlilere ve bir kısmının da Yahudilere ait olduğu söylenir oldu? Hem de devlet erkânı tarafından. Gerçekler çok çabuk mu unutuldu yoksa Türkler artık tarihi iddialarından vaz mı geçtiler?
Kudretli Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim 1517’de Kudüs’ü Türk topraklarına kattığında Türkler en ihtişamlı dönemlerinden birini yaşıyordu. Askeri, siyasi ve ekonomik olarak güçlü olan Türkler İslam’ın kendilerine verdiği manevi güç ile birlikte Kudüs’ü Türk toprağı yapmaktan imtina etmemişti.
Peki ya şimdiki Türkler ne durumda? Kudüs’ü tekrar fethedecek kadar güçlüler mi?
Gerçekçi olmak lazım, Türkiye siyasi olarak parçalanmış durumda. Hâlihazırda 22 yıldır kesintisiz bir şekilde iktidarda olan bir yönetim bulunsa da siyasi olarak zayıfladığı bir dönemden geçiyoruz. Önümüzdeki yıllar neler getirir bilemeyiz, ölmez de kalırsak göreceğiz. Ancak güçlü ve milli bir iktidar bu toprakların olmazsa olmazıdır, mevcut iktidar değişirse dış müdahalelerin ve iç kavgaların da etkisiyle bu ülkenin parçalanması uzak bir ihtimal değil.
Ekonomik açıdan zor günlerden geçtiğimiz muhakkak. İçerideki hayat şartlarından memnun olmayan büyük bir kesim var ve bu memnuniyetsizlik iktidara olan desteği önemli ölçüde etkiliyor.
Askeri açıdan baktığımızda Türk Ordusu vatan savunması ve her türlü görev için her daim hazır, bunda şüphe yok. Askeri teçhizat, mühimmat, silah sanayi bakımından son on yıldır çok önemli ilerlemeler kaydettik ancak hala dünyanın nükleer gücü olan emperyalist devletlerle tek başımıza mücadele edebilecek seviyeye ulaşamadık maalesef. Türkiye’nin istikrarlı bir yirmi yıla daha ihtiyacı var.
Son ve belki de en önemlisi İslami yaşam ve idealler açısından ise bir asırdır zayıf bir dönem geçirdiğimizi söyleyebiliriz. Toplumda İslam’a ve Müslümanlara mesafeli hatta düşman olan büyük bir kesim var. Müesses nizam sürekli olarak laik, Kemalist, materyalist ve barbar Batı hayranı insan yetiştiriyor. Daha da kötüsü bugün İsrail ile savaşa girsek İsrail safına geçip bizi sırtımızdan vuracak milyonlarca hain var bu topraklarda. Toplumun önemli bir kesimi “bize ne Kudüs’ten, bize ne Araplardan, ne halleri varsa görsünler, zaten bize ihanet ettiler” sloganını tekerleme gibi söylemeye devam ediyor.
Hal böyleyken Türklerin Kudüs’ü müdafaa etmesi ve ölümüne sahiplenmesi pek mümkün gözükmüyor. Bu ülkedeki Müslümanlar olarak Filistin/Gazze halkına her türlü siyasi, askeri ve maddi yardımı gizli veya açıktan yaparak zulme uğrayan Filistinlilerin dünyadaki sesi olmaya devam etmeliyiz.
Yahudiler, Amerika ve Avrupa ittifak olmuş yeni bir Haçlı Savaşını başlatmışlar. Ancak İslam dünyası (varsa şayet) içler acısı bir durumda ve paramparça olmuş bir vaziyette.
Netice olarak, Türkiye ecdatları gibi dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olana kadar maalesef Kudüs Türklerin toprağı olamayacak gibi gözüküyor. En doğrusunu Allah bilir.