Kuantum sözlük anlamıyla nedir önce oradan işe başlayalım: “Bir
dalganın olası değerlerinin alt değer kümelerinden biri “anlamı
taşır. İngilizce “Quantum” Latince “Quantus” olarak kullanılır.
Kuantum, atom düzeyindeki, hatta atomdan daha küçük parçacıkların
fizik kurallarını tanımlamakta kullanılır.
Kuantum teorisi bilim ve insanlık tarihinin üzerinde en çok kafa
patlatılan ve birçok tartışmaların üzerinde yapıldığı ve konu
edilen teorilerinin en baştan gelmektedir. Kuantum soracak
olursanız “Kuantum teorisi atomik olaylardaki enerjiyi açıklamaya
yarayan bir fizik teorisidir. Kuantum düşüncesi; ilk defa duyanlar
ve öğrenmek isteyenler için kuantum düşünce’nin ne olduğu hakkında
bilgi verelim. Kuantum düşünce, üst nitelikli bir düşünme
biçimidir. Sıradan düşünce biçimleri kendisini tekrar eden, etiksiz
ve sınırlı enerjidir. Değiştirme ve oluşturma güçleri yoktur. Oysa
Kuantum düşünce derin düzeyde, atom altı alanda etkili olabilecek
tarzda bir yaratıcı düşünce biçimidir. Özel bir bilinç düzeyine
girerek, özel olarak kurulmuş özel ve imgesel oluşumdur.
Kuantum düşünce, sağlıklı ve güçlü bir beden içinde uygun bir zemin
hazırlar. Bizim düşünce ve kabullenişlerimiz direkt olarak bedene
etki yapar. Bedenimizi aslında bir enerji okyanusundan başka bir
şey değildir. Korku, kaygı, öfke, suçluluk ve endişelerimizin
duyguların bütün hücrelerimizin beslediği enerjide aza olmalara yol
açar. Kuantumun başka bir sözlük anlamı; bir dalganın olması
değerlerinin ait değer kümelerinden biri, kelime anlamı “Miktar”
dır.Kuantum Fiziğini çalışan bir çok fizikçi olmuştur birkaç
tanesi; 20.yüzyılın ilk yarısında Max Planck,Albert Einstein, Niels
Bohr, Werner Heisenberg vb. daha birçokları bu konuya
çalışmıştır.
Klasik fizik daha çok genel olarak klasik teorik fizik, evren de
olagelen makroskobit alandaki fiziksel olayların çoğunu
açıklayabilmektir. Atom fiziğinde özellikle Kuantum mekaniksel
parçaların (elektron foton ) gibi fiziksel olayların meydana
geldiği mikroskobik alanı klasik mekaniğin açıklayabildiği
söylenemez. Klasik fizik ile kuantum fiziği arasında fark var mı?
Varsa bu fark nelerdir? Klasik fizik büyük parçaların her zaman
küçük taneciklerden oluştuğunu düşünür. Kuantum fiziğinde
taneciklerin dalga karakterinde hareket ettiği düşünülür.
Bu düşüncenin uygulaması birçok birçok metafiziksel işleme dayanır.
Cisim bir bütün olarak incelenir ve Newton formalizasyonu kullanır.
Cismin ve taneciklerin hareketi değil kütle merkezinin hareketini
inceler.
Tanecik enerjisi ve gerekli büyüklükte Schrodinger dalga
denkleminde yerine yazılarak bu denklemi çözülür? (PİSİ)ruh gelir.
Taneciğin gelecekteki durumu ilk durumda verilen enerji momentam
gibi büyüklüklerle tespit edilir. Cisim üzerine etkileyen kuvvet
ile bu belirlenir. Taneciğin ilk durumu kesinlik içermediği için
gelecekteki durumu da kesin olarak bilinmez tespiti edilmez.
Kuantum mekaniğinin saptamaya çalıştığı ve ararsındaki ilişkileri
araştırdığı büyükler olasılıkla bu maddelerden yola çıkıldığında
genel olarak klasik teorik fizik geçersiz yaklaşımı yanlıştır.
Bunun yerine klasik teorik fizik kuantum fiziğinin bir
yaklaşımıdır.
Oysaki kuantum fiziğinde olaylar gerekirci olarak gelişmezler.
Daima belli bir olasılık yüzdesi bulunur. Klasik fizikte bulanan
gerekircilik nesnellilikle el ele gider. Yani nesnelerin
birbirilerinden bağımsız oldukları ve her bir nesnemiz çevresinden
yalıtılarak incelenebileceği inancı ve görüşü vardır. Oysa kuantum
fiziğinde nesneler birer enerji dalgası olarak görüldüğünden klasik
anlamda “Nesnellik” kaybolmaktadır. Yerine bütünsel bir etkileşim
ve evrende sıçramalarla değişim kavramları ileri sürmektedir.
Kuantum kuramı gözlenen ile gözleyeni ayrı saymaz. Yani biri
diğerini etkileyip değiştirebilir. Bu bağımsız nesne kavramı yok
olduğu gibi etki edip dönüştürme yaratacağının sadece canlarla ait
olmadığı da söyler.
Bir bardak suyu canlı görmek durumundayız. Bir bardak suda nelerin
var olduğunu tahmin etmek kolay değildir. Bir damla suda var olan
atomları enerjiyi görmek ve ona göre hissetmek önemlidir. O bir
damla suyun nerede, ne zaman, nasıl, kimlere faydalı olacağını
tahmin etmek. İnsan, hayvan, kuş içerse o sudaki enerji neye
dönüşür. İnsanoğlunun mayası o bir damla su değimi? Düşündük mü?
Bitki ve ağaç o bir damlaların birleşmesiyle biriken suyu içtiğinde
nelerin olduğunu görmüyor muyuz? O bir damla su birikerek çay,
dere, nehir, göl, deniz ve derya ve okyanusları ortaya koyduğunu
bilmiyor muyuz? Onun için ateş, su ve rüzgârda olan enerjiyi tahmin
etmek kolay değildir. İnsan mantığına ve zekâsına ne derece ağır
bir durum olduğunu ve anlamakta güçlük çektiğimizi biliyoruz. Bir
bardak suyu içmek istediğimizde o suya olumlama yaptığımızda bizim
ruh dünyamızda neleri yaratabileceğini düşünmeliyiz ve onu severek
içmeliyiz. Ondaki kudret ve azameti hesaba katmalıyız. Suyu
anlamanın yolu susuzluğun ne olduğunu anlamamıza bağlıdır. Sadece
bu enerji su da mı var? Hayır, tüm gıdalarda aynı enerjinin var
olduğunu bilmeliyiz. Su ile ilgili bir olumlama ; “seni nimet
olarak bana veren yüce Allah hamdı ediyorum. Seni seviyorum.” “sen
benim için hayat ve yaşamımsın” “Ben seninle yaşam buldum.” Vb.
kuantum düşüncesiyle yaşama evet diyen insanlar var olanı ve
olmayanı takdir ve teşekkür etmektir. O varlığın farkında olmaktır.
Her gün dünyada yeni yeni enerji kaynakların yaratıldığının
farkında olmaktır.
Kâinat kitabını, kendi içinde saklı olan kitabını ve yüce Kuran’ı
birlikte yorumlayan insandır. Kuantum düşüncesine yaşama evet diyen
bir insan var olan ve var olmakta olan tüm gücün sahibinin yüce
yaratan olduğunu büyük fotoğrafta gören demektir. Sudaki bolluk,
bereket, zenginlik enerjisini hissetmek ve buna göre davranmak
kuantumcunun işi ve meşgalesidir. Kuantumcular enerji yaratmaz ve
var olan enerjiyi kullanırlar. Olumlu ve olumsuz enerjinin
varlığından haberdardırlar. Bunlardan nasıl korunmak ve faydalanmak
gerektiğiyle meşgul olan insanlardır. Görünen ve görünmeyen
tehlikelere karşı önlem almayı hedefleyen insanlardır.
Yüce peygamberimiz buyuruyor ki; “Bazı insanlar vardır; onların
gözleri ve bakışları vardır. Onlardan sakınmak gerekir. O göz ve
bakışlar dağa baksa dağ erir.” Demek ki göz ve bakışta sessiz ve
derinden gelen bir bakış ve göz değme vardır. Buna negatif enerji
dememek için deli olmak gerekir.” Bunun karşılığı olarak öyle
gözler ve bakışlar vardır ki o bakışlar rahmet ve rahman
kaynaklıdır “denilmez mi? Biri pozitif ve biri negatif enerji
içerikli. Pozitif enerji olumlu ve negatif enerji olumsuzluk
demektir. Biri temiz ve arı diğeri kirli ve kötüdür. Bütün bunların
farkında olmak kuantumcunun işidir.
Bu enerjilerden sakınmak ve faydalık sağlamak bilenin işi
olmalıdır. Akıllı ve zekice kâinat kitabını okuyabilenin işi
olmalıdır. Yüce peygamber onsekizbin âleme peygamber gönderildiğine
göre bu âlemleri bilmek derin düşünebilenin işi olmalıdır. Bu derin
düşüncenin kime ne zararı olabilir ki? Atom taneciklerini atom
parçacıkları, kara noktalar birleştiğinde insana vereceği zararı
bir hesaba katmalıyız. Büyük fotoğraf dediğimiz bu kâinat kitabın
farkında olmak kime ne zarar verebilir ki? Sabah doğan güneşin gün
batımına kadar taşıdığı enerjinin farkında olmaktır.
Doğuş ve batış esnasındaki o kızıl rengin ne olduğunun farkında
olmaktır. “Vel Ars” süresindeki ilahi hikmetin farkında olmaktır.”
Kevser” süresinin hikmetinin farkında olmaktır. “İhlâs “
süresindeki ilahi kudret ve gücün farkında olmaktır. “Rahman Ve
Rahim” Sıfatların Farkında Olmaktır. Tevhit inancının farkında
olmaktır. Haddini aşanların sonucunu görmek demektir. Olumlu
düşüncelerin sahibinin yüce yaratan olduğunun farkında olmaktır.
Olumsuz düşünce ve negatif enerjinin yüce yaratanın izniyle şeytanı
olduğunun farkında olmaktır. Yeryüzünde hiçbir şeyin kendi başına
olmadığının farkında olmaktır.
Sorun ve problemlerin küçük tanecik ve tepeler gibi bir araya
geldiğinde büyük oluşumlara zemin hazırlayacağının farkında
olmaktır. Bu sorun yumakların sonunda atom gibi bizi
parçalayacağını bilmek ve bizi parçalamadan önlemini almak bizim
işimiz olmalıdır. Gündüzün enerjisiyle gecenin enerjisinin farklı
şeyler olduğunu bilmeliyiz.
Sözde gizli olan enerjiyi bilmek ve ona göre önlem almak bizim
işimiz olmalıdır. “Din nasihattir” sözünü anlamak ve idrak etmek
işimiz olmalıdır. Bu sözde saklı olan olumlu enerjinin farkında
olmaktır. Yüce Allah’ın ibadetimizden ne istediğini anlamak işimiz
olmalıdır. İbadetin bizim tekâmülümüz için var olduğunu bilmek
işimiz olmalıdır.
İlham kaynağının nasıl ve ne şekilde olduğunu anlamak ve rahmanı
olan ilhamla şeytanı olanın arasını bulmak bizim işimiz olmalıdır.
Doğada var olan her canlı ve cansız varlıkların belli bir düzen
üzere görev ve sorumluluklarını bilmesi gerektiğidir. Temiz bir
Fırat üzere yaratılan insanoğlunun dış müdahalelerle nasıl
yetiştirilmeye çalışıldığını bilmek gerektiği. İnsanın üzerinde
taşıdığı ismiyle ne derece barışık olduğu, isimin sinirine inanmak
gerektiği ve isim verirken dikkatli davranmak gerektiğini. İsmim
bizimle barışık olması ve özdeşleşmesi gerektiğidir. Her insanın
bir çarkı feleğinin olduğu ve zaman zaman buna kendini
kaptırdığıdır. Bu kâinatta yaratılanları her birinin birbirinin
muhtacı olduğu ve tamamlayıcısı odlunun bilinmesi gerektiğidir. Bu
kâinatta en küçük zerrenin bile bir değer ifade ettiğini, bir gaye
ve amaçla yaratıldığının farkında olmaktır. İnsan vücudun bir
fabrika gibi çalışma düzeni olduğunu en küçük bir arızanın büyük
arızalara neden olabileceğidir.
Çekim yasası hakkında bilgi sahibi olmak ve çekim yasasına uygun
işler yapmak kime ne zarar veri ki? Yaşımın, doğumla ölüm arasında
birkaç ara istasyondan ibaret olduğunu bilmek ve yaşamını ona göre
çekip ve çevirmek gerektiğine inanmaktır. Ölümü hatırlamak ve
şımarmamak gerektiğini bilmektir. İnsanların ruhsal dünyasını
keşfetmek ilaçsız tedavi yapmak demektir. Düşünceye bir başka bakış
geliştirmek ve canlılığını kurumaktır. Düşünceye bir bakış değil
bin bir bakış getirmektir. Germeden sevmek, saymak, hoşgörü
geliştirmektir. Dünyanın sevgi, saygı, hoşgörü tohumu üzere
yeşerdiğini bilmek kime ne zarar verebilir.
Hak, hukuk, adalet duygusuyla insanlara bakmak ve haksızlık içinde
olmamaktır. Sözün içinde saklı olan enerjinin ışık hızı gibi
yayıldığını bilmektir. Günah ve sevap bütüncül bir olduğunu
bilmektir. Birbirine çok yakın şeyler olduğudur. Bir insana
bakarken derin ve engin bakmaktır. İnsanların düşünce sahibi
olarak
Hak bildiklerin peşinde gitmesi gerektiği ve bunun mutluluk verici
olduğunu bilmektir. İnsan vücudunda bulunan tüm elementlerin bir
düzeneğe sahip olduğu ve belli oranda bulunmasının gerektiğine
inanmaktır. Eksiklik ve fazlalıklarında insana etki edeceği olumlu
veya olumsuzluklarını bilmektir.
Meyvede öz özün çekirdek olduğunu ve yaşamında sırının da çekim
yasası olduğunu bilmeliyiz. Dağda inen suyun çekim yasasına uygun
olduğu ve insanı yaşam mutlaka bir yerlere çektiğini bilmektir.
Yüce Allah “Sizin Şey Şer Bildikleriniz Hayır, Hayır Bildikleriniz
Şey Olabilir, Siz Bilmezsiniz” mesajını iyi okumaktır.
İnsanları fazla maddeci olmadan mana âlemine çekmenin yasasıdır.
Kurban keserken asıl amacın kendimizi yüce Allah’a sunmak olduğunu
bilmektir. Şu dünyanın Allah mülkü olduğunu ve bu mülkte yaşarken
zarar vermeden yaşamak gerektiğini bilmektir.
Her maddi ve manevi rahatsızlığın birçok sebep ve sonucunun
olacağını ve bunu büyük fotoğrafta değerlendirmek gerektiğini
bilmektir. Yeryüzü meleği olarak değerli olduğumuzu ve bu değeri
korumak gerektiğine inanmaktır. Bu dünyada temiz, helal rızık
kazanmanın kutsal olduğunu bilmektir. Helal olmayan kazancın kirli
olduğunu bilmektir.
Kuantum enerji yüklü düşünce demektir. Kuantum sihirli bir değnek
değil yaşamın ta kendisi demektir. Kuantumcu danışın kendisinin
yanında olması veya uzağında olmasının pek önemi yoktur. Önemli
olan mesajın ulaşma yoludur. Kuantum görev ve sorumluluklar yükler.
Kuantumla yaşam aile, çevre içinde temiz, düzenli yaşamın
reçetesini sunar.
Kuantum din, kuantum yaşam, kuantum felsefe, geleneklere,
göreneklere, hak, hukuka bağlı kalarak insanlara güzel ve yaşanır
bir dünya sunmaktır. Kuantum düşüncesiyle yaşama evet diyenlerin
zalimce davranmasının imkânı yoktur.
Benim din konusunda ilk hatırladığım şey köyümüzde insanlar
akşamları bir araya gelerek İslam tarihine ait olay ve özellikle
hazreti Ali (R.A) ait cenk olaylarını anlatmak ve dinlemektir.
Köyümüzde camii olmadığı için Ramazan aylarında teravi kılmak için
köylü kendi imkânlarıyla imam tutar her gece bir evde toplanarak
teravi kılarlardı. (1960 lı yıllar ve sonrası )bu durum yıllarca
böyle devam etmiştir. 1970 yılında köyümüze bir camii köylünün
kendi imece çalışma usulüyle yapıldı ve 1980 yılından sonra
devletimiz imam görevlendirdi. Benim dinle tanışmam ve Kuran Kerim
öğrenmem 1975 yılında başladı ve düzenli namaz kılmam da bu yıla
rastlamaktadır. Bu yılda lisede okuyordum. Ondan sonraki yıllarda
İslami ilimleri okumam devam etmiştir. İslami ilimleri okumak ve
Kuran’ı anlamak bizim için bir sevda oldu ve bu sevda halen devam
etmektedir. Kuran’ı kerimin anlamını öğrenmek için Arapça dersler
almıştım. O yıllar en temiz yıllarımız diye düşünüyorum. Bu
ilimleri öğrenirken bir yanda da fikir ve düşünce dünyamızı
zenginleştirmek için büyük bir mücadele vermekteydim. Daha sonraki
yıllarda fikir ve düşünce geliştirici kitaplar okumaya başladık ve
devam ettik.
Okumalara felsefe kitaplarıyla devam ettik. Bu arada yüce kitabımız
olan Kuran’ı da anlamaya çalışıyorduk. Kuran okudukça düşünce ve
düşünce bağlantılı kitapları da bir tarafta okumaya devam etmekte
idim. Bu tür kitaplar ruh dünyamda ufuk açmaktaydı. Yüce kuranda
birçok ayette ve ayet sonlarında düşünmez misiniz? Diye bize yüce
peygamber aracılığıyla sormaktaydı.
Bu ayetlere rağmen ülkemizde düşünce boyutu üzerine önceleri pek
çalışma yok denilecek kadar azdı. Bazen birileri düşünce üzerine
bir fikir söylemek istediklerinde hemen tepki ile karşılanır. Şöyle
denilirdi; kafayı mı yitmek istiyorsun. Onun için pek kimse düşünce
boyutuna girmezdi ve felsefi boyutu hiç konuşulmazdı. Son yıllarda
bu işler biraz gelişti ve insanlar bu konuya ilgili olmaya
başlamıştır. Evet, her kes kuran öğreniyor fakat birçok kimse onu
tam anlamak için çaba içinde değildir.
Hâlbuki Kuran öğrenmek ve anlamını bilmek için vardır. Anlamı
bilinmeyen bu kitabı okumak bize ne derece yardımcı olabilirdiki?
Eğer bu yüce Kuran’a inanıyorsanız inancınız gereğince bu kitabı
anlamak durumdasınız. Çünkü getirilen mesajlar öğrenilmek
mecburiyetindendir.
Kuran Müslüman’ın kılavuz ve rehber kitabıdır. Emir ve yasakları
bilmek uygulamak bu kitapta mevcut olduğuna göre mutlaka bilinmesi
gereken bir kitaptır. Onun için yaşamım boyunca Kuran’ı anlamaya
çalıştım. Anlamaya çalıştıkça görev ve sorumluluklarımın arttığını
gördüm. Asıl olan Kuran’da geçen her ayetin üzerinde durmak ve onu
anlamaktır.
Öğrendiklerimizi pratik yaşama geçirmektir. Müslümanlar genelde
yüce İslam dinimizin sadece ibadet boyutuyla ilgili olmaya çalışmış
diğer boyutları ve özellikle düşünce boyutu bu son yıllar kadar
ihmal edilmiştir. İslam barış, huzur, güven, teslimiyet anlamında
olduğuna göre gerçek olanda budur. Onun huzur, güven, barış,
teslimiyet boyutuna kafa yormak ve insanların ruh ve içi dünyasıyla
ilgili olmak her Müslüman’ın görev ve sorumluluğudur.
İnsan olarak bizim kendimiz bir kitap, kâinat bir kitap ve birde en
büyük kitabımız Kuran bu üç kitabı birbiriyle uyumlu kılmak ve
buradan insanlığa hizmet noktasından bir şeyler geliştirmek biz
insanların görev sorumluluğudur. Bunu yaparsak o zaman Kuran’ı
gerçekten anlamış oluruz. Bu üç kitap arasındaki ilgi ve alaka çok
önemli olduğuna göre bunları anlamak için önce fikir ve düşünce
dünyamız zengin olması gerekir. Bunu da bize ancak insanın düşünce
boyutunun geliştirmesi sonucu ortaya çıkar. Demek ki her Müslüman
düşüncesini geliştirmek durumundadır. Bu bir zorunluluktur.
Kuran’ı Kerim kültüründe vahiy ve ilham vardır. Bu günümüzde vahi
kesilmiştir fakat ilham devam etmektedir. İnsanlara gelen ilham
çoğu zaman insanlık için çığır açıcı olmaktadır. İlham iki
şekildedir; iyi ve yararlı ilham, kötü ve zararlı ilham bunu ayrıt
edecek olan güçlü bir fikir, düşünce ve bilgi olacaktır. Kötü
ilhamı insan kendi yararına dönüştürmeyi bilmelidir. İyi ilhamdan
da en üst düzeyde yarar çıkarmayı bilmeliyiz.
Bu olursa ilhamı gerçek anlamıyla öğrenmiş ve uygulamış oluruz. Bir
insan ben bununla ilgili değilim diyemez çünkü yüce yaratan bizim
düşünce yapımızı geliştirmemizi bizden istemektedir. Düşünce
yapılarını geliştirmeyen birey ve toplumların maddi ve mana yönüyle
eksik kalacağını bize söylemektedir. Bunu böyle
değerlendirmediğimiz sürece maddi ve manevi sıkıntılarımızı tanıma
ve onlara çözüm bulma imkânımız yoktur.
Düşünce sistemimiz geliştirmemiş olmamız bünyemizde birçok arızayı
birlikte getirmektedir. Bu arızaları çözmenin yolunu bilmemiz
gerekirken onu da bilmediğiz ve bilenlere de bir başka anlamda
baktığımız olmaktadır. Doğru olan dert varsa çözümü de vardır.
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün
birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle
denizde seyreden gemilerde, Allah'ın gökyüzünden indirip kendisiyle
ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı
yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları
evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller
vardır.() (Bakara 164)
İşte düşünürsünüz diye size ayetleri apaçık bildiriliyor (Ali İmran
118)
Allah size düşünüp aklınızı çalıştırasınız diye bunları
emretti.(En’âm 151) yüce Allah bu ayetlerle önce insana gerekli
olan ikazını yapmaktadır. Devamında düşünmemiz için ikazlarını
yapmaktadır. Düşünceye önem verdiğini birçok ayetin sonunda
belirtmektedir. Birçok ayetin sonunda düşünmez misiniz? Diyor. Asıl
olan düşünmenin farz kadar önemsenmiş olmasıdır. Peki, insan bu
konuyu ihmal etmesi uygun mudur? İnsanların çoğu bunun farkında
bile değildir. Kuran bizim kafamızı çalıştırmamızı, zihin yapımızı
ve düşüncelerimiz zenginleştirmemizi istiyor.
Kuran bizim akıllı bir Müslüman olmamızı istiyor ve
düşüncelerimizle yaşamımızı idame etmemizi istiyor. Bu derece
önemsenen bir konunun insanlar tarafından es geçilmesinin izahı
olamaz. Kuran’ı Kerim Fatiha süresiyle açılış yapılmaktadır. Bu
süre Kuran’ın özeti şeklinde bir süredir. Bu süre insanlara bir yol
haritası sunmaktadır. İnsanların istikametiyle direk ilgili bir
süredir. Kuran okumalarımızı sıklaştırdığımızda her ayetinde
insanlığa ders, ibret verici bilgiler vardır.
Daha önce güzel söz ve cümlelerin dua anlamına geldiğini
söylemiştir. En büyük dua ve ibadetler Kuran’da mevcuttur. Yüce
Kuran’ı kerimi okurken anlamıyla birlikte derin bir düşünce içine
girmeyeceksek neden okuruz ki? Okumaktan amaç bir şeyler
anlayabilmek ve geliştirmektir. İbadet anlayışımız ve diğer iş ve
işlerimizin genel yapısı ne kadarı Kuran ve sünnete uygunluğunu
araştırmak düşünce boyutumuza yeni şeyler katacaktır. Bu kattığı
şeyler bünyemizde olumlu enerjiler ortaya koyması demektir. Bu da
huzur ve güven demektir.
Kuran okumalarımızın güçlü olmasını istemektedir. Onları yaşam
tarzı olarak almamızı istemektedir. Kuran bilinçli okunduğu
takdirde birçok sorun ve problemimize çare olacağını söylemektedir.
Fatiha süresindeki; “O ki din günün sahibidir “ o din gününü
anlamak ve ona göre okumalarımızı gerçekleştirmemizi
istemektedir.
Bu sürede insanın yüce yaratana karşı dua etmeleri için özet bilgi
içerikli olduğu görülmektedir. Din gününden kastın insanlara
sağlayacağı huzur ve güvendir. Din huzur ve güven demektir. Fatiha
süresinde insanın nasıl bir kul olması gerektiğinin sınırları
çizilmiştir.
Yüce yaratan Fatiha süresinde kullarına kulluk nasıl olmalıdır onu
sunmaktadır. Bu sürede müjde var ve arkasında ikazlar devam
etmektedir. Kuran’ın her ayetinde bunu görmek mümkündür. Rab
kelimesinin ana anlamı; eğitici, öğretici, terbiye edici demektir.
Yüce Allah Kuran sayesinde bize bunu uygulamaktadır. Birçok ayette
belirttiği gibi yaşamın başıboş olmadığını bir sistematiğinin
olduğunu bildirmektedir.
Yüce Allahın cezası ve gazabı hak yasasını öğrenmek amaçlıdır. Yüce
yaratanın ceza ve gazabından sakınmak gerekir. Rahmet ve rahmanına
sığınmak gerekir. "Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için
hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir.
Allah bilir de siz bilmezsiniz."(Bakara-216)
Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır.
(hadisi şerif) , yüce Allah insanın ruh ve iç dünyasını güçlü
tutması için şartları fazla hırpalamadan teslimiyetini
istemektedir. Yüce tüm istek ve taleplerin kendisinden
istemiştir.
“Kulluk” ifadesi bir şeylerin karşılığında insana sunulan en önemli
bir rütbe olduğudur. Kulluğun sonunda mükâfat ve kurtuluş vaatleri
vardır. Kulluğun karşılığında aşk, sevgi, saygı ve hoşgörü, bolluk,
bereket ve zenginliğin varlığından anlam çıkarmak mümkündür. Yüce
yaratan insanı çok sevmektedir. Onun iyi işlere kurgulanmasını
istemektedir. Kulluğun sorumluluğu yüce yaratanın yasalarına uymayı
gerektirir.
Yüce yaratan bizden birde soyut düşüncelerimizi geliştirmemizi
istemektedir. İnanmanın yapısında soyut düşünce vardır.
Bütün bu açıklamalar ve düşünceler çerçevesinde kuantum düşünce
sistemi bizim akıllıca, zekice Kuran okumamızı ve okumalarımızı
derinlemesine ve engin olarak yapmamızı istemektedir. Kuran zekâ ve
düşüncemize önem vermektedir. İslam dinin kural ve gerekçeleri akıl
sahiplerine farz kılınmış olması da bunun göstergesidir. Kuran
derin ve engin düşünce sisteminden uzak değildir. Sadece fatih
süresinin sırrını çözmek dünyanın sırrını çözmek kadar
etkilidir.
Müslümanların elinde bu kadar mükemmel bir kitap olduğu halde,
İslam coğrafyasında yer üstü ve yer altı zenginliklere rağmen neden
bu İslam coğrafyası fakir, üretmeyen, perişan durumdadır? Bunun
cevabı çok basittir. Kuran okumalarımız ve anlama düşünce
sistemimizde büyük sıkıntı vardır. Yüce Kuran’ı kerimin içindeki
ayetleri yaşamın anahtarı olarak almayı beceremediğimizdendir.
Yapılacak iş çok basit okumalarımızı derinleştirmeyi öğreneceğiz.
Kuran’ın özüne uygun meditasyon çalışmalarımıza hız vermeliyiz.
Düşünce merkezlerimizi kurmalıyız. Düşünce üretenlere değer
vermeliyiz. Onlara maddi ve manevi destekler vermeliyiz. Bunu
yapmamız halinde yüce yaratanın rahman ve rahmanın bizi kuşatması
mümkün olacaktır.
Bu da kurtuluş demektir. Demek ki kuantum düşüncesinin Kuran’la
ayrılmaz bir bağı vardır. Bu bağı iyi kurmak biz insanların işi
olmalıdır. Kuran bize tefekkür etmememizi istemektedir. Tefekkür
etmemiz halinde çok büyük menfaatler elde edeceğimizi
söylemektedir. Bu elde edilecek menfaatler dünyalık ve ahret
kökenli olacaktır.
Varlık sebebimizin düşünce sistemimiz, aklımız ve zekâmız olduğuna
göre kuantum düşüncesi bunların güçlü olmasını istemektedir. Bu
günkü dünyada temiz düşünce üreten bireyler insanlık için ve kendi
toplumları için güzel şeyler üretiyorlar. Yapılacak tek şey bizde
kendimiz için, insanlık için ve toplumuz için güzel şeyler üretmek
için kuantum düşünce sistemiyle tanışık olmak durumundayız. Kuantum
düşünce sistemi yeni baştan kendimizi, çevremizi ve yüce dinimizi
tanıma fırsatıdır. Kuran bunu bizden istediğine göre bunun dışında
hareket ve yaşam biçimi geliştirmiş olmamız bizim için büyük bir
sıkıntı demektir.
Ben bu işi iki adım ileri çekerek her insanın derin düşünce
çalışması yapabilmesi için ilkokuldan itibaren eğitim öğretimin her
devresinde düşünce geliştirici, ufuk açıcı dersleri konulmalıdır.
Üretken düşünmek insanın ruh dünyasında mutluluk yaratacaktır.
Mutluluk insan için huzur ve güven demektir.
Kuran ve kuantum birbirinden ayrılmaz olduğunu ve derin
düşünce’sinin de yaratıcısı yüce Allah tır. Bu makalemi geniş
yazmama ve kaleme almama en büyük kaynak yüce kitabımız Kuran
Kerim, Kuran ve Kuantum(R.Şanal) , “İnsan nasıl düşünürse
öyledir”(James Allen) ,”İnsan matinesi “ (Arnord Benattin), “Günün
24 saat yaşamak” (Arnord Benattin) daha buraya yazılmamış birçok
kaynak eserden yararlanılmak konu tarafımdan yorumlanmıştır. Bu
yazarların kaynaklarından yaralandığım için ayrıca onlara da
teşekkür ederim.