Benzer olan bezeri çeker. Genelde düşüncemiz ne ise ona uygun
insanlar, olayları ve deneyimleri yaşamımıza çekeriz. Zihin eğitimi
bilimi, evrensel yasaları, zihin katmanlarını ve zihin nasıl
çalıştığını, beden ve zihin ve ruh üzerinde çalışmaları yapmaktır.
Düşüncesini değiştiren yaşamını değiştirecektir. Bolluk bilinci
yaratmak, hayatımızı zenginleştirmek, para dostumuzdur prensibini
kabul etmeli ve bilinçaltı yapı buna uygun duruma
getirilmelidir.
Zihin programlanması, şükran dünyamızın hazzı şükran duası ile
ilişkilidir. İnsan bir anda neyi düşünüyorsa onla irtibatlı
olmaktadır. Birini düşündüğümüzde yanı çekim alanımıza girdiği
andan itibaren ya bizi iletişim araçlarıyla veya yanımıza yanı
bizim bulunduğumuz mekâna gelir.
Bu gibi durumları her insan yaşamında yaşamıştır. Yaşamımızda
tesadüflere yer var mı? Tesadüf diye bir şey olur mu? Yaşamamızda
çok tesadüfler yaşar mıyız? Bazı şeyleri yaşamış olmamız tevafuk
müdür? Korktuklarımız başımıza gelir mi? Bunların çekim yasasıyla
ne kadar ilgisi vardır? Çekim yasası istenileni de istenilmeyeni de
yaşamımıza çeker tezi doğru bir tezdir. Pratik yaşamda sayısız
örneklerine şahit olmaktayız. Şans /şansızlık, talih/talihsizlik,
kader/tesadüf, beklenmedik bir durumun ortaya çıkması, denk
düşmesi, eşzamanlık, yürekten isteme gibi durumlar her insan her an
yaşamında şahit olmaktadır.
Bu işi kucağında buldu, bu iş tam yerini buldu veya tam olması
gereken yere oturdu ifadeleri bize yabancı cümleler değildir.
Evrende buna benzer ne yaşanıyorsa bunlar çekim yasasıyla ilgisi
olan şeylerdir.
Çekim yasası bir enerjidir. Bu enerji olumlu veya olumsuz olma
özelliktedir. Her an işittiğimiz ve yaşadığımız gibi; bu kişinin
enerjisi negatif, bu kişinin üzerine bugün pozitif enerji var
dediğimiz gibi. Bu kişi bugün etrafa kötü enerji yaymakta, üzerinde
kötü enerji var demez miyiz? Bu gün pozitif enerji doluyum. Bugün
üzerimde kötü veya negatif enerji var diyenlerle her gün
karşılaşmaktayız. Kendimi bugün çok kötü hissediyorum. Bugün
kendimi tükenmiş hissediyorum. ….vb.
Kendimizi mutsuz hissettiğimizde ne kadar olumsuz cümle varsa
söylemez miyiz? Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Mutlu insanların
ilk sarf ettiği cümle ben bugün pozitif bir insanım. Kendimizi
mutlu hissetmek sevgi, saygı ve hoşgörünün yaşamımıza hâkim olması
demektir. Kendimizi kötü, kızgın, üzgün hissettiğimiz andan
itibaren olumsuz enerji etrafımıza mekân tutar ve kötü enerjini
bulutları arasında kalır ve nefes alamaz duruma geliriz.
Vücudumuzdaki enerjinin tüketmişliğini hemen yaşar, yorgun düşer ve
bitkin enerjisi yaşarız.
Bu aşamadan sonra sağlık durumumuz tehlikeye girer, ekonomik
durumumuzda bozulmalar yaşarız, kısacası hayatımız bize zehir
olmaya başlar. Burada üzerinde durmak istediğim konu şudur; insan
olumsuz enerji bulutuna yakalandığında yaşamın her noktası
olumsuzlaşır ve maddi ve manevi konularda anında olumsuzluğa
dönüşür. Her nefis kendi realitesini yaratır. Çekim yasası evrenin
en büyük sırrı ve büyük oranda bu sır çözülmemiştir.
Evrende her şey enerji de oluşur ve bu enerjiyle birbirine
bağlıdır. Çevremizdeki her şey, doğa, gezegenler, hava ve su yüce
yaratanın ol emriyle olmuştur.
Bu yaratılan enerjiyi negatif veya pozitif enerjiye dönüştürmek
insan olarak bizim işimizdir. Realite kabul ettiğimiz gerçekler ile
şekilleniyor. Neyin imkânlı ve neyin imkânsız olduğunu öğreniyoruz.
Güçlü enerji arzu ettiğimiz şeyleri hayatımızda olması için çekim
gücü yaratıyor.
Evrensel bilincin doğası bolluk bilincidir. Yüce yaratan böyle
yaratmıştır. Evrendeki bu bolluğu sınırlayan tek şey kendi sınırlı
inançlarımızdır. Bizler bu evrenin birer parçasıyız.
Potansiyelimizi sınırlayan tek şey kendi inanç sistemimiz,
geleneklerimiz ve göreneklerimizdir. Hayatımızda olan her olay ve
her şey tarafımızdan dolaşmaktadır.
Yüce yaratan evreni yaratmış ve evrende kendi yasasıyla
yönetmektedir. Evrensel yasalar her insan için aynıdır. O yasalar
değişme ve manipüle edilmezler.
Yerçekimi yasasını keyfimize ve çıkarlarımıza göre değiştirmemizin
imkânı yoktur. Evrensel yasalar, tüm yaratılışın ve oluşum
yasalarıdır. Yüce Allah’ın sınırsız gücü, özkaynak, sınırsız bilinç
ve zekâ olarak da bilindir. Bu bilinen kozmik bilinçtir ve
sonsuzluk yaratılmıştır. Yüce Allah kulunu yaratırken bilinmek
istedi. Onun için bu evreni, içindekileri yarattı ve özellikle
Âdemi onun için yaratılmıştır.
Yüce Allah’ın bu konudaki mesajlarında bir ayet vererek konuyu
anlatmaya devam edelim; “Allah, pisliği, aklını kullanmayanlar
üzerine bırakır.” (Yunus Suresi 100 ) Gerçekten de bu ayet çekim
yasasını en iyi anlatan ayetlerden biri.Çünkü hayatımız, aklımızda
ne varsa, onun bir yansıması.Aklımızı kullanmayınca, ve
düşüncelerimizi oluruna bırakınca, negatif düşünceler otomatik
olarak baskın çıkıyor.Çekim yasası gereği, yaydığımız enerji ”hüzün
ve ağlama” dolu ise, hayatımıza bizi daha da üzecek, ağlatacak
insanları ve olayları çekiyoruz.Yaydığımız enerji, ”yokluk,
parasızlık” ise, hayatımızda da bu kendini, parasızlık, yoksulluk,
işsizlik ve yokluk olarak gösteriyor. Peki, senin hayatın nasıl
gidiyor?Verdiğin haberler güzel mi?Her şey yolunda ve tam istediğin
gibi mi?
Yoksa beterin beteri var sözünün doğruluğunu yaşayarak mı
öğreniyorsun?
Merak etme, bir kere yaydığın enerjinin bilincine varırsan ve onu
bilinçli olarak güzel şeylerin enerjisine çevirmeyi öğrenirsen,
hayatta seni durduracak hiç bir şey kalmaz. işte bu hep duyduğumuz,
Allah’ın ”Yürü ya kulum!!” sözünün gerçekleşmesidir.
Dikkat! Dikkat! Çekim Yasasının tehlikelerini göz ardı etme.
Allah’ın düzeninde çekim yasası, Allah’a inansan da inanmasan da
var. İşte bu sebeple dünyada Allah’a ve ölümden sonraki hayata
inanmayan bir sürü insanı nimetler içinde görüyoruz. Onlar bilerek
veya bilmeyerek çekim yasasına uyumlu yaşıyorlar. Kendini bu yasaya
kaptırıp, her şeyin üzerinde görme. Son gülenlerden olmayı kendine
hedef edin. Bilgiden nasiplilerden ol. İşte Kuran’dan bir
uyarı:
Çekim yasasını sadece kendin ve kendi çıkarların için değil, tüm
ailenin, arkadaşlarının, ülkenin, tüm insanlığın, tüm canlıların,
tüm evrenin, ruhların iyiliği ve güzelliği ve Allah adına
kullan.
Sadece kendini düşünürsen, kısa vadede kazansan bile uzun vadede
kaybedenlerden olmak kaçınılmaz. Çekim yasası ilimi üzerine
sapanlardan olma. İşte Kuran’dan bir uyarı: Kendisinin ilahı olarak
kendi duygu ve arzusunu almış kişiyi gördün mü? Allah onu bir ilim
üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış, gözünün
üstüne de bir perde çekmiştir. Allah’tan sonra ona kim kılavuzluk
edecektir. Hâlâ düşünüp ibret almıyor musunuz? (Casiye Suresi 23 )
(Casiye: Çöken, oturan)
Yaratılışın doğal döngüsü; doğum, yaşam ve ölüm döngüsü yaratılışın
gereğidir. Bunun karşısına çıkmak ve karşısında durmanın bir anlamı
yoktur. Evrensel zekâ(Yaradan) saf duşuncadır. Oluşum (yaradalar)
saf düşüncenin sonsuz değişik frenkas boyutlarındaki ifadeleridir.
Yaradan ve yaratılan birbirinden ayrı değildir. Bizler evrensel
yasalara inan sakta inanma- sakta işliyor. Bu evrensel yasalara
uymamak bize karşılığında ceza olarak yansımaktadır.
Bu ceza daha sonra eza ve cefaya dönüşmektedir. Evrensel cezalar
sebep ve sonuç olarak yansır. Çekim yasası; düşüncenin yaratıcının
gücünü kullanılmasıyla ilgilidir. Bu yasa dikkatimizi ne yöne
yönetirsek bilincimizde, bilinç üstü ve altı ne varsa o inançlara
uygun düşmektedir. Her birimiz yaratılış gücün bir eseriyiz.
Bilinçaltı düşüncelerimizin bilince çıkması önemlidir. Bilinçaltı
düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça kader olarak karşımıza
çıkarlar(Jung) , yaşamımızda başımıza gelen her olay ve işte
bilinçaltının sonucu ortaya çıktığı söylemiştim. Çoğumuz bu gücün
olduğuna ya inanır veya farkında değilizdir. Birçoğu sorumluluk
almaktan kaçınırız. Sorumluluk aldığımızda iş başı yapmış
sayılırız. Düşünce ve bilincimizde bağlantı kurdukça uyanık ve diri
bir insan durumu yaşarız. Bilinç düzeyimizi yükselttikçe daha
zekice şeyler yapama başlarız.
Düşünce ve fikir dünyamız daha kaliteli durum alır. Olumsuzlukların
az veya hiç yaşanmaması için önlem almış oluruz. Eğer beynimizde
çıkan düşünceleri tahliye edebilirsek, onların dolaşıp tekrar
geleceği beynimize geldiği görülecektir. (Einstein) ,
Bizler birilerin elde ettiği imkânları kıskanmak yerine aynısını
elde etmek için çaba içinde olmaya bakmalıyız. Yersiz kıskançlık
bizi o güzellikleri yaşamamıza engel olur. Kendi elimizle lanet
eden olmamalıyız.
Sürekli şikâyet, sızlanma, dert yanma yaşanırsa olumlu enerjiyi yok
eder ve olumsuz enerjinin devreye girmesine zemin hazırlamış
oluruz. Onun için elimizde geldiği nispette bu kapıyı kapatmalıyız.
Yüce Kur’an-ı kerimde ilahi mesaj olarak gönderilen şu ayet işin ne
derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır;
Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik
edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır;
bu, onlar için şerdir; kıyamet günü, cimrilik ettikleriyle
tasalandırılacaklardır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah
yaptıklarınızdan haberi olandır. (Ali İmran Suresi, 180)
İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek
acelecidir. (İsra Suresi, 11), Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi,
şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize
döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi, 35), İnsan, hayır istemekten
bıkkınlık duymaz; fakat ona bir şer dokundu mu, artık o, yeise
düşen bir umutsuzdur. (Fussilet Suresi, 49) Allah’ü Teâlâ ayet-i
kerimede mealen buyurdu ki: Kim zerre miktarı bir hayır işlerse,
onun mükâfatını (karşılığını) görecek. Kim de zerre miktarı şer
(bir kötülük) işlerse, onun cezasını görecektir. (Zilzâl suresi:
7-8)
Evrensel yasalar her talebi emir olarak kabul eder. Onun için çekim
yasamızı iyi işlere yönlendirmek etmek yaşamımızın sigortasıdır.
Başkaları hakkında yapmış olduğumuz şikâyetleri yaşamımız çekme
fırsatı vermiş olmakta olduğunu bilmeliyiz. Her söz bir kapı açar,
ama denize, ama çöp deryasına, önemli olan temiz bir su deryasına
açmaktır.
Bilinçaltı ve bilincimizde olumsuz bir cümle hissettiğimizde onu
zaman geçirmeden iptal çekmek önemlidir. gün ve yaşamımız boyunca
kullandığımız cümlelerin ne kadar olumlu ve ne kadar olumsuz olduğu
olduğuna dikkat edeceğiz. Çünkü olumlu cümlelerde olumlu enerji,
olumsuz cümlelerde olumsuz enerji var olduğunu biraz önce
değinmiştim.
Yaşamamızı değiştirmek istiyorsak ağzımızda çıkan cümlelere dikkat
edeceğiz. Güzel ve hoş cümlelerle yaşamımızı renkli kılmak
mümkünken bunun dışında başka tarz bir tutum ve davranışımız
olmamalıdır. Dünün düşünceleriyle bugünümüzü inşa ettiğimiz
bilmeliyiz.
Aynı düşünceleri sürekli tekrar edersek bu düşünce zihnimizde yer
etmiş olur ve sahip olduğumuz bakış açısı yaşamımızı belirler.
Kaliteli tohum kaliteli ürünü ortaya koyar. Sözün kaliteli olması
önemlidir. Bolluk içinde olmadığı halde bolluk içindeyiz demek
gelecekte bolluk günleri yaşayacağı anlamına gelir. Zengin toprakta
her şey iyi yetişir felsefesi doğrultusunda kaliteli düşüne bilmek
için özel bir çaba gerekir.
Güne temiz duygu ve düşüncelerle başlamak o günü güzel ve hoş
geçirmeyi sağlayacaktır. Ne düşünüyorsak onu yaşar dedik ya, zihin
bilgisi hakkında bilgi sahibi olmak için okullarda zihin tanıma
teknikleri uygulama dersleri yapmak gerekir. “olumlama” her zaman
bize lazım olduğu gibi burada da bize büyük katkı
sağlayacaktır.”Ben Bolluğu hak Ediyorum”,” Ben zengin olmak
istiyorum” bu olumlama örnekleri konun özelliğine göre
çoğaltılabilir.
Etki tepki yasasını her birimiz iyi biliriz. Çekim yasası;
etki–tepki, şükür ve sevgi yasası olarak tanımlanmaktadır. Bunlar
çekim yasasının odak noktasıdır. Yasanın amacı kozmik bilincin
aktif ve yaratıcı bir parçasıdır. Etki ve tepki yaşamımızda olumlu
ve olumsuz alan yaratır. Hoşlandığımız ve hoşlanmadığımız her şey
iki kutuplu olarak yaşamımızda yer alır.
Keşkekleri çok kullandığımızda hayıflanmak şükranı engeller. Şükran
duygusu azaldığının göstergesi; kıskançlık, öfke, şikâyet ve
sızlanmak olarak ortaya çıkar. Sevgi, saygı ve hoşgörünün her şeyin
yapı taşlarıdır. Sevgi en yüksek bir enerjidir. Sevgi bilgelik ve
iyileştirici güç aynı güçtür. Kendimizle ve başkasıyla barışık
olursak özgür olur ve özgür düşünmeyi kazanırız. Aksi halde
kendimizle ve başkasıyla barışık olmamız mümkün olmaz ve özgür
olmaz ve özgür düşünemeyiz.
Sevgi, saygı deryasına doğru yol alırsak yaşamımızda mucizeler
yaşarız. sevgi ben yerine biz düşünce kökenlidir. Sahip
olduklarımıza şükran duymak önemli ve iyi insanların kişilik
özelliğidir. Asla kendimizi kurban olarak görmeyeceğiz. Kendimizi
kurban olmaya aday da görmemekte önemlidir. Ağımızda çıkan her
sözün bir anlam ifade ettiğini söylemiştim. “Tatlı Dil Yılanı
Deliğinde Çıkarır” sözü tamda bunun için söylenmiş bir atasözüdür.
Evrensel yasa kişileri tanımaz, enerjiyi tanır. Evrensel yasanın
dili enerjidir.
Gönül ister ki bu enerjiyi olumlu enerji olsun, yaşamda sezgiler
ruhumuzun fısıltılarıdır. Ruh dünyamızı ve içimizi dinlediğimiz
sürece sezgimiz zenginleşir ve güçlenir. Sezgi baskı değil, akışkan
bir enerjidir. Sezginin güçlenmesi için her gün bir köşede derin
düşünceye dalma, meditasyon, zikir faaliyetimiz olmalıdır. Şeyin
düşüncede gizli ve saklı olduğu biliyoruz. Düşünceye önem vermek ve
kulak vermek bizi huzur kavuşturur.
Akıllı, zekice ve bilinçli yaratıcılık evet demeyi ve kendine güven
duymayı sağlar. Bu da insanın korkusuzca yaşaması demektir. Farklı
düşünceler bir zenginliktir. Bu şekilde bir davranış insanın fikir
ve düşünce de zenginlik yaşaması demektir. Endişe ve korku
düşüncenin yayılmasına büyük engeldir. Birçok insan endişeyi
kendine meslek seçmiştir.
Pozitif düşünmemiz halinde kendimizi diri ve iri hisseder ve
kimsenden çekingenimiz olmaz. Sonuç nasıl olursa olsun yaşamın
keyfi ve zevki pozitif enerjili olmaktan geçmektedir. Sıkıntılı ve
negatif enerji bizim birçok çözüm yolu bulmamızı engeller. Bunun
farkında olmak ve buna göre pozisyon belirlemek önemlidir. Amaç ve
hedeflerimizi bildiğimiz takdirde kısa sürede doyuma ulaşmak
mümkündür.
Sınırsız bilinç sonsuz olduğunu bilmek ve bu sonsuz olan bilinçten
kana kana içmek her insanın hakkıdır. İçmemesi için sebepte
yoktur.
Korku, endişe, kıskançlık fakirliğin ve cimriliğin göstergesidir.
Tersi ise bolluk ve zenginliğin göstergesidir. Bize düşen zenginlik
ve bolluktan yana rol almak ve bunu istemektir.
İnsan olarak her gün yeni Hayallar yapmaktayız, bu hayaller hep
ileriye yöneliktir. Bu hayallerin bolluk, zenginlik yönlü olması
önemlidir. Zenginlik önemli değil önemli olan gönül zenginliğidir.
Sözü tamda bunun için söylenmiştir.
Nice zenginler fakat gönülden çok fakirlik yaşar ve öylece ölür
giderler. Nice fakirler vardır ki gönül zengini olarak yaşar ve
gönül zengini olarak ölürler. Her önce ne istediğimize bağlıdır.
Her şey isteğimiz karşılığında kurgulanır ve yaşanır. Sevdiğimiz
işi yapmak bizi mutlu kılar. Bu da saygı, sevgi ve hoşgörü
zenginliği yaşamamız demektir.
Zenginliğin her türlüsü uğraş demek, çaba demek ve iş yükü
demektir. Bunun sorumluluğu da farklıdır. Farklı olduğu gibi bir
mesuliyet yüklenmiştir. Fikir ve düşünce zengini çok büyük
sorumluluk altındadır.
Yüce yaratan dini mesuliyeti akıl sahiplerine yüklemiştir. Bununla
ilgili yüce yaratanımızın şu ayeti bu anlamda önemli bir
mesajdır;
İnsanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz? Hâlbuki
kitabı ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak
mısınız?(Bakara -44),(Ey Kureyş topluluğu!) And olsun, size öyle
bir kitab indirdik ki, bütün şan ve şerefiniz ondadır. Hâlâ
akıllanmayacak mısınız? (Enbiya Suresi-10) -,(İbrahim) dedi: "O
halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek
olan putlara mı tapıyorsunuz?" (Enbiya Suresi-66),"Size de, Allah'ı
bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz hâlâ akıllanmayacak
mısınız?" (Enbiya Suresi -67 ) akıl ve zekâ üzerine vurgu yapan
yüce Kur’anın sayısız ayetleri vardır.
Bedenimizdeki bazı sorun ve hastalıklar, düşüncelerimizin bir
ürünüdür. Düşüncelerimizin sağlık derecesine göre bedenimiz o
derece sağlıklı olur. Hormonların işleyişi sağlığımızı etkiler.
Hasta olan kişinin düşüncelerinde daima hastalığı destekleyen
düşünceler vardır. Ben hasta olacağım diyen kişi mutlaka hasta
olur. Bedenimizin kaptanlığı bize verilmiştir. İyi kaptan olmamız
halinde gemiyi karaya vurmadan limana ulaştırma imkânımız vardır.
Yaşamımızda sürekli rahatsızlıkları düşünmek, hastalıkları tefekkür
etmek sonuçta hasta olmamıza zemin hazırlamış oluruz. Yaşamımızdan
hastalık düşüncesini uzak tutabildiğimiz kadar kendimizi sağlıklı
hissederiz. İyi şeyleri düşünmek, kendimizi pozitif enerjiyle
donatmak anlamına gelmekte olduğunu her fırsatta söylüyorum. Güne
nasıl başlarsak günü o şekilde tamamlarız.
Hastalık yaratan biziz, onu şifaya kavuşturacak olanda ve onu
şifasız kılanda biziz. Onun için denilmektedir ki; her insan
kendisinin doktoru olmalıdır. Tıp bedenimizin iyileşmesini
desteklemek için ilaç verir. Vücudumuzun dengesini sağlamak ve ona
zarar verecek yüksek stresten uzak durmak, neşeli olmak ve moral
değerlerimizi yüksek tutmak en büyük ilaçtır. Bir rahatsızlığımız
varsa sürekli onu konuşmamız ona odaklanmışız demektir. Bu da kendi
başına bir hastalık hastalığıdır.
Hastalıkları irsi düşünmek ne derece önemli bunu tıp doktorları
bilir diyeceğim, gerçekte olan budur. Genelde doktorlar böyle
düşünürler. Doğru olan ise bir insanın düşüncesi bunu
gerçekleştirmiş olması tıpta bunu gerçekleştirmiş olması tıpta
bunun yansıması ortaya çıkmasıdır ve gerçeğe dönüşmektir.
Düşüncelerin tekrar edilmesi ihtiyacı dönüşür. “Bir kişiye kırık
gün deli derseniz deli olur” sözü tamda bu konu konuya uygun sarf
olduğu unutmamak gerekir. Bir konuyu sürekli tekrar etmek inanç
haline dönüşür. O zaman onu o zaman bu inandığımız durumun
etkisinde kalırız. İnsan atalarından gelen genetik bir yapının
kurbanı değildir. Birçok sağlık sorunu biz yaratıyoruz. İlişkiler
ve çekim yasası; yer çekimi yasası bizi şuradan buraya savrulmamız
önler fakat uçurum kenarında bizi koruma ihtimali yüksek
olmayabilir.
Burada yer çekimi yasası bizi koruma direnci azalır. İlişkilerde
çekim yasasının olumlu işlemesi için düşüncelerin temizliği ve
dürüstlüğü önemlidir. İlişkilerinizi karşılıklı olarak maddi ve
manevi menfaatten öteye saygı, sevgi ve hoşgörü üzerine kurarsanız
ilişkilerdeki çekim yasası pozitif anlamda gelişir ve iyi
sonuçların ortaya çıkmasına destek olur. Bu konu da endişe, korku
yaşama bilinçaltında bazı sıkıntı verici düşünceler varlığı söz
konusudur.
Onları temizlemek ve olumlu yapmak önemlidir. Yaşamımıza çektiğimiz
kişi bizim mıknatıs gücümüz nispetinde bize doğru itilmektedir.
İlişkilerin yaşanmasında işimiz, mesleğimiz, kariyerim, kişilik ve
davranışlarımızın önemli olduğunu bilmek durumundayız. Zıt gibi
görünen paranın iki yüzü gibidir. “Tencere yuvarlamış kapağını
bulmuş” derler ya işte olay budur. Bilinç düzeyleri farklı olan
kişiler ilişki kuramaz veya kursa bile uzun süre ilişkileri
sürdüremez, ilişkilerde ortak olan bilinç düzeyidir.
Gelişime açık bir insanla gelişime kapalı bir ilişkileri ne kadar
sürdürebilir. Bazı insanlar bilinç düzeyleri farklı olduğu halde
yıllarca aynı açtı altında evliliklerini sürdürür. Burada asıl olan
bazı şeyler için sıkıntılara katlanarak evliliği sürdürmek
demektir. Ayrıda çocukların olması, mal, mülk ortaklığı, ailemin
buna bakışı etkiler. Sosyal yaşamında bunun örnekleri çoktur. Evli
durumda olduğu halde ayrı yaşayan ve en azından ruhen ayrılık
yaşayan bir sürü evlilikler görmekteyiz. Bunlar hakkında ilk
kullanılan cümle; beni eşim beni anlamıyor.
Aslına bakılırsa kendisi de iyi ilişkiler kurar biri değil. Dedik
ya her şey zıddıyla ortaya çıkar. Bolluk bilinci çekim yasasıyla
ilgili olduğunu söylemiştik. Bunu açarak biraz daha anlaşılır
durumu getirmek istiyorum. Bolluk bilinci insanın önüne çıkan
fırsatları değerlendirme işidir. Bunu şansa bağlamak uygun düşmez.
Eğitim öğretim yeteneklerimiz başarıyı yakalamada yeterli olmaya
bilir. Özellikle bilinçle ilgilidir. Bilinçaltı buna programı, kişi
bunu bilincinde ne kadar düşündüğü önemlidir.
Bolluk inancına sahiplenenler çalışkandır, enerjiktir, onlarla
birlikte olmak insana kayıt verir. Bolluk sadece maddi değildir.
Manevi yönde zengin olmak bir bolluk ve zenginliğin örneğidir.
Neşeli, ilham verici olmak bir bolluğun göstergesidir. Bu tıp
insanlar fakirlik korkusu yaşamazlar. Parayı en çok kıtlık bilinci
olanlar düşünür. Nice zenginler vardır. Fakirlik yaşarlar. Bunlar
düşüncede fakir insanlardır. Biz buna psikolojide yansıtma diyoruz.
Doyumsuz insanlar sürekli doyum konusunda problem yaşarlar. Bolluk
bilinci yaşayan insanın gündeminde para olmaz.
Onların bu konuda söylenen bir söz; para elin kirdir. İhtiyaç kadar
değer bulmalıdır. Fazlaca gündemde tutmamalıdır. Fakat günümüzde
para, servet, şöhret hep insanların gündemindedir. Bunun sebebi arz
–talep dengesi korkma derecede insanların bilinçaltında yer etmiş
olmasıdır. Kaybetme korkusu bilinçaltında yeri olmamalıdır. İnsan
akşam yatarken başını yastığa koyması ve kendisini zihnimizin
huzurlu, yüreğini ferahlıkla dolu olduğunu görerek ve hissederek
yapması en büyük bolluktur.
Bolluk bilincine erişmiş bir insan bedava peşinde olmaz, başkasının
enerjini daima düşünür. Sömürü yapmaz ve böyle davranan insanları
hiç sevmez. “Bedava Sirke Baldan Tatlıdır “ sözü kıtlık felsefesine
daha uygun düşen bir ifadedir. Ruhunda kıtlık geçen bir insanın
söyleyebileceği bir sözdür. İyi insan olmak ve iyinin sahibi olmak
bolluğun göstergesidir.
Arkadaş çevremizi, ailemizi ve eşimizi kandırmak, aldatmak bunun
mesajı şudur; “Hayatta iyi Şeyleri Hak etmiyorum. Gizlice çalıp
almalıyım, başkalarını aldatmalıyım” akımına gelmektir. Suçluluk
duygusu varsa, korku, endişe ve öfke eksik olmaz. Korku insan
vücudunda maddi ve manevi hasar bırakır, kaslar gerilir ve damarlar
daralır. Bir insanın hastalıktan kurtulması için gizli olarak
kendine yüklediği suçluluk duygusundan kurtulması önemlidir.
Bir insan herhangi bir konuda iç dünyasında kendini suçluyorsa,
işinde de aynı suçluğu hisseder. Bir insan eşruhu kendisinin gerçek
ruhu olduğu şu noktadan anlaşılır, sıkıntı yaşadığında kendisini
terk etmiyorsa ve yardımcı oluyorsa bu eşruh gerçek eşruhtur. İnsan
yaşamında her şeyi değiştirme imkânı vardır. Neyi düşünüyorsa onu
yaşar. Günümüz dünyasında insanlar hep kolaylık taraftarı, yaşamı
bir hap olarak görüyor, yaşamı her devresinde hap atarak sonuç
almak istiyor. Böylesine bir yaşam sıkıntı ve eziyet demektir.
İnsanların çoğunun yaşamında tahammül yok, başkasının tahammül
gücünü kırıyor ve düşünce özgürlüğü hiçe sayılıyor.
Duygu, düşünce ve fikirlerimiz evrensel yasalara uyumlu ise
rahatlık vardır. Aksi durumda iyi bir durum olmadığını bilmek
gerekir. O zaman korku ve endişemiz artar. Bizler çocukluk
döneminde yaşadığımız sıkıntıları yaşama durumunda kalabiliriz.
Çocukluk döneminde yaşadığımız korku ve endişeleri yaşamımızın her
dönemine çekme ihtimalinin olduğunu bilmek durumundayız. Bu durum
eşruhumuza da zarar verme ihtimali vardır.
Bolluk bilinci saygı, sevgi ve hoşgörü kaynaklı olduğunu her
fırsatta söylüyorum.
Yaşam boşluk kabul etmez. Mutlaka boşluk bir şeylerle dolu olmasını
ister. İstediğim ne ise önce onu gönlümüzün derinliklerine
hissetmek ve ona yer açmak önemlidir. Buna yatırım yapmak bu
düşünceleri çapalamak önemlidir.
Bir başkası hakkında düşündüklerimizi kendi yaşamımızda yaşama
ihtimali yüksektir. O zaman yapılacak tek şey olumlu düşünmek ve
pozitif düşünce ve fikirlerle dünyaya bakmayı davranış haline
getirmek önemlidir.
Burada vurgulamak istediğim başka bir önemli konu ise yaşamımızda
çekim yasası etkili diye çabasız, emeksiz ve çalışmadan beklenti
içine girmek ve bu uğurda bir şeyler elde etmek mümkün müdür? Bence
mümkün değildir çünkü bu ilahi adalete ters bir durumdur. Bu evren
çalışanların ve çalıştığı kadarıyla kazananların evrenidir. Çabasız
yaşam insana rahat ve huzuru vermesinin imkânı yoktur. Yüce
kitabımız ve yaratılmış kâinat kitabıyla birlikte her birimizin
kendi kitabı olan vücudu bize çalışmanın kutsallığından söz
etmektedir.
Maneviyat bolluk bilincidir. Bu bilinci böyle bilmek ve ruhsal ilim
ve irfan adamları çekim yasasını engelleyici icraatta bulunur mu?
Bence çoğu zaman bakmıyorlar ki onları insanları etkilemekte ve
onları bir yere doğru çeken yasaya kaşı koymayı sağlıyor demektir.
Semavi dinler insanların yaşamda vardır. Özellikle son 3000 yıldan
beri bunun etkisi daha çok oluştur evrenin daha çok oluştur.
Evrenin kedisi sınırsız sevginin deryasıdır. Bu deryadan iyi beslen
şahıslar ermiş insanlar olarak anılır. Maneviyatı güçlü olan
insanlar güçlü ve yaratıcı insanlardır. Yaratıcı düşünce canlı ve
esnektir, enerji kıpır kıpırdır ve sürekli hareketlilik vardır.
İnsanın doğasına uyumlu olan yaratıcı düşüncesidir. Maneviyatı
zengin insan sürü gibi değil bireyseldir.
Maneviyat güçlü olan analiz etmeyi ve sentezlemeyi iyi bilir.
Kozmik bilinç daima ışığını yayar, bugüne kadar düşünülmüş ve
düşünmemiş bilgileri kaynağı bu bilinçtir. Aptallığın düşünceleri
boş ve beleştir.
Zihni kalabalık fakat işe yarar düşünce yoktur. Sorulamayan inanç
ve düşüncelerle doludur. Bilinçli insanın zihni açıktır, derin
düşünme zihni başlatmaya yarar, içsel güç mıknatısı gibi insanı
çeker. Kurban kurbanı, zengin zengini güçlü, güçlüyü çeker, sağlık,
sevgi, saygı ve mutluluk mutluluğu çeker. Gönlüğümüzün güzelden
geçmesi için güçlü bir maneviyata ihtiyacımız vardır. Bizim için
hayallerimizin büyük önemlidir.
Hayallerimiz mutlaka bizi bir yerlere taşır. Büyük hayaller
cesaret, yaratıcılık, azım ve emek ister. Her hayâlın için onu
gerçekleştirecek güç mutlaka vardır. Hayallerimize yönelmeye bizi
itecek olan çekim yasasıdır. En çok neyi düşünüyorsak yaşamımızı
ona çekmek, onun etrafında dönmek, düşüncemizi ve fikirlerimizi
onun üzerine yoğunlaştırmak bize bir manyetik bir alanın
hazırlanmasını sağlar.
Günün her saatinde şükür ile geçirirsek bizi huzurlu ve mutlu
kılar. Kendimizi, etrafımızı, eşimizi, çocuklarımızı ve
dostlarımızı sevmek bize pozitif bir enerji ve yaşam sağlar,
Kendimizi sevmek bencilik değildir insanın kendine saygı duyması
demektir. İnsanın kendini sevmesi demek, kendi içindeki iyiliği
başkasıyla paylaşımcı olmak ve etrafa olumlu enerji yayması
demektir. Sevgi ve saygının performansımızın yüksek olmasını bu
konudaki frekans ayarlarımızı düzenlemesine yardımcı olur. E
istediğimizi tespit etmek, kozmik bilincimize bildirmek
önemlidir.
Dua ve şükrümüzde de aynı metot geçerli olmalıdır. Düşünce ve
duygularımıza bu istek ve arzumuzu canı gönülden katılmak, düşünce
ve duygularımızın önemli frekansını tanımak ve yüce yaratandan
istemek ve duygularımızın net ve anlaşılır olması bizden
istenmektedir. Ne istediğimizin farkında olmak önemlidir.
Düşünce ve fikirlerimizin farkında olmak tüm gayret ve
çalışmalarımızı buna uygun yapmak ne istediğimizi A4 kâğıdımım bir
bölümüne ne istemediğimizi de diğer bölümüne yazar ve
istemediklerimizin üstünü çizer ve sadece istediklerimize
yönelirsek bizi o yöne çekecektir. İsteklerimizi onaylamak,
istemediklerimizi onaylamamak bize doğru bir istikamet
sağlayacaktır.
Yaşam haritamızı çıkarmak gerekir. Bu yaşam haritası geçmiş, içinde
bulunduğumuz mevcut zaman ve geleceğimizi kapsamalıdır. Yaşam
haritasının üzerinde net olarak görmek istediklerimizi görmek
kolaylığı vardır. Her insan zaman zaman mektup yazmayı denemelidir.
Bu yazılacak mektup amaç, ilke ve hedef kendisiyle ve kendi
durumunu netleştiren bir şey olmalıdır.
Mektupta işlenecek konular; hedef, amaç, özlem gibi konuları
işlenecek olması yaşamımıza yön verecektir. Böyle NLP’ nın önerdiği
görsel, işitsel ve kınestitik kanalları bir arada tutmuş oluruz.
Huzurlu, güvenli, sağlıklı düşünebilen bir insanı her insan işe
almak ister. Bitmiş tükenmiş bir insanı kim işe alabilir ki? Siz
alarmısınız ki? Bence böyle bir kimseyi işe alan olmaz.
Empati yapmanın da önemi vardır. Bu yolla kendimizi tanımak,
terazinin kefesine kendimizi koymak ve kendimizi başkasının
gözetimiyle tanımak anlamlıdır. Bu yaşamımızda büyük bir ivme
kazandırır.
Bir başkasına öfke, kızgınlık, kıskançlık duymak kişinin kendisine
zarar verecek ve kendi hücrelerin ölmesine neden olacaktır. O zaman
hücrelerimizi öldürecek tutum ve davranışlardan uzak durmak
gerekir. Kendi cennetimiz yaşamak önemlidir, bunun olması için tüm
çalışmalarımız iyilik ve güzelliklerden yöne olması için affetmeyi
bilmeyiz.
Takdir edilmek ve ödüllendirilmeyi her insan ister ödül ve taktir
edilme insanın önemli olduğumuzu ve öğrenmelerimizi güçlendirir.
Yaşamımızdaki tesadüfleri, şansa yönelik kayıtları tutmak gerekir
ve şansımızın yaver gitmesi durumunda kendimizi kutlamak
yaşamımızda yeri olmalıdır. Hiç ummadığımız bir kişi yaşamımızda
yeni bir kapı açabilir.
Zihnimizi kaliteli düşüncelerle beslemek, yaratıcılığı artıracak
müzik ve sanat faaliyetleriyle donatmak gerekir. Bazı müzik türleri
insanı ruhsal olarak dinlendirir.
İbni Sina ruh hastalığına yakalanan insanları tedavisinde değişik
müzik türlerini kullandığını biliyoruz. Müzik insan için bu derece
olumlu bir alanı bilincinde açar ve bilincinin bir noktada
toplanmasını sağlar.
Her canlı müzik ritminden hoşlanır. Çiftlik sahibi ineğinden daha
çok süt almak için müzik dinlettiğini zaman zaman yazılı ve görsel
kaynaklarda rastlıyoruz.
Özellikle IQ’ ya etki edecek etkinliklerde bulunmak ve bizlerin
motivasyonun sağlayacak ses kayıtlarını ve müzik türlerini dinlemek
bizi bir yerlere çeker. Gerçekleştirmek istediğimiz şeye izin
vermek gerekir. İçimizde bir şüphe olmamalıdır. Şüphe işimizin
gerçekleşmesine engel olur. Yaratıcı düşünce ve duyguların
enerjisini arttırır. Düşük frekanslı düşünce ve duygular düşük ve
kalitesiz enerji oluşur. Bilinçli dirençler sınırlı
düşüncelerimizdir.
Yaşam süresince bolluk yaşamamış bir insanın zenginliği düşünmesi
biraz mümkün görülmüyor. Burada yapılacak şey bilinç direncini
düzeltmektir. Şüphe aşırı olursa rahatsızlık verir, şüphelerimizi,
bilinç direncimiz yeni bir kitap okumak ve düşünceyi onarıcı bir
etkinlikte bulunmaktır.
Niyetimiz doğrultusunda adım atmak şüphelerimizi yok etmesine
yardımcı olabilir. İsteklerimizin gerçekleşmesi bizim enerjimizin
hızına bağlıdır. Ol- yap- sahip ol formülüne uygun yüce yaratanın
gönderilmiş, yaratılmış ayetlerinde ve insanın kendine has yaşam
kitabında bunu karşılayan sayısız mesajlar vardır. Gönderilmiş bir
ayetle bu durumu pekiştirecek olursak; Bir şeyi murâd ettiği zaman,
O’nun emri sadece ona; ol, demektir. O da oluverir. (Yasin 82)
,yaşamın içinde bitkiler çaba göstermeden, kendi doğal kodlarıyla
uygun olarak büyür. Bizim kodlarımız evrenin kodlarıyla aynı ama
çoğumuz bunu bilmiyoruz.
Aksiyon önemli ve öz disiplini peşinde getirir. Fırsat karşımıza
çıkanı değerlendirmektir. Gerçeklerle yüzleşmek, helalleşmek ve
sözleşmek yaşamımızın her aşamasına yeri olmalıdır. Bu bizim oto
kontrolümüzü sağlama gücüne sahiptir.
Dürüst ve anlamlı yaşam insanı yaşamın her devresinde insanı mutlu
eder. Birbirimize bağlı olmak önemlidir. Bağımlı olmak değil.
Bağımlı olmak enerji yaratmaz. Bu dünyaya gelirken ağlıyoruz. Fakat
etrafımızdakiler gülüyor. Bu dünyadan giderken temiz, düzenli bir
yaşam sonunda gitmişsek giderken güler ve kalanlar ağlarlar.
İnanç değerlerimiz, örfümüz. Gelenek ve göreneklerimiz, bağlı
olduğumuz derneklerimiz, vakıflarımız, inanç değerlerimiz önemli,
onların uğruna ilkeli davranmak ve onları yaşamak önemlidir. Bunlar
bizim potansiyelimizi ve enerjimiz sınırlamamalıdır. Bunlar bizim
enerjimize enerji katmıyorsa bir hata vardır demektir. Bu hataları
düzeltmek bize düşmektedir. Sivil toplum örgütleri bizim enerji
katmalıdır. Bizi olumsuz etkilememelidir.
Zengin olmak istiyorsak zengin gibi davranmak ve yaşamak yaşamın
her devresinde zengin ve bolluk olarak yaşama duygusu yaşama
imkânımız olur. Bir dilim ekmeğini bizimle paylaşanlar daima mutlu
insanlardır. Nice zenginler vardır beyinden fakir oldukları için
onların bir kuruşunun yararı olmadığına her gün şahit
olmaktayız.
Rüyalarımız evini ziyaret etmek için biletimizi almayız. Her
birimiz yaşamamızın bir marangoz ustası ve vücudumuzun kaptanı
olduğumuz bilmek durumundayız. Bu kaptanlık ve ustalık görevimizin
bedeli ağır bir bedel olduğundan bedenimizi selamete çıkarmak adına
sorumlu olduğumuzu biliyoruz. Ağırlıklı olarak yaşadığımız
atmosferimiz şu anki bilinç seviyemizin bir göstergesidir. Her
şeyin enerji olduğunu bilmeliyiz, her şey bilinçtir, bilinç zaman
ve mekânla sınırlı olan bir şey değildir.
Bireyselleşmiş bilinç, zaman ve mekândan ve ayrılık illüzyonu
yarattır. Yaşam enerjisinin en önemli öğesi ve odak noktası şükran
duası olduğunu söylemiştim. Şükran duası yapmak demek; olmak,
yapmak ve sahip olmaktır. Sığınmak, istemek, yalvarmak, tefekkür
etmek ve teşekkür etmek hep birbirine bağlı kavramlardır.
Bunların insanın yaşamında daima yeri olmalıdır ki şükran duası tam
olsun. Bunların yerinde ve her zaman olması demek farkına varmak
demektir. İnanç gruplar özgürlüğümüzü kısıtlayıcı ve sınırlayıcı
oluyorsa bu müdahaleye engel olmalıyım. Şükran duasını yaşamımızın
her devresinde canlı ve diri olarak seslendirmeli ve bunu
yaşamalıyız. Şükran cümleleri pozitif eneri içermelerle ilgili
cümleler olmalıdır. İçimizden geldiği ve doğal olarak ruhumuzda
yaşayarak dillendirmeliyiz. Özümüz buna uygun olmalıdır.
Yaşam enerjisi bizlerin yaşamımız boyunca mutlu olmamız için
yaratılmıştır. Çekim yasası insan yaşamında olması gereken en
önemli öznedir. Çekimin olmadığı bir dünya düşünmek mümkün
değildir. dünyanın dışında her hangi bir galakside yaşam aranırken
şeyin çekim yasası olduğudur. Çekim yasasının çalışmadığı bir de
yaşamanın imkânı yoktur. Yüce yaratana dua edelim ki içinde
yaşadığımız dünyada çekim yasası işlemektedir. Bu konu çok anlamlı
ve çok geniş bir konu olmasına rağmen bunu bir makale altında
yazmakta çok zorlandım.
KAYNAKLAR: Eşruhumun eşzamanı (R.şanal - Işık Elçi), NLP El kitabı
(Harry Alber), Sınırsız güç ( Anthony Robbbins), Çekim yasası (Nil
Gün),Marifetname(İbrahim Hakkı ), Felsefe Doktrinler sözlüğü( Prof.
Dr. S.Hayri Bolay),Hak Dili Kur’an Dili(Elmalı Hamdi
Yazır),Halvette 40 gün(Mıchaela Mihriban Özelsel), Kuantumla
yaşamanın sırrı (FRANK j. kinslow),Evliliğe Hazırlık
rehberi(Mustafa Topaloğlu), Çocuklarımızı neyi, ne zaman ve nasıl
öğretmeliyiz(Ramazan Varol), Kimya-yı Sadet( İmamı Gazali),Gizemli
Dünya (Dr.Adil Asımlı)