OKUR YAZAR DENGESİ VE MAHALLENİN HAL-İ PÜR MELALİ

Yazmaya başladığımız her yazı, keşfedilmeyi bekleyen uçsuz bucaksız bir kıtadır. O kıtaya yapılan bütün seyahatlerde bilinç ve ruhumuzun galerisindeki en has duygular eşlik eder bizlere.

İnsanı okumaya yönelten nedenlerden biri, içinde yaşadığımız dünyayı kavrama ve anlama, farklı esintilerin farkında olma isteğidir.

Yazmak geçen bir gününe dönüp baktığında neler değiştiğini, senin nasıl bir sen olduğunu anlatan en iyi yöntemdir.

Bir yazarın gayesi, bütün dünyaya hitap edebilmektir. Olmadı memleketine, oda olmadı kendi dünya görüşüne yakın kendini seven bir kitleye hitap edebilmeli.

Fakat bunların hiç birine imkân yoksa “O da kim? Bizden mi değil mi?” denmesi durumunda bu insanın memlekete faydalı olması, entelektüel olması, daha iyi yazılar daha iyi eserler yazması mümkün değildir.

Bir de bunun üzerine;

“Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı çok seviyorsun?” sorusuna benzer mantıktan uzak,

“Neden yazıyorsun?” sualiyle karşılaşmak…

Değme keyfime!

Kimi insan konuşmayı beceremediği için yazar, söylemek isteyip de söyleyemedikleri sözler için yazar, avazı çıktığı kadar bağırmak isterken ölümüne susmak zorunda kaldığı için yazar, kendisiyle kavgasından artık yorulduğu için yazar.

Ama şu bir gerçek ki! Yeşillik olsun diye yazmaz.

Yazmaya meftun olmuş bir yazar yazmadan yaşayamaz.

Aynı zamanda okur olmadan da yaşayamaz.

Her şeyden evvel şu olmalı; “Bu bizdendir, değildir” ayrımını ortadan kaldırmalı. Her yazarı, şu veya bu fraksiyondan, hizipten demeyerek, mutlaka okumalıyız.

Yazar okurları sayesinde, ikaz edilerek teşvik edilerek daha geniş kitlelere ulaşır ve ulaşmak zorundadır. En büyük propaganda, en geniş görüşlerle okuyucu sayısını arttırmaktır.

Yazarlara her zaman okuyucular şekil vermiştir.

Yazarın ilhamı okurlarıdır.

Çünkü okurluk ve yazarlık kulüp tutmak parti tutmak gibi basit bir iş değildir.

Her zaman iktidarı övmek, methiyeler düzmek gibi bir derdi olmamalı. Kafası estikçe asılsız astarsız eleştirme gereği de duymamalı. Zaten iyide yapsa kötüde yapsa yedi yirmi dört kadrolu olarak bu görevi yapanlar var.

Neyse o kardeşim!

Konu hak gözetmekse eğer bizdendir değildir, doğruları yazmak ve okumaksa eğer, sağcıdır solcudur, dindardır değildir ayırmamak gerek.

Ama şunu da belirtmek gerek;

Memlekette okuma konusunda sol kesim önde.

Nerden mi biliyorum?

En çok okunan yazarlara bakın!

En çok okunan gazetelere bakın!

En çok satılan kitaplara bakın…

Bu memlekette bir Yusuf Kaplan, Yılmaz Özdil kadar okunmuyorsa, bir Mehmet Şevket Eygi, Emin Çölaşan kadar okunmuyorsa, bir Abdurrahman Dilipak, Ahmet Hakan kadar okunmuyorsa…

Muhafazakâr bir kaç gazetenin toplam trajı, Haydar Dümen’in okur sayısı kadar yoksa.

Ya gazeteler de problem var. Ya yazarlarda sorun var. Ya da mahallede bir sıkıntı var.

Kalın sağlıcakla.