Hani bir de aksi olsaydı da AK Parti, sandıktan çıkan neticeyi olgunlukla karşılamayıp şu meşhur "piyasalar" gibi paniğe kapılarak o pek ünlü yeni moda sözlerden "kaosu satın alsaydı" ekonomi bugün allak-bullaktı...

7 Haziran akşamı "her hal-ü kârda seçim konuşması yapacağım" diyerek balkona çıkan ve oy ve vekil kaybına rağmen kendini seçimin muzaffer partisi gibi gösteren CHP'ye karşılık bu "seçimin galibi yüzde 41 oyla AK Parti'dir, AK Parti, Türkiye'nin omurga partisidir" gerçeğini soğukkanlılıkla ortaya koyan Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu tavır ve değerlendirmelerini sürdürmesiyle o nâzenin piyasalar duruldu. 8 Haziran sarsıntısı da böylece kısa sürmüş oldu...
Sn Davutoğlu'nun üst üste verdiği devlet adamına yakışır sorumlu beyanlar ciddi ölçülerde rahatlatma getirdi. Bu beyanlardan biri "bizim kırmızı çizgilerimiz yoktur, ahlâkî duruşumuz vardır!" Sözüdür. Bu değerli bir tesbitti. Diğer sözü de yine bir dürüstlük üslubuydu. "Erken seçimi öne alıp tiyatro vari koalisyon arayışlarına girmeyeceğiz!"

Piyes sahnelenmeyecek, rol yapılmayacaktı...

Bu tavrı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın sn Deniz Baykal'ı kabulünde verdiği "her partiye eşit mesafedeyim, meşruiyet içinde her parti hükümet kurma hakkına sahiptir" meâlindeki ifadeleriyle dün Türkiye Burslu yabancı talebeler mezuniyet merasiminde "devlette devamlılık esastır, devlet hükümetsiz kalamaz" sözü daha da pekiştirdi...

Görünen manzara o ki en fazla mustarip olma hakkına sahipken iktidar partisi neticeyi yine moda bir cümleyle ifade edelim "içselleştirmiştir". Bunun temel sebebi demokrasiye bağlılık ve milletin kararına hürmettir...
Ne var ki...

Yeri gelmişken burada bir meseleyi dile getirmeden geçemeyeceğiz:

Hemen bütün parti sözcülerinin "seçmen" veya "millet" yahut "halk" hatta "halklar"dan bahsile ve o sanki tek bir akıl, tek bir kişi, tek bir iradeymiş gibi "şöyle dedi, böyle söyledi, bunu emretti" vari konuşmaları, azizleştirme hatta kudsiyet ifadesidir. "Seçmen" denilen her birinin ayrı ayrı görüşleri olan 54 milyon insandır. Bunlardan 46 milyon her biri farklı mülahazalarla reyini verdi..

Seçmen, veya halk yanılmaz değil, düpedüz yanılabilir. Hele kitle psikolojisi iyi yanıltır. Yoksa niye algı operasyonları yapılsın?
Seçmenin pişmanlığını öğrenmek isteyen taksilere binsin. Her taksici, fiilen hem denek, hem anketördür.

Şu anki gerçeği, AK Parti yönetimi de görüyor. Bugün seçime gidilse 7 Haziranın 41'ı 45 olacaktır. 8 Hazirandaki bir günlük istikrarı kaybetme korkusu, şok olarak yetmiştir. Vaziyet, AK Parti lehine olsa bile bu parti, her gayrete rağmen koalisyon kurulamazsa seçimin yenilenmesini isteyecektir. Bu yol aynı zamanda Ahmet Hoca'nın stratejik derinlikte ihtisas bahsidir.

Oldum olası bazı iyi saatte olsunlar hep koalisyon peşindedirler. Onların yüreklerinde yatan CHP'dir. Fakat bütün zorlamalarına rağmen bu gerici halk, muhafazakâr partilerden caymamıştır. Bundan dolayı kerhen de olsa CHP-AP, CHP-ANAP, CHP-DYP kurguları yapılmıştı.. Hatta 12 Eylül 1980 darbesinin esas sebeplerinden biri de budur. Cuntacı paşalar, Cumhurbaşkanına muhtıra vererek ABD gibi bizde de iki partiyi kâfi görmekle CHP-AP koalisyonu istemiş fakat bu istek hayata geçememişti.

Bu defa da öyle oldu...

Yüzde 10 seçim barajı 12 Eylül darbesinin Kürtlerle dindarlara karşı getirdiği bir iktidar engeliydi. O engeli koyan zihniyet, bu defa Erdoğan'ı mağlup etmek için HDP ve genel başkanını arkaladı, sahnelendi ve ödünç oylar vs ile baraj aşıldı. Bunu yapanlar, iç medya, dış medya, faiz lobileri, köksüz Türkler, paralel yapı ajanlar vs idi...

Bütün manzarasıyla hakikat bu iken AK Parti... Cumhurbaşkanı ve Başbakan, kimseyi ötelemeden, kapıları kapatmadan onlar da yaşamayacağını bildikleri halde sırf töhmet altında kalmamak uğruna öncelikle koalisyon kurulması için samimi beklenti içindeler. Fakat öyle görünüyor ki gerekli ziyaret ve temaslar yapılacak ama koalisyon kurulamayarak nihayetinde erken seçime gidilecektir. Bir başka ifadeyle uğruna darbe bile yaptırdıkları koalisyon yine olmayacak ve o millete tepeden bakan, milletten kopuk çevreler, bir defa daha hüsrana uğrayacaklardır...

Kim size dedi ki Amerika’nın tavsiye kılıklı dayatmasına uyarak Türkiye'ye çok partili hayatı getirin. Halbuki ne derdiniz. "Bu memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz!" Ne kadar boş bir lafmış. Bakın koalisyon lazım diyor, iç ve dış işbirlikleri yapıyor ama getiremiyorsunuz.