BU devirde bir Müslüman, nasıl Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanı
olur?
Birincisi: İtikad (inanç) konularında, Ehl-i Sünnetin iki imamından
(din önderinden) birine bağlanmak gerekir. Bunlar İmam Eş’arî ve
İmam Mâturidîdir. İkisi arasında usule, esasa, temele ait bir
anlaşmazlık mevcut değildir. Lafzî kırk kadar ayrıntıda farklılık
vardır. Eş’arîler Maturidîler birbirlerini sapıklıkla suçlamaz.
İkincisi: Amele ait konularda dört mezhepten birinin fıkhını
bütünüyle kabul etmek gerekir. Hanefî, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelî
mezhepleri ve fıkıhları. Bu dört mezhep esasta birdir, teferruata
ait meselelerin bazısında esasa taalluk etmeyen farklılıklar
vardır. Bunlar birbirini sapıklıkla suçlamaz, hepsi kardeştir.
Üçüncüsü: İslam dininin yorumu, anlaşılması, hayata uygulanması
konusunda Selef-i Sâlihîne bağlıdır. Selef-i Sâlihîn Müslümanların
ilk üç kuşağıdır. Ashab-ı Kiram, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn.
Dördüncüsü: Ehl-i sünnetten olabilmek için başta Hulefa-i Râşidîn
(radiyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimiz olmak üzere Ashabın
hepsine sevgi ve saygı beslemek, onlardan bahs edilirken hayır dua
etmek gerekir. Onların arasında bundan bin dört yüz yıl önce geçmiş
üzücü hadiselerin hükmü Allaha, Mahkeme-i Kübraya bırakılır.
Beşincisi: Ehl-i Sünnet olabilmek için bütün firak-ı dalleye (bozuk
ve sapık mezheplere ve fırkalara) cephe almak, onlardan uzak durmak
gerekir. Mutezileye, Haricîlere, Râfizîlere ve diğerlerine. Bunlar
kelam kitaplarında yazılıdır.
Altıncısı: Ehl-i Sünnetten olmak için, ilim sahibi olmayanların,
müfessirlik icazetine sahip bulunmayanların Kur’an-ı Kerimi kendi
re’y ve hevalarıyla yorumlamamaları, kendi kafalarına göre hüküm
çıkartmamaları gerekir. Bu iş icazetli râsih ulemanın, zikir
ehlinin işidir.
Yedincisi: Ehl-i sünnet Müslümanı ihtilaflı ve çekişmeli konularda,
Sevâd-ı âzam dairesi içinde bulunur. Sevâd-ı Âzam büyük karaltı
(topluluk) demektir. Resul-i Kibriya Efendimiz (Salat ve selam
olsun ona) Ümmetim içinde bir tartışma olduğu vakit siz Sevad-ı
âzam dairesi içinde olunuz mealinde buyurmuşlardır.
Sekizincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı cemaat, tarikat, hizip, fırka,
grup, parça, sekt holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapmaz.
Taassuba kapılarak, bir kısım kardeşlerini dışlamaz,
ötekileştirmez.
Dokuzuncusu: Ehl-i Sünnet Müslümanı bütün mü’minlerin kardeş
olduğuna inanır ve bu kardeşliği hayata geçirmek için çalışır,
kardeşliğe zarar verecek fitne fesat ve tefrikadan kaçınır.
Onuncusu: Ehl-i Sünnet Müslümanı bütün mü’minlerin tek bir Ümmet
olduğuna inanır, onda ümmet şuuru vardır, kendisini Ümmetin bir
ferdi bilir. Ümmet-i Muhammed mensubu olmakla iftihar eder.
Cemaatini, tarikatını, hizip ve fırkasını Dinin ve Ümmetin üzerinde
görmez, onları İslam ile özdeşleştirmez.
On birincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı, yukarıdaki maddelere
ilaveten, bütün mü’minlerin kendi zamanlarındaki (tercihan âdil ve
râşid) İmama, Halifeye veya Emîre biat ve itaat etmesi gerektiğini
bilir.
On ikincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı zaruriyat-ı diniyeden olan
hükümlerin hiçbirini reddetmez, tartışmaz, hepsini bütün olarak
kabul eder.
On üçüncüsü: Ehl-i Sünnet Müslümanı edille-i şer’iyenin dört
olduğunu, yani Kitab’ı, Sünnet’i, icma-i ümmeti ve kıyas-ı fukahayı
kabul eder.
On dördüncüsü: Ehl-i Sünnet Müslümanı, Efendimizin bütün mütevatir
ve sahih hadislerini tartışmadan kabul eder, haber-i ehad
olanlarını da reddetmez.
On beşincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı, Kur’an-ı Kerimin Allahın
kadim kelamı olarak kabul eder, onun mahluk olmadığına inanır.
On altıncısı: Ehl-i Sünnet Müslümanı Allahın kemal sıfatlarla
sıfatlı olduğuna, noksan sıfatlardan münezzeh bulunduğuna inanır.
Allahı cisim olarak kabul eden mücessimeyi, Allahı yaratıklardan
birine benzeten müşebbiheyi sapıklıkla suçlar. Hak tealanın
zamandan ve mekandan münezzeh olduğuna inanır.
On yedincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı, Efendimizin bu konudaki emir
ve tavsiyelerine uygun olarak yapılan kabirleri, kabir ziyaretinin
meşruiyetini kabul eder.
On sekizincisi: Haram olduğu inkar edilmeden işlenen günahların
kişiyi dinden çıkartmadığını bilir.
On dokuzuncusu: Ehl-i Sünnet Müslümanı, kadınlar konusunda Şeriatin
Kur’an ve Sünnetten çıkartılmış tesettür, hicab ve hürmet-i
musahere hükümlerinin hak ve doğru olduğunu kabul eder. Bunları
inkar edenlerin, sadece ehl-i Sünnet dairesinden değil, dinden
çıkacaklarını bilir.
Yirmincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı, İslamın en güzel ahlak dini
olduğunu bilir; Kitabullahtan ve Sünnet-i Resulullahtan çıkartılmış
bu ahlak prensip ve hükümlerine uymaya çalışır. Yalan, iftira,
gıybet, nemime, fitne ve fesat çıkartmak, Müslümanları birbirine
düşürmek gibi çirkin ve şeytanî amellerin kötülüğünü bilir ve bütün
gücü ve gayreti ile onlardan uzak durmaya çalışır.
Yirmi birincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı, kıldığı namaz sahih olan
birr veya facir imamların ardında namaz kılar. Abdest alırken
ayaklarını yıkamayan, itikadı bozuk olan, Allahın -hâşâ- gökte
oturduğuna inanan, namazı Allah için değil de para kazanmak
niyetiyle kılan kimsenin ardında namaz kılınmaz, kılınmışsa,
öğrenildiği takdirde iade edilir.
Yirmi ikincisi: Ehl-i Sünnet Müslümanı, Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble
kimseleri tekfir etmez. Bir kimsenin kafir olduğu, gerçek bir
müftünün verdiği fetvanın, kadı tarafından şer’î ilama bağlanması
ve bu ilamın İmamül Müslimîn tarafından tasdik edilmesiyle karara
bağlanır. Birtakım cahillerin ulu orta önüne geleni tekfir etmesi
Ehl-i Sünnette yoktur.