Artık son haftadayız; karar haftasındayız.
Pazar günü bir kutlu vazife var, pazar günü seçim var...
Bu seçim, en baştan beri konuşup yazdığımız gibi bir Eşik
Seçim'dir. 1946'dan bu yana yapılmış ve belki bundan sonra da
yapılacak seçimlerin en mühimidir. İnsafla ve vicdanla ve ne
dediğimizin hesabından haberdar olarak tekrar ediyoruz ki 10 yıla
bir asır sığdı. 7 Haziran akşamında çıkacak sonuca göre ya hava
meydanı, köprü gibi yatırımlarla Kanal İstanbul gibi bir ân evvel
başlaması gereken dev projeler devam edecek, 2023 Büyük Türkiye ve
2071 Cihan Devleti Türkiye yürüyüşü durmayacak veya yanlış bir
seçimle yokuş aşağı, gerisin geri düşüp kazandıklarımızı
kaybedeceğiz...
10 yıl içinde sağlıkta, ulaşımda, sosyal devlet alanında E-Devlette
büyük işlere imza atıldı. Baş döndürücü hizmetler oldu. Halk,
uçakla tanıştı. Hayatımıza hızlı tren girdi. Marmaray denen Hüdai
Yoluyla İstanbul'un iki yakası buluştu. Şehirler güzelleşti.
Faizler düştü. Enflasyon tek haneye indi. Borçlar ödenerek IMF
gönderildi. Yarın endişesi kalmadı. Maaşlar alınır alınmaz döviz
bürolarına koşma ihtiyacı bitti. Ödünç paraların dövizle alınıp
verilme mecburiyeti terk edildi. TL değerlendi. Hayatımıza istikrar
geldi. Bürokrasi azaltıldı. Asker, yargı, cemaat, medya, sermaye
vesayeti ya tamamen veya ciddi ölçüde bitirildi. Her şehir
üniversiteye, yine hemen her şehir hava alanına kavuştu. Barış
Süreciyle vatandaşlar, gençler ölmez oldu. Tarihimizle
barışıldı.
Bu liste uzayıp gidebilir.
Bu yapılanların ne demek olduğunu, son 50 yılı yaşamamış olanlar,
darbeleri, ekonomik krizleri görmemiş olanlar, imkânsız
kavrayamazlar. Kimin, hangi şahsın veya hükümetin eseri olursa
olsun, bunları görmemek, hakkı teslim etmemek adaletsizlik olur,
nimete kıymak olur. Bu millete yapılan hizmetler, aynı zamanda bu
ümmete hizmettir. Bu topraklara yapılan hizmet aynı zamanda İslâm
âlemine hizmettir. Mazlumlara hizmettir. İçerdeki büyüme ve
kalkınma dışardaki itibarımızı arttırmıştır. Bizim gücümüz
Filistinlinin, Arakanlı Müslümanın, Somalili garibin, mazlumların
gücüdür. Türkiye, artık şu veya bu uluslararası kurumun denetiminde
değildir. Ankara'da hükümet edenler, şu veya bu devletten
çekinmemektedir. İsrail'den korkan pısırık politikacı tipi, siyaset
sahnemizden uzaklaşmıştır. Biz bugün şükürler olsun ki son bir
buçuk asrın alışkanlıklarıyla taklitçi, kopyacı, takipçi devlet
değil, inşa eden ve imar eden devletiz. Tankını, topunu, uçağını
yapabilen, uzay araştırmalarına başlamış bir milletiz.
Pazar günü pikniğe gidilmemekte. Herhangi bir iş de
yapılmamaktadır. İrade-i cüz'iye ile kendi elimizle kendi
istikbalimizi tayin edeceğiz.
Lütfen; oyunuzu sandığa atmayın.
Oyunuzu kullanın...
Bir süre elinizdeki oya bakın, onunla konuşun.. Yalnızca kendinizin
değil, evlâtlarınızın ve torunlarınızın istikbalini, refahını,
saadetini, huzurunu seçecek veya batıracaksınız. Bir oy bir vebal
değil, bir oy belki de bin vebaldir. Hiç kimse kararsız olmamalı.
Hele hele sandığa gitmemezlik etmemeli. Kimsenin haklı da olsa
kırılmaya, küsmeye hakkı olamaz.
En iyi terazi vicdandır. Seçmen vicdanını dinlemeli, kalbine
danışmalıdır. Bir İttihat Terakki yanlış seçimi, bize bir
imparatorluğu kaybettirdi. Bugün Türkiye, bir devin uyanışı
döneminde ve bir imparatorluk şafağındadır. Küçük ve basit politik
kıskançlık ve hesaplarla bu kızıl elma yere düşürülmemeli. Birlik
zamanıdır. Dirlik zamanıdır. İliklere kadar sorumluluk
zamanıdır.
Dâvâmız, gâyemiz ve hedefimiz; yeniden birinci sınıf insan, birinci
sınıf millet ve birinci sınıf devlet olmaktır. Bunu yapmaya kim
ehil ise emanet, ehline verilmeli. Eshab-ı Kiramla Şanlı Peygamber
-aleyhisselam- arasında geçen konuşmayı bir kere daha ve bin kere
daha hatırlamalı:
-Yâ Resulallah, kıyamet ne zaman kopacak?
-Emanet ehline verilmediği zaman!!!...