Depremler yine canımızdan can, ruhumuzdan pay almaya devam ediyor. Yine acı düğümlendi boğazımızda. Nefeslerimiz tutulu ve bir can sesine kilitli kulaklarımız… Bu defa İzmir, güzel İzmir, can İzmir…
Depremler yine canımızdan can, ruhumuzdan pay almaya devam ediyor. Yine acı düğümlendi boğazımızda. Nefeslerimiz tutulu ve bir can sesine kilitli kulaklarımız… Bu defa İzmir, güzel İzmir, can İzmir…
Bu acı tablonun içinde bir güzel haber şu ki; Türkiye'miz deprem öncesi değil ama deprem sonrası müdahalede baya iyi durumda. Bu ciddi manada sevindirici bir durum zira 50-60 saate sonra enkazın altından canlı çıkartmak çok ciddi bir iştir. Tabi bu noktada Hükümetin, Afad'ın ve Kızılay'ın çalışmaları takdire şayandır.
Anadolu irfanı deprem sonrası farklı bir ruha büründürüyor herkesi. Halkta çok ciddi bir şahlanış gerçekleşiyor ve bu birlik beraberlik ruhu bize çok badireler atlatıyor. Keşke birazda çabuk unutmasak bu irfan'ı ve bu ruhu… Zira birkaç gün önce evimizi açtığımız kardeşlerimize, bakarsınız bir kaç gün sonra kira zammı yapılıyor. Tabi Anadolu'muzun insanında bu yok ama maalesef Anadoluluğunu yitirmiş çok sayıda insanda içimizde yok değil.
Malumunuzdur Ülkemiz sismik değer açıdan oldukça hareketli bir memleket. Üzerinden aktif ve hareketli 3 tane büyük deprem fay hattı geçmekte…
Bunlar; Kuzey Anadolu fay hattı, Doğu Anadolu fay hattı ve batı Anadolu fay hattı.
Ülkemiz deprem kuşağında bir ülke ve bizler bunun ya farkında yada ciddiyetinde değiliz. Son 500 yılda İzmir depremini de sayarsak Anadolu'muzda 7 ve üzeri büyüklükte 24 tane deprem meydana geldi.
Tabi şuan halihazırda İzmir depremiyle uğraşıyoruz ama herkesin kalbinin bir yerinde büyük İstanbul depremi söylemi yarı uyanık beklediğine de eminim. Zira İstanbul 20 milyonu aşkın nüfusuyla dünyanın sayılı metropollerinden biri. Bazıları tarihi bir kent diyor ama ben içinde tarihi yapıların olduğu bir kent demeyi tercih ediyorum. Esasen taşına toprağına aşık olduğum bir kenttir İstanbul ama bu aşk sur içiyle sınırlı demeyi de ihmal etmeyeyim.
Bu sözünü ettiğimiz 24 depremin her biri ayrı ayrı bir kıya met… ama İstanbul'da 1509 da meydana gelen depremin o zaman ki tebaaca konulan ismi kıyamet-i suğra yani küçük kıyamet..
Bu depremde İstanbul nüfusu 160 bin civarı olduğu ve 13 bin civarında kişinin de vefat ettiği bilgisi bulunmakta. Tabı bu deprem aynı zamanda bir tsunami depremidir de. Suların İstanbul'un içlerine kadar girdiği bilgisi dahi var. 35 bin yapının bulunduğu kette 1000 in üzeninden yapı tamamen yıkışmıştır. Sultan II. Beyazid Han ciddi bir çalışmayla yaklaşık 80-90 bin kişilik bir ekiple İstanbul'un yaralarına merhem olmuştur.
1509 da yaşanan depremin adı küçük kıyamet ama İnşallah Büyük kıyameti de yaşamayız. Zira İstanbul'da olası bir 7 ve üzeri deprem olursa adı ancak Büyük kıyamet olur… Tabi İstanbul depremi ne zaman olur bilinmez ama İstanbul depreme kesinlikle hazır değil. Özellikle İstanbul hava alanının açılmasıyla birlikte yaklaşık 20 küsur defa havayolunu kullandım. Bunun şunun için anlatıyorum çünkü yeni hava alanı size Şehr-i İstanbul'un bir görsel şölenini sunuyor. Uçaklar kartaldan başlayıp Büyükçekmece üzerine kadar sahil şeridinden geçerek İstanbul'u hane hana ve mahalle mahalle görme imkanını size sunuyor. İnanın havadan görünen İstanbul'a kalbimizde ki İstanbul arasında çok ciddi bir enkaz yığını farkı var. Kalpteki daha hafif zira kalp bu kadar enkazı kaldıramaz. Şehrin bürük bir bölümü eski yapılardan müteşekkil ve depremin kendisi değil korkusu bu evleri yıkmaya yetecek gibi. Özellikle son yarım asırda aşırı göç almaya başlayan ve şuan Türkiye'de ki her ilin nüfusundan çok o ilin nüfusunu içinde barındıran İstanbul'un durumu hiç iç açıcı değil. Sahil ilçelerin durumu çok daha vahim bunlardan biri de Büyükçekmece maalesef. Son 10-15 yılda imar edilmiş Başakşehir, Sancaktepe, Ataşehir gibi bazı ilçelerin durumu hem görsel hem de dayanıklılık açasından umut verici olsa da ortada Zeytinburnu, Merter, Bağcılar, Bakırköy, Avcılar vs. gibi eski yapılarla dolu ilçelerin varlığı da iç karartmaya yetecek gibi..
Gelinen noktada İstanbul için acil eylem planları hazırlanmalı ve geç olmadan, güç olmadan harekete geçilmelidir. Tabi bu noktada hem Çevre ve şehircilik bakanlığına hem de İstanbul Büyükşehir belediyesine çok ciddi bir yük düşmektedir.
Umut ediyorum ki bu yükten herkes nasibini alır ve İstanbul'umuz olası bir depremle karşılaşmadan hem kentsel, hem kimliksel dönüşümünü tamamlar..
Sözlerim son verirken Tekrar tekrar İzmir'de yitirmiş olduğumuz kardeşlerime Yüce Allahtan rahmet, kederli halkımıza sabırlar ve metanetler diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Rabbim bir daha yaşatmasın
Selam ve dua ile...