İnsanoğlu yaratıldığı günden bu güne hep belalarla, zorluklarla ve çetin imtihanlarla sınanmıştır. Çoğu zaman sınavı kaybetmiş ama yine de Yüce Yaratıcının, Rahman, Rahim olan ve Rauf olan sıfatlarına mazhar olmuştur. Allah kuluna bir can kadar yakın, bir an kadar ırak..
İnsanoğlu yaratıldığı günden bu güne hep belalarla, zorluklarla ve çetin imtihanlarla sınanmıştır. Çoğu zaman sınavı kaybetmiş ama yine de Yüce Yaratıcının, Rahman, Rahim olan ve Rauf olan sıfatlarına mazhar olmuştur. Allah kuluna bir can kadar yakın, bir an kadar ırak..
Bu can ile an arasında ki uzun metrajlı yolculuğa biz ömür diyoruz..
hem de öylesine uzun metrajlı ki, en uzunu bir asır, en kısası bir an..
Asırlık yaşayana sorsanız bir An yaşadım der… Esasen asır da an'dır..
dünün kaçıp gittiği, yarının ırakta beklediği bir ömre an demeyeceğiz de ne diyeceğiz..
An olur hayali cihana değer sözü esasen durumu özetlemekte..
Malumunuz dünyanın üzerinde 2020 ile beraber her türlü felaket yağmaya başladı. Depremler, yangınlar, türlü türlü belalar ve en büyük global bela Covid19 tabi..
derken bu büyük belanın çıkışından bu yana sürekli çalışan, dışarda olan ve tedbirleri elden asla bırakmayan biri olarak geçen hafta kendisiyle maalesef müşerref olduk..
Öyle sanıldığı kadar uzun boylu değil birincisi belirteyim bunu.
Amma denildiği kadar kısa da değil..
Güreşecekseniz baştan söyleyeyim iyi pehlivandır..
Değme pehlivan sırtının yere getiremez..
Nerden nasıl kaptım bilemiyorum, ama çok ciddi eklem ağrılarıyla gecemin karanlığından adeta esir etti beni. Birkaç gün önce halı saha maçı yapmıştım, hamlanmaya bağlı bir ağrı dediysem de durumun bunun çok ötesinde olduğunu devam eden kemik ağrılarımın figanlarından anlamam kısa sürdü.
Akabinde covid19 testi yaptırdım ve ertesi gün pozitif sonucu maalesef tarafıma ulaştı. Tabi dünyada milyonlarca insanın ölüm sebebi olan bir virüsü eve kabul etmek kolay iş değil.
Nerde nasıl rahat eder bilemediğimden onunla bir odaya çekilip kozumuzu kendi aramızda paylaşmayı karar kıldık. Bire bir er ere dedik…
Diyebilirim ki vücudunuzdaki savaşı çıplak gözle göremezseniz bile, savunmanın nasıl yapıldığını, nasıl saldırdığını ve vücut direncini kırmak için ne toplar tüfekler kullandığını anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalır.
Devam eden üç gün boyunca eklem ağrıları dışında bir rahatsızlığım olmadı ama eklemlerimde de derman kalmadı diyebilirim. Tam eklemler geçti derken bu sefer tat almak duyularımı esir aldı. Diyebilirim Yedikule zindanlarına dahi düşme bu duyular geri gelirdi ama bu beladan dönmeleri çok zor. Şu an evde izolasyonumun 9. Günü ve hala tat duyularımdan haber yok. Yediğim ot mu, et mi, içtiğim tuzlu mu tatlı mı kesinlikle farkı yok..
En keskin sirke kokusu dahi serin bir su berraklığında…
Özellikle İstanbul'un covid yüzdesinin artışında katkımın olmasının verdiği mahcubiyetin dışında ciddi önlemlerin alınmasını ve olayı ciddiye alınması gerektiğini tekrar tekrar üstüne basarak söylüyorum.
Mücadeleyi ciddiye alın covidi her halükarda yenersiniz inşallah…
Yarın itibari ile izolasyon sürecimiz tamamlanacak ama yorgunluk ve halsizlik geçişi ve tat alamama problemi sanırım biraz daha devam edecek…
Coronanın bir an önce ilacının bulunmasını temenni ederken, zorlukta gölgelenen kolaylığının yardımcınız olmasını temenni ediyor, sizlere coronasız sağlıklı ve güzel günler diliyorum...