Geçmiş olsun İzmir! Geçmiş olsun Türkiye! Yine bulutlu iniltilerin acısı saplandı yüreğime! İsyanımın büyüklüğü yalnızca kendime diyeceğim ama… Hayır, hayır, hayır! Kader değil bu…
Geçmiş olsun İzmir! Geçmiş olsun Türkiye! Yine bulutlu iniltilerin acısı saplandı yüreğime! İsyanımın büyüklüğü yalnızca kendime diyeceğim ama… Hayır, hayır, hayır! Kader değil bu… Bu; ihmalin, tedbirsizliğin, vurdumduymazlığın, gafletin cinayeti… Bu, upuzun karanlık bir gerçeğin bilip de bilmezden gelinmesinin, görüp de görmezden gelinmezliğinin acı hikayesi… Allah, ölenlere rahmet acılı ailelerine sabırlar versin.
2020 yılında yaşadığımız ikinci büyük deprem bu. İlkini 24 Ocak 2020 tarihinde Elazığ'da yaşadık. Acıyı, soğukla birlikte soluduk aylarca. Korkusunu, çaresizliğini, hüznünü damarlarımızda hissettiğimiz Elazığ depreminin dokuzuncu ayında işte yine bir büyük felaket daha… Bu son olsun! Allah, beterinden saklasın, diyoruz; diyoruz ya bir büyük gerçeği, ülkemizin deprem sarmalında olduğu gerçeğini, her nedense bir türlü kabullenemiyoruz yahut kabullenmek istemiyoruz. Gerekli önlemleri almadığımız için de dönüp aynı şeyleri yaşıyoruz. İşte yine enkaz altında kalanların iniltileri, feryatları… İşte yine ateşin düştüğü yeri yakan acılar. O acıları derinden yaşayan anneler, babalar, evlatlar, kardeşler, yakınlar… İyi de bu acı, bu yıkım nereye kadar?
İzmir'imizi, Türkiye'mizi yasa boğan 30 Ekim depreminin üssü nerede? Ege denizinde… İzmir/Seferihisar'a 17 km. uzaklıkta… Sisam adası yakınlarında, açık denizde… Peki, feryatlar nereden yükseliyor? İzmir'in bir başka ilçesi Bayraklı'dan… Bayraklı, 300 bin nüfuslu bir ilçe… Kuzeybatısında Karşıyaka, doğusunda ve güneyinde Bornova, güneybatısında Konak ilçeleri, batısında İzmir Körfezi… Alın haritayı elinize, bakın! Allah aşkına Sisam adası neresi Bayraklı neresi! Sonra dönün kader deyin olanlara. Yok, kardeşim; bu, buz gibi ihmal… Tedbirsizlik… Resmen bir büyük cinayet!
Acı, korku, panik ve üzüntünün yanı sıra bakıyorum da söylenenler, Elazığ depreminde söylenenlerin üç aşağı beş yukarı aynısı. Evleri yıkılan vatandaşların evleri en kısa zamanda yapılacak.' 'Devlet, depremden zarar görenlerin yaralarını saracak', Biz, bu temennileri Elazığ depreminde de çok duyduk, çok yaşadık… Viran olan Elazığ'da yaraların nasıl sarıldığına, vatandaşların nasıl ev sahibi yapıldığına, yapılacağına yakinen şahit olduk.
'Niye Bayraklı?' Niye sapasağlam duran binaların yanında bu enkaz yığını? Niye deprem üssüne kilometrelerce uzaklıkta bulunan bu yerleşim alanında yaşanan bu felaket?
Siz, zemin etüdü yapılmamış arazileri imara açarsanız…
Siz, bina inşa ederken demirden, çimentodan malzemeden çalan müteahhitleri görmezden gelirseniz. Yaptığı binaları yıkılan müteahhitin ruhsatını iptal ederek onu ölüme sebebiyet verme suçu ile cezalandırmazsanız…
Siz, yıkılan binanın denetimini yapan görevlinin işine derhal son verip kamu haklarında yararlandırılmamasını sağlamazsanız...
Siz, her türlü imar rezaletlerine göz yumarsanız…
Siz, devletin kasasına para girsin diye imar affı getirerek çarpık yapılaşmayı teşvik ederseniz...
Siz, siyasi rant için her kılığa girerseniz…
Siz, uzmanların bütün uyarılarına rağmen başta İstanbul'da meydana gelecek deprem ile diğer illerimizde olası depremlere karşı gözlerinizi kapatır, kulaklarınızı tıkaçlarsanız…
Siz, önlem diye nutuk atmayı ve ahkam kesmeyi bir kenara iterek çözüm aramak, bulmak ve uygulamak için gayret sarf etmezseniz…
Siz, 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' düsturunu kendinize rehber edinmezseniz…
Siz, çözüm üretmez, önlem almaz; ölümleri, yıkımları kadere bağlar, koro halinde: 'Allah'tan geldi, takdiri ilahi!', derseniz.
Siz, 'tedbiri al takdiri Allah'a bırak' sözünü askıya alır ve tevekkülü unutarak kendi tedbirsizliklerinizi, hatalarınızı, suçlarınızı Haşa! Allah'a yüklerseniz…
Bu millet, sizin sebep olduğunuz ve olacağınız daha çok belalara, afetlere ve felaketlere maruz kalır.