Dinimiz İslam’a göre; “kâfir, münafık, günahları açıktan işleyen ve bi'dat ehli, sapık” olanların dışında fasık bile olsa ölmeden önce tövbe etmiş olması ihtimali göz önünde bulundurularak hiçbir Müslümanın ölümünden sonra kötülüklerini söylemek caiz değildir.
Peygamber Efendimiz(sav); "Ölülerinizin iyiliklerini, güzelliklerini anın ve kötülüklerini söylemeyiniz." Buyurmaktadır. (Tirmizi, Ebu Davud)
Amacım, yazıma konu ettiğim iki kişinin arkasından konuşmak olmayıp insanların dünya hayatında yaptığı işlerin ahirete yansımaları üzerinde durmaya çalışarak ölmeyenlerin öleceklerinin şuurunda olmaları, ahirette kendilerine kazanç getirecek işleri yapmaları için hasbihal etmektir.
Yazıma geçmeden önce hidayet üzerine ölen herkese Yüce Rabb’imden rahmetiyle muamele etmesini niyaz ederim.
Biz kimin hidayet üzere yani Müslüman olarak öldüğünü bilemeyiz; ancak, dünya hayatında kesin olarak iman etmediklerini ikrar edenler ile inkarcılar hakkında zahire göre Müslüman veya değil hükümde bulunabiliriz.
Şunu kesin olarak ifade edeyim; insanı dinden çıkaracak söz ve davranışlarda bulunanlar ile inkarcıların arkasından rahmet dilemekte kesinlikle caiz değildir.
-Yazıma konu ettiğim bu iki kişi kim?
İlki kendi çapında biri olan esasta teyzemin oğlu “dayı” diye hitap ettiğim, yıllarca Konya Uluırmak Kur’an Kursunda binlerce talebeye kitabımız Kur’an-ı Kerimi öğretmiş Mehmet Ali ŞAVKU hoca; diğeri ise tahmin edeceğiniz gibi Türkiye çapında büyük bir üne sahip arabesk müzik sanatçısı Ferdi TAYFUR.
Her ikisi de 79 yaşındaydı ve bir hafta arayla Perşembe gün vefat ettiler. Dayımın cenazesi kendi çapında kalabalık olmasına rağmen büyük bir vakar ve sakinlik; Ferdi Tayfur’un cenazesinde akrabaları arasında kavga ve sevenlerinin oluşturduğu büyük bir kargaşa vardı.
Bir insanın dünyadaki konumu ne olursa olsun; zengin fakir, ünlü ünsüz, makamlı veya makamsız ölüp toprağa konulduktan sonra her şey dünyada kalır.
Sevap ve günah işleme iradesi bitmiş olarak pişmanlıkların fayda vermediği ahiret süreci başlar.
Öldükten sonra sevap ve günah işleme süreci kapanmış olsa da bazı insanların amel defterleri kapanmaz sevap ve günah olarak ölen kişinin hesabına yazılır.
Kısaca, Amel Defteri; insanın dünya hayatında yaptığı iyi ve kötü işler ile sözlerin kayıt edildiği deftere verilen addır.
Ebu Hureyre(r.a)'den rivayet olunan bir Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz(s.a.v):
"İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye¸ faydalanılan ilim¸ kendisine dua eden hayırlı evlat." Buyurmaktadır.
Allah rızası için yaptırılan çeşme¸ cami¸ köprü, içinde kitabımız Kur’an-ı Kerimin okutulduğu, dimimizin öğretildiği mekanlar yani her türlü hayır müesseseleri sadaka-i câriye olarak açıklanmaktadır.
Bir kişinin öğrendiği faydalı ilmi başkalarına öğretmesi en büyük sevaplardan birisidir.
Mesela, insanlara Kitabımız Kur’an-Kerim-i, dinimiz İslam’ı öğretmek, kitap gibi çeşitli araçlarla bilgisini insanların faydasına sunması ve insanların faydalanması amel defterinin kapanmamasına ve sevabının devamlı olmasına vesile olur.
Peygamber Efendimiz(s.a.v):
“Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.” (Buhârî, Ebû Dâvud, Tirmizî, İbni Mâce,) Buyurmaktadır.
Faydalı ilimler sevap kazandırırken zararlı bilgilerde günah kazandırır. Bunlardan öyle çok ki, insanları saptırmak için bütün basın yayın organlarını kullanıyor, kitap yazıyor ve türlü aracı kullanıyorlar.
Yetiştirdikleri saptırıcılar, kişileri saptırdıkça, çekmiş oldukları videoları yayınlandıkça, kitapları okundukça saptırdıkları bütün insanların günahları onların amel defterine misliyle yazılacaktır.
“İyi işe vesile olan, hayatında ve öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.” (Taberani)
Bir de salih evlat var; onunla ilgili sonraki yazılarımda Allah(cc) izin verirse yer vereceğim; çünkü, günümüzde hayırlı evlat yetiştirmek öyle zor ki, bu sebeple üzerinde durmak gerektiğine inanıyorum.
Şimdi dönelim konumuza:
Mehmet Ali Hoca binlerce öğrenciye kitabımız Kur’an-ı Kerimi, dinimizi öğretti. Böyle hayırlı bir ameli vesile olduğu için yetiştirdikleri ve yetiştirdiklerinin bütün sevabı Allah(cc)’ın izniyle amel defterine sevap olarak yazılacaktır.
Ferdi Tayfur’un dinlenen şarkıları insanları günah işlemeye vesile olduğu sürece amel defterine günah olarak yazılacaktır.
Anlayan mesajımı anlayacağı için çok fazla yazıyı uzatmaya gerek yok ama şunu da sormadan geçemeyeceğim:
Her gece kalkıp teheccüd namazını kılan, Kur’an-ı Kerimi okuyup sabah namazı kılmak için camiye giden ve camiye gitmek üzere iken ruhunu Rabb’ine teslim eden Mehmet Ali Hocanın yerinde mi yoksa ülkemizin en önemli ses sanatçılarından biri olan Ferdi Tayfur’un yerinde mi olmak istersiniz?
Şunu da belirteyim:
Kimin Müslüman olarak bu dünyadan göçtüğünü Allah(cc)’tan başka kimse bilemez. Değerlendirmelerimizi İslami çerçeve içerisinde gördüğümüze göre yapıyoruz. Adı geçen iki kişi bir örneklik teşkil etse de asıl olan genel ilkelerdir. Kaldı ki. Ferdi TAYFUR ile ilgili Müslüman veya değil gibi bir yargıda bulunmuyorum, bulunamam; çünkü, açıktan bir inkarcılığını görmedim.