“Boykotu bir yaşam biçimine dönüştürün, mektup misali!” yazımda anlatmıştım. Bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Hindistan'ın bağımsızlık mücadelesinin sembol ismi olan Mohandas Karamchand Gandi, 1930 yılında sömürge hükümetinin tuz vergisini protesto etmek için Tuz yürüyüşüne başlamış, bir ay içerisinde yanındaki binlerce kişiyle 400 kilometre yürüyerek, Ahmedabad'dan Arap Denizi kıyısındaki Dandi'ye ulaşmıştı. Gandi'nin bu eylemi tüm dünyada yankı uyandırırken aynı yıl içerisinde Time dergisinde "yılın adamı" seçilmişti.
Diğer dikkat çeken bir hadise ise 16 Aralık 1773'de Amerika'daki kolonistlerin (Boston Çay Partisi) Kızılderili kılığına girerek Büyük Britanya'dan gelen yüksek vergili çay ile Büyük Britanya'yı protesto etmek amacı ile Boston Limanı'nda İngiliz gemilerindeki tonlarca çayı denize dökme eylemi olmuştu. Bu eylem Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nı çıkartan kıvılcımlardan biriydi.
Bu iki olay İngilizlere karşı verilen boykot mücadelelerine örnek olarak gösterilir.
Boykot kelimesi ne zaman ortaya çıktı?
1880 tarihinde İrlanda'nın kıtlık yıllarında hasatların düşük olması yüzünden Lord Erne, topraklarını kiralayanlara indirim teklif ediyor. Kiracılar ise kabul etmiyor.
Charles Boycott da toprak sahiplerini temsilen indirim isteyen kiracıları topraklarından çıkartıyor.
Bu duruma kızan kiracılar, birlikte hareket ediyor ve Boycott'u tecrit etmeye başlıyor. Postacı bile mektuplarını götürmüyor.
The Times'ın 'Boycott' kelimesini kullanması ile de bu isim meşhur oluyor.
Tarihte birçok başarılı boykot örnekleri de vardır. Onlardan biri de 1768'de tüm İngiliz mallarını boykottur.
Townshend Yasası gereği gelen ağır vergilere dayanamayan Amerikan halkının boykotu sonuç vermiş ve İngiliz ithalat gelirleri yüzde 38 gerilemiştir.
Yani kimse boykot edeceğiz de ne olacak dememelidir diye her daim söylemeye devam edeceğim.
İstedikleri kadar dünya ticaretine yön versinler. Bizim yaptığımız boykot ne işe yarayacak diye düşünmeden ve vazgeçmeden boykota devam etmeliyiz. Kullandıklarımızdan vazgeçeceğiz, alışkanlıklarımızı terk edeceğiz. O firmalarda da insanlar çalışıyor gibi söylemlere kanmayacağız. Türk firmaları güçlensin, onlar işçi alımı yapar.
Evet sosyal medya platformumuz, telefonumuz, yazılımımız, e ticaret ağımız yani ne yazık ki piyasa değeri 1 trilyon doların üzerinde olan firmalarımız yok ve kesinlikle yüksek teknolojiyle kendi markalarımızı üretmek zorundayız. Bu gerçeği bileceğiz ama boykot bilincinden bu gerçek bizi uzaklaştırmayacak.
Bu arada bazı market zincirler İsrail mallarını indirimli fiyatla satıyor. Buna asla kanmayın. Almamakta direnin.
İsrail malı olan ve Gazze'deki soykırımdan dolayı insanlar tarafından boykot edilen Coca Cola’ya bakın. Türkiye’deki satış hacmi beklentisini ‘boykotlar’ nedeniyle yatay-düşük-tek haneli büyümeye revize etti.
Küçük esnaflar Coca Cola dolaplarını bir bir geri iade etmeye başladı. Ne güzel bir haber değil mi?
Özellikle küçük esnaflar marketlerine koydukları İsrail markalarını raflardan indiriyor. Soykırımcı sermayenin pazarı Türkiye'de düşük-orta ve tek haneli satış hacmi, uluslararası pazarda ise düşük tek haneli satış daralması yaşıyor.
Gazze'de binlerce masumun kanına giren terör devleti İsrail menşeili Coca Cola’ya karşı başlatılan boykot kampanyası sonuçlarını vermeye daha önce başlamıştı. Şirket 2023’te Türkiye satış hacminin yıllık bazda %5,1; dördüncü çeyrekte ise %21,8 azaldığını açıklamıştı.
Coco Cola’yı bu hale getirebiliyorsak daha fazlasını yapabiliriz. Demek ki oluyormuş. Türkiye’deki satışlarını daha da düşürebiliriz. Neden olmasın. Filistinlileri katleden İsrail’in Coco Cola’sını içmesek bir şey kaybetmeyiz ama onlar çok şey kaybeder. Değmez mi?
Öyle bir değer ki! Öyle ise sonuna kadar boykota devam…