Baas rejiminin sonunun gelmesinde ve Esad’ın devrilmesinde Türkmenlerin büyük bir payı olduğu aşikar! Bunu en başından belirtelim.
Suriye Türkmen Dernekleri Federasyonu basın toplantısı düzenledi. Toplantının ana gündemi Suriye’de yeni kurulan yönetimin Türkmenleri hiçe saymasıydı. Toplantı sonrası Başkan Dr. Tarık Sulo Cevizci ile özel olarak da görüştüm. Sitemliydi. Araplardan sonra en çok nüfusa Türkmenler sahip. Kendileri ile hiç bir görüşme ve atama yapılmamış. Esad döneminde yeterince rejim tarafından dışlanmış, tasfiye ve asimile edilmişler. Türkiye ile ilişki kurmaları kesinlikle engellenmiş.
Kendi dillerinde konuşmalarına, kültürlerini yaşatmaları müsaade edilmemiş, bunlara direnen insanlar tutuklanmış ve öldürülmüş. Yüzyıl boyunca Suriye’de büyük bir mezalim görmüşler. Her alanda devletin, bürokrasinin kademelerinden dışlanmış, tecrit edilmişler. Türkmenler yok sayılmaya çalışılmış ve görmezlikten gelinmiş.
Cevizci “Bugün belki de yeterince başarılı olmamamızın sebebi de o günlerde teşkilatlanmamıza, örgütlenmemize engel çıkıldığı içindir.” diyor.
Peki bugün… Ortada hep birlikte kazanılmış bir zafer varken yeni süreç içerisinde bir ivme yakalanamayacak mı?
Bu süreç içerisinde Suriye Türkmenlerinin maruz kalmış olduğu mezalimler telafi edilmeyecek mi?
Suriye Türkmenleri hak ettikleri yerde yer almayacak mı?
Tek taraflı kararlar alınarak dışlamak ve Türkmenler ile görüşmemek ne ile açıklanabilir?
Sulo Cevizci, bu yok sayışa karşı demokratik, anayasal ve hukuksal olarak tüm mücadelelerini vermeye devam edeceklerini vurgulayarak “ “Anayasal çizgilerin dışına çıkmayacağız. Herhangi bir şiddete başvurmayacağız. Haklarımızı devletimizin, anayasanın verdiği çerçevede elde etmeyi sürdüreceğiz. Bu anlamda tabii ki Türk dünyasının, Türkiye’nin desteği bizim için çok kıymetli. Türk devletinin yanında, Türk milletinin de desteğini alacağız. Aynı zamanda Suriye’de diğer etnik grupların, siyasi grupların da desteğini yanımıza alıp ortak ve kolektif mücadele verme düşüncesi içerisindeyiz” dedi.
Çok haklılar!
Haklı oldukları başka konular da var.
Cevizci’nin dile getirdiği gibi İsrail’in arzusu bir PKK devleti ya da diğer adıyla ikinci İsrail kurulması. İsrail PKK’ya bunun için açıktan destek veriyor. Amerika’da himayesini üstlenmiş bir vaziyette. Amerika siyasi desteğin ötesinde askeri ve istihbarat desteği de sağlıyor. Bu da Suriye’nin yeniden üniter yapısına kavuşmasında büyük bir engel aslında. Amerika ve İsrail şu an Suriye’de birtakım bozucu rol üstlenmiş halde.
Cevizci haklı bir soru soruyor.
PKK ve IŞİD tehdidi dururken SMO’nun şu an kendini lağvetmesi biraz erken alınmış bir karar değil mi?
Niye bu soruyu soruyor. Çünkü HTŞ, Suriye Milli Ordusu’nun kendini lağvetmesini istiyor.
Bu duruma karşı oldukları gibi PKK’nın bölgede bir devlet kurmasına müsaade etmeyiz açıklamasında da bulunuyor.
Onlar da herkes gibi Trump dönemini bekliyor. Trump, Suriye’den çekilmesin diye ABD de ard arda 3 saldırı gerçekleştirilmiş bu saldırılar İŞİD’e bağlanmıştı. Bu çok tanıdık yöntemle Trump’a DAEŞ tehlikesi geçmedi sen Suriye’den çekilemezsin denildi.
Trump şimdilik çok renk vermese de bundan pek etkilenmemiş görünüyor.
Türkmenler de Cevizci’nin dediği gibi Trump’ın göreve geleceği dönemde ne olacağını merak ediyor.
Ama her şeyden önce Suriye’de birlik ve beraberliğin sağlanması için öncelikle yeni yönetimin Türkmenler ile görüşmesi ve yeni yönetimde onlara da yer vermesi gerekiyor.
Başka Suriye yok! Ve bu noktaya kolay gelinmedi. İsrail, ABD ve PKK tehlikesi devam ederken bir bütün Suriye halklar için de kaçınılmazdır.