Koçali Baba Türbesi'nin maneviyat dolu atmosferinde, kitaplarla dolu odasında nice hikmetler biriktiren Ramazan Hoca'mız, asıl adıyla Ramazan Özgültekin, 1 Mart 1951'de Siverek'te dünyaya geldi. Ömrünü bu toprakların kültürüne adayan, "Âşık Elvan" mahlasıyla şiirler yazan, sazı ve sözüyle gönüllere dokunan bir kültür emekçisiydi. Şimdi o, ebedî yolculuğuna çıktı. Siverek'in taş sokaklarında artık onun sohbeti ve muhabbeti eksik kalacak...
Ortaokulu bırakmak zorunda kalsa da kendini yetiştiren Özgültekin, marangozluk yaparken bağlama çalmayı öğrendi. Askerlik sonrası Siverek Devlet Hastanesi'nde çalıştı. Halk Eğitim Merkezi'nde bağlama dersleri verdi. 13 kitap yazdı, 15 bine yakın belge toplayarak Siverek'in sözlü ve yazılı kültürünü kayıt altına aldı. Özellikle Siverek tarihi ve kültürüne dair belgeler toplayıp kayıt altına alan Ramazan Özgültekin, Siverek'in tarihi için önemli bir adım atmıştır. *Gönül Âleminden* adlı iki şiir kitabı bulunan Özgültekin, memleket sevgisi, aşk ve tasavvuf temalı şiirleriyle tanındı.
Eşi Kadriye Ana'yı toprağa vereli daha birkaç ay olmuşken, şimdi de Ramazan Hoca'nın ayrılışı gönülleri hüzünle doldurdu. Sanki Siverek'in bütün sırları bir anda sükûta büründü.
Ramazan Hoca, daha küçük yaşlardan itibaren bu toprakların irfanına gönül vermişti. Okulunu bırakıp marangoz çıraklığı yaparken bile elinde sazı, dilinde hikmetli sözleri vardı. "Âşık Elvan" olarak tanındı bu diyarda hem sazı hem sözüyle gönüllere taht kuran bir hak aşığıydı.
Hastanede çalışırken bile boş durmadı. Koçali Baba'nın sırlarını, Siverek kalesinin eteklerinde yaşayan ailelerin öykülerini, unutulmuş ağıtları kayda geçirdi. Mekanını bir irfan ocağına çevirdi; 25 bin kitaplık dev kütüphanesi, Siverek'e özgü tarihi değer niteliğindeki eşyalarıyla adeta bir kültür hazinesiydi. Eskimiş kitapları tekrar ihya etmek için ciltçilik yapar, her bir esere yeniden hayat verirdi. Onun mekanına giden herkes, muhakkak kendinden bir şeyler bulurdu. Gelen misafirlerine çayını ikram eder, hoş muhabbetiyle misafirlerini mest ederdi.
Şimdi o güzelim irfan ocağı sessiz. Raflardaki binlerce kitap, biriktirdiği tarihi eserler, duvardaki fotoğraflar... Hepsi Ramazan Hoca'yı bekler gibi. Son nefesine kadar arzusu hep aynıydı: *"Bu birikim yaşasın, yarınlara ulaşsın."*
Bu toprakların kültür hazinesi olan Ramazan Hoca'nın mirasını korumak ve gelecek nesillere aktarmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi ve Siverek Belediyesi, bu değerleri geleceğe taşımak için ortak bir çalışma yürütmelidir.
Ancak unutmayalım ki bu, yalnızca resmî kurumların değil, hepimizin vicdan borcudur. Ramazan Hoca'nın mekanında öğrencilerine çay sunarken yaptığı gibi, bizler de bu kültür mirasını birlikte canlı tutmalıyız. Üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve gönüllüler olarak bu kültür köprüsünü hep birlikte inşa etmeliyiz.
Ramazan Hoca'mız aramızdan ayrıldı, ama bize büyük bir irfan mirası bıraktı. Onun şiirleri, türküleri ve topladığı belge ve eserlerle Siverek'in özünü yaşatmamız gerekiyor. Bu emanet, ancak toplumsal bir seferberlikle yaşatılabilir. Mahallelerde, okullarda, kültür merkezlerinde Ramazan Hoca'nın izini sürmeli, onun bıraktığı ışığı geleceğe taşımalıyız. Çünkü bu miras yalnızca Siverek'in değil, tüm Anadolu'nun ortak değeridir.
Hocam, rahat uyu. Emanetini gözümüz gibi koruyacağız. Mekânın cennet, ruhun şâd olsun...
Koçali Baba Kimdir?
Rivayetlere göre, Koçali Baba ve kardeşi Cerrah Baba, Hz. Muhammed’in (s.a.v) sahabelerindendir. Hz. Ömer (r.a) döneminde, İyaz bin Ganem komutasındaki İslam orduları 637-639 yılları arasında Anadolu’ya sefer düzenlemiştir. Bu seferler sırasında, Diyarbakır’ın fethine giden İslam ordusu, yol üzerindeki kaleleri fethetmiş; o dönemde Sasaniler’in elinde bulunan Siverek Kalesi ise 639 yılında savaşsız şekilde teslim alınmıştır.
İslam ordusu komutanı İyaz bin Ganem, Hz. Cabir’in (r.a) çocukları olan Koçali’yi Siverek Kalesi’ne vali, kardeşi Cerrah’ı ise imam olarak tayin etmiştir. Ancak Diyarbakır’ın fethi dönüşünde halk isyan etmiş ve her iki kardeşi şehit etmiştir.