Küfür Potansiyel Tecavüzdür
Bazılarına göre tecavüz kötüdür ama küfür güzeldir. Küfür seni
özgür, protest ve ilerici yapar. Küfür edebiyatın, mizahın, siyasi
söylemin tamamlayıcı unsurudur. Ekmek kadayıfı ve kaymak gibi
düşünün. Oysa küfür potansiyel tecavüzdür. Yapılandırılmış,
sistematik tecavüz girişimidir küfür. Çünkü küfür cinsiyet
üzerinden şiddetin icrasıdır; tıpkı tecavüz gibi. Hatta sözlü
şiddet çoğu zaman fiziksel şiddetin de önüne geçer. Çünkü
Cumings’in de ifade ettiği gibi yumruklar ve taşlar ancak bedeni
incitirken sözler insanın ruhunu örseler. Küfür potansiyel bir
tecavüzdür çünkü kadın bedeni üzerinden çalışır. Gavur bile küfür
ederken karşısındaki bireyin kendi bedeni üzerinden gerçekleşirken
bizde bu kişinin, annesi, karısı, kızı, kız kardeşi üzerinden ifade
edilir. Erkeğin sözlü şiddete tabi olması bile en yakınındaki
kadınlar üzerinden gerçekleşir. Bugün tecavüze karşı ayaklanan
çağdaş, entelektüel, devrimci kesimlerin mizah dergilerine, ekşimiş
sözlüklerine, bloglarına bakın hele nasıl da kadın bedeni üzerinden
azgın bir şiddet kusuyorlar. En elit erkek toplumlarında cinsiyet
imalı bir espri yapın bakalım erkeklerin nasıl da %80’ini konuya
balıklama atlıyorlar.
Tecavüz Ahlaksız Bir Şiddettir
Özgecan cinayeti ile yaşanan öfke patlaması bu günlerde bitmek
üzere. Maalesef toplum olarak yine magazinden öteye gidemedik.
Magazin sosyete haberlerinden ibaret bir yazı/bilgilendirme
değildir. Magazin bilginin iğfal edilmesidir. Magazin olanın
tasviridir. Bizi kirleten ve duyarsızlaştıran bir mekanizmadır
magazin. Magazin bize ne olduğunu söyler ama niçinlerden bizi uzak
tutar. Bilginin yapısal olarak ulaşmasını engeller. Magazini
bıraktığımızda nedenleri, nasılları, süreçleri konuşmamız bugünü
dün ve yarın ile birlikte ele almamız gerekir. Tecavüzün niçin
boyutu insan boyutu kadar çeşitlilik arz eder. Nefis, şehvet,
önemli etkenlerdir ama daha önemlisi toplumsal ahlak ile ilgilidir.
Tecavüz şiddetle zorbalıkla arzu edileni alma girişimidir. Nefsin
ve kibrin putlaştırılmasıdır. Elde etmek istediğin şey için hakkı
olup olmadığını sorgulamaz tecavüzcü, gücü olup olmadığını
sorgular. Bu anlamda son derece rasyonel insanlardır tecavüzcüler.
Rasyonel ama ahlaksız. Ezcümle tecavüz güce tapınma
ameliyesidir.
Şiddet Güçlünün Ahlaksızlığıdır
Aslında tecavüz konusunda da kadına şiddet konusunda da herkesin
düştüğü cinsiyetçi bir tuzak var. Kadına şiddette hayır diye
bağıranlar, oturup etraflıca düşünseler, aslında meselenin sadece
şiddet olduğunu anlayacaklardır. Şiddet sorununda da kadının ön
plana çıkması, kadının fiziksel, ekonomik vb güçsüzlüğü ile
ilişkilidir. Kadın, kadın olduğu için değil, güçsüz olduğu için
şiddete maruz kalmaktadır. Ve maalesef şiddet sadece erkekten
kadına doğru değil güçlüden güçsüze doğru sel gibi akmaktadır.
Kadınlar çocuklara, çocuklar daha küçük çocuklara, çocuklar minik
hayvanlara, kadınlar diğer güçsüz kadınlara ve güçlü kadınlar
güçsüz erkeklere şiddet uygular. Şiddet gücün egemenliğine boyun
eğme kültüründen beslendiği için, epeyce toplumun ortak malıdır.
Şiddet gücü ele geçirenin kendini dizginleyecek, kontrol edecek iç
ve dış mekanizmaları yok saymasıdır. Şiddet güçlünün
ahlaksızlığıdır.
Küfür Etmeyi Hak ve Özgürlük Olarak Görmek
Alçaklıktır
Bir aile dostumuz, kadın bir gazeteci yazar kardeşimiz kendisine
sosyal medyada edilen küfürler yüzünden sosyal medya hesaplarını
kapatıyor ve bazıları bunu ifade özgürlüğü olarak görüyor, oysa bu
alçaklıktır. Sözlük denen yazı platformları hakaret ve küfürle
dopdolu ve bu hak olarak görülüyor oysa bu rezilliktir. Kabataş
olaylarında tacize maruz kalan kadına hadi ispat denilmesi adice
bir güç merkezlilik halidir. Cumhurbaşkanının hanımı bu ülkede
politik bir figür bile sayılmayacak kadar kendi köşesinde iken,
Gezi olayları başta olmak üzere “hak” aranan, zeminlerde Emine
hanımın en pespaye bir şekilde küfre maruz kalması devrimcilik,
muhaliflik, özgürlükçülük olamaz. Bu konuda muhafazakâr, dindar,
İslamcılar da tertemiz değil elbet. Peygamber efendimiz bugün
yaşıyor olsaydı sanırım pek çok “Dindar! Muhafazakâr! İslamcı!”
tarafından kılıbık olmakla yaftalanırdı.
İnsanlık söz ile başladı, söz vermekle devam eder. Hadi güzel söz
üzerine söz verelim. Çünkü bakın nasıl da Edward Cumings ile Sezai
Karakoç aynı güzel sözlerde birleşebilmişler
“hiçkimsenin yağmurun bile
böyle küçük elleri yoktur
hiçkimsenin yağmurun bile
böyle küçük elleri yoktur
bütün güllerden derin
bir sesi var gözlerinin” (Cumings)
“Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi..
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.” (Karakoç)
Dr Hamit Akçay
Ekonomist- Kurumsal Yönetim Danışmanı /
hamitakcay@gmail.com