Büyük İslam alimi Gazzali medrese hocalığını iki kere bıraktı. İkincisinde ölümüne bir yıl kala ve sağlık sorunları nedeniyle bıraktığı hocalığı birincisinde niçin bıraktığı ise oldukça tartışmalıdır. Kimileri onun hocalığı dönemin siyasi sorunları nedeniyle bıraktığını söylemiştir.
Büyük İslam alimi Gazzali medrese hocalığını iki kere bıraktı. İkincisinde ölümüne bir yıl kala ve sağlık sorunları nedeniyle bıraktığı hocalığı birincisinde niçin bıraktığı ise oldukça tartışmalıdır. Kimileri onun hocalığı dönemin siyasi sorunları nedeniyle bıraktığını söylemiştir. Çoğunluk ise bu durumu onun hem kendi nefsine hem de toplumdaki ahlaki yozlaşmaya karşı verdiği savaşın bir parçası sayar.
Bağdat Nizamiye medresesinde dört yıl müderrislik yapan Gazzali ancak hacca gitme fikriyle Bağdat'tan ayrılabilir. Bu ayrılık onun kendi deyimiyle 11 yıl sürer. Gazzali medrese hocalığına ancak 11 yıl sonra bu sefer başka bir şehirde ve ölümüne beş yıl kala döner. Burada bir dört yıl daha hocalık yapan Gazzali bu sefer medreseyi sağlık sorunları nedeniyle bırakır ve bir yıl içinde de vefat eder.
Gazzali'nin Bağdat'tan ve medreseden niçin ayrıldığı, 11 yıl boyunca tam olarak nerelerde bulunduğu tartışmalıdır. Fakat bu 11 yılın telif eserler yayımlanması noktasında oldukça verimli geçtiği kesindir. Zira İḥyaʾü ʿulûmi'd-dîn isimli en önemli eserini bu dönemde yazmıştır. Bu dönemde uzun yolculuklar yaptığı, şüphelerinden arındığı ve çok sayıda hakikatin sırrına erdiği açıktır.
Gazzali'ye göre toplum yozlaşmıştır. O adeta hastadır. Hemen tedavi edilmeye başlanmalıdır. Fakat bu tedavi Hristiyan ve Yahudiler'den öğrenilecek bir tedavi değildir. Müslümanlar kendi zengin kaynaklarını ve tarihlerini incelemeli ve tedavi yollarını tespit etmelidirler. Demek ki Yahudi ve Hristiyanlardan medet ummak o dönemde de yaygın bir eğilimmiş.
Gazzali hiç şüphesiz büyük bir mücadele adamıdır. Onun tek mücadelesi Batıni'lere ya da metafizik konularda varsayımlarını direten filozoflara karşı değildir. O menfaatlerini düşünen alimleri de eleştirir. Bu eleştiriden kendisi de pay alır. Eğitim ve öğretim faaliyeti yaparken tek amacının Allah rızası olup olmadığı konusunda derin şüpheleri vardır. Yaptığı işi terk etmesinin bir nedeni de budur.
Ona göre medrese eğitimi katıdır. Bireysel farklılıklar dikkate alınmamaktadır. Hocalar öğrencilere örnek olmamaktadırlar. Konular soyut ve geneldir. Aşamalı eğitim yoktur. Öğrencilerin şevkleri kırılmaktadır. Yaparak ve yaşayarak öğrenmeye yer verilmemektedir. En kötüsü de amaç Allah rızası olmaktan çıkmıştır. Bakıldığında bu tespitler günümüz Türkiye'sinde de anlamlıdır.
Anlaşılan o ki Gazzali insanların mevki ve makam için eğitimci olanlardan dolayı bu işten uzaklaşmıştır. Hocalığa tekrar başladığında iki hocalık dönemi arasındaki farkı şöyle açıklar: 'O zaman mevki kazandıran ilmi öğretiyordum şimdi ise mevki terk ettiren ilme çağırıyorum'. Gazzali'ye göre din ilmi kötü alimlerin gerçekleri gizlemeleri ve dünyalığın peşine düşmeleri nedeniyle mahvolmuştur.
Ona göre eski alimler iyiliği emrederken ve kötülükten menederken daha cesurlardı. Yöneticilerin tepkilerine göre konuşmazlardı. Sadece Allah'tan korkarlardı. Böyle yaptıkları için de sözleri etkili olurdu. Şimdikilerin ise özü ve sözü farklıdır. Mal ve makam sevgileri ise şiddetlidir. Dünyaya dalan bu alimler değil yöneticileri en sıradan insanları bile ıslah edemezler.
Onun eğitim anlayışı öğrencinin seçimi ile başlar. Talebede aranan en önemli özelliklerden biri ahlaktır. Gazzali'ye göre ahlaksız birine insanlara faydalı olsun diye ilim öğretmek eşkıyaya cihada gider ümidiyle silah vermek gibidir. Çünkü ilim de bir silahtır. Güvenilmez birine stratejik değerdeki ilimler öğretilmemelidir. Bu iş iyi niyetle yapılsa bile neticesi istendiği gibi olmaz.
Gazzali'ye göre göze görünmeyen cinlerden ve şeytanlardan korkmak yerine göze görünen ve insanları kötü yola yönlendirmekte şeytan ve cinlere pabuçlarını ters giydirecek kadar maharetli olan insanlardan korkmalıyız. Gerçek bilgin para için okumuş, mevki elde etmiş usta bir tartışmacı değil, Allah rızasını amaçlayan kişidir. Bunun için de nefisle büyük bir mücadeleye girişmek şarttır.
Ona göre ilmi ile kibrini kontrol edebilen alim kalmamıştır. Hastalık bizi tedavi etmesi gereken alimleri de esir almıştır. Kimse tedavi olamamaktadır. Olgun insan yoktur. Ortada sadece insan müsveddeleri kalmıştır. Her cahil kendi görüşünün gerçek olduğuna inanmakta tecrübesinin peşinden koşmaktadır. Böyle bir hastalık karşısında yapılabilecek en iyi şey ise insanlardan uzaklaşmaktır.
Eleştirinin dozunu zaman zaman oldukça sertleştiren Gazzali kesinlikle kötümser biri değildir. Ömrünün sonuna kadar toplumun ıslahı için çabaladığı da herkesçe bilinmektedir. O ilminin farkındadır. İnsanlardan uzaklaşmasının sebebi insanları tedavi etmek için yöntemler geliştirme ve hastalık kapmadan iyileştirebileceği kadar hastayı tedavi etmektir.
*Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nin 'Gazzali' maddesinden ve Bülent Çelikel'in 'Gazalî'nin Eğitim Görüşü' isimli doktora çalışmasından yararlanılmıştır.