Elbette siyasi partiler demokrasinin en merkezinde yer alır. Elbette siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Elbette partiler olmazsa demokrasi olmaz. Elbette partiler demokrasilerin en önemli kurumlarını oluşturur.

Elbette siyasi partiler demokrasinin en merkezinde yer alır.

Elbette siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarındandır.

Elbette partiler olmazsa demokrasi olmaz.

Elbette partiler demokrasilerin en önemli kurumlarını oluşturur.

Bu belirttiğim 4 nokta teorik ve kitabidir.

Siyasi Partiler Kanununda da zaten 4. maddede 'siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır' diye yazar.

Buraya kadar dört dörtlük bir durum var. Yani teoriye ve kanuna göre partiler demokrasinin motoru ve lokomotifidir. Kanuna ve teoriye bakarak ve uygulamayı akla getirmeyerek düşündüğümüzde her şeyi güllük gülistanlık sanabilirsiniz.

Gel gör ki uygulama öyle değil. Her şey teoride ve kitapta yazılı olduğu gibi değil.

Peki uygulama nasıl? Uygulamada durum 4'te 3'müdür, 4'te 2'midir, 4'te 1'midir? Bilmiyorum.

Tek bildiğim feodalite hakimse, daha doğrusu feodal kafalar partilerde çok fazla yer bulmuşsa bunun demokrasiye bir zafiyet getirdiğidir.

Bugün (13 Kasım 2022 günü) sosyal medya hesaplarımdan 'Demokrasi ve Feodal Kafalar' başlığı altında 5 maddede 5 görüşümü açıkladım.

İşte o görüşlerim:

1-

Kafaları eğitmeden ve insanları terbiye etmeden bir belediyeyi ya da bir kamu kuruluşunun bütçesini birine teslim etmek, eşkıyaya bir köyü teslim etmek gibidir.

Kafa feodal ise demokrasi onlara tam ideal.

Çalar çırpar.

Adamın tipinde zaten belediye başkanı tipi yok,ilk bakıştaderebeyi, mafya ve zorba tipi var. Zaten geldiği yer de orası ya da oraya benzer bir yer. Feodaliteden gelmiş bir adamdan demokratik bir tavır bekleyebilir misiniz?

2-

İnsanların kuru kalabalık ve eğitimsiz kitle olarak kalması feodal kafaların en çok tercih ettiği yöntemdir.

Feodal kafalı bir muhtar, köyünden bir adamın şehre inmesinden dahi rahatsız olur. Şehirdeki hayatı görüp bilinçleneceğini düşünerek korkar.

Bu husus memleketimde anlatılan ve yaşanılmış bir olaydır. Köylünün biri acil bir ihtiyacı için Pazarcık ilçe merkezine yani şehre inmek durumunda kalmış. Çarşıda köyün ağası ve muhtarı ile karşılaşmış. Hem ağa, hem muhtar olan o adam, köylüye bağırarak 'haydi haydi köye acilen geri dön, ihtiyacın olan şeyi akşam ben köye dönüşte sana getiririm' demiş. Bu konuşmalara şahit olan esnaf sormuş 'ağam adamı şehirden niye koydun' diye sormuş. Ağa şöyle cevap vermiş: 'Şehirdeki bu medeni hayatı görür, gözü açılır, aynısını köyde de ister' diye kovdum' demiş. Evet bu olay birebir yaşanmış olaydır ve feodal bey diyebileceğimiz o zamanki yani Cumhuriyetin ilk yıllarındaki muhtar ve ağaların karakteristik özelliklerini yansıtmaktadır.

Evet feodal kafalı particiler de bilinçli insanlardan korkarlar. Aynı ağa, muhtar, feodal beylerde olduğu gibi.

3-

Partiler demokratik bir kurum sayılsa da demokrasinin tam zıttı olan feodal mantığın en çok geçerli olduğu yerlerdir.

Feodalite ne kadar sayısal çokluğa önem verse de kendi içinde o oranda da itiraza ve eleştiriye karşıdır. Aynı partiler gibi.

Bunu herkes görüyor ve biliyor. Ayrıntılı anlatmaya gerek yok. Partilerde demokrasi yok. Hatta bu hususta, 'demokrasilerde parti vardır, ancak partilerde demokrasi yoktur'diye söz de uydurulmuştur.

Tabi bu söz çok hoş bir söz değildir.

4-

Feodalite tarihte kalmadı demokrasi içinde yaşıyor ve yaşatılıyor. Tek değişen isimler ve cisimler.

Eskiden derebeyi var idi, artık 'parti beyi' var.

Bu hususu da özellikle küçük il ve ilçeler olmak üzere her yerde gözlemleyebilirsiniz.

5-

Feodalite ayakta kalmak ve varlığını diri ve canlı tutmak için düşman üretmek zorunda, partiler de rakiplerini düşman gibi göstererek ayakta ve diri kalmaya çalışıyorlar.

Bu durumu da tarihteki feodal (derebeyi) yapılarını anlatan romanlardan okumuş ve filmlerden görmüşsünüzdür. Particilerin rakiplerine karşı hasmanetutumlarına da zaten her gün şahit oluyoruz.

13 Kasım 2022 günkü sosyal medya görüşlerim bunlar. Bundan önce de 'demokrasicilik' üzerine yazı yazdığımı hatırlıyorum. Orada da yıllar önce benzer görüşlerimi yazdım ve beyan ettim.

2015 yılında yazdığım o yazıda da özetle şunları belirtmiştim.

Eğer bir Ülkede, halkın bilinç ve olgunluk seviyesi, ekonomik refah ve gelir seviyesi, eğitim ve ahlak seviyesi yeterli değilse, o Ülkede demokrasi değil, demokrasicilik oynanır.

Bir ülkede parti yönetimlerinde feodal olmayan bir anlayış var ise demokrasi, feodal bir anlayış var ise demokrasicilik vardır. Daha açıkçası, milletvekilliği babadan oğula geçiyorsa, akrabalar, yakınlar arasında el değiştiriyorsa demokrasicilik vardır. Bu feodal bir anlayıştır.

Evet, bu hususta yazdığım yazıdan bu yana 7 yıl geçmiş. Geçen süre içerisinde 'demokrasicilik mi öne çıkmış, demokrasi mi öne çıkmış?' Buna siz karar verin.

Particilik mi, demokrasicilik mi? Yoksa hepsi mi? Bunlara neden olan feodal anlayış mı?

Siz karar verin.

Benden yazması, sizden anlaması.

Haydi hayırlısı.

Bir de dileğim var: 'İnşallah demokrasi gerçek manada önce partilerde yaşanır, sonra tüm Ülkede yaşanır.' İnşallah.

Son söz: Biz partiye değil particiliğe, demokrasiye değil demokrasiciliğe karşıyız. Velhasıl, biz demokrasi ve parti görünümlü feodal anlayışa karşıyız.

Vesselam.