Yaşadığımız deprem afetiyle birlikte ağır bir ders aldığımızı düşünüyorum. Parayla pulla ölçülemeyecek ağırlıkta bir ders hem de. Ruhumuz hüzünler, kalbimiz acılar, bedeniz sancılar şehrine döndü. Sadece deprem bölgesindeki değil tüm yurdumuzun evleri yıkıldı. Hepimiz bu enkaz yığınlarının altında kaldık, günlerdir gözümüz kulağımız bu yığınların altından gelebilecek seslere, çıkarılabilecek canlara odaklandı.
Değerli okurlarım,
Yaşadığımız deprem afetiyle birlikte ağır bir ders aldığımızı düşünüyorum. Parayla pulla ölçülemeyecek ağırlıkta bir ders hem de. Ruhumuz hüzünler, kalbimiz acılar, bedeniz sancılar şehrine döndü. Sadece deprem bölgesindeki değil tüm yurdumuzun evleri yıkıldı. Hepimiz bu enkaz yığınlarının altında kaldık, günlerdir gözümüz kulağımız bu yığınların altından gelebilecek seslere, çıkarılabilecek canlara odaklandı. Ellerimiz semaya mucizelerin gerçekleşmesi ve hiç bitmemesi için açıldı her saniye. Hep umutla, bin bir ümitle geçirdik günlerimizi. Enkazın altından sağ salim çıkarılan çocuklarımızın tatlı gülümsemeleriyle umudumuzu dipdiri tuttuk. Acımızı bir an da olsa unuttuk belki de.
Velhasıl çok büyük bir acı yaşadık çok büyük. Canımızdan canların gittiği, ömrümüzün kalan kısmının tüm sıkıntılarını çektiğimiz, adeta yaşayan ölüye döndüğümüz zaman dilimlerini yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Elbette hemen geçip gitmesini beklemeyeceğiz. Bir an önce kurtulmuş olamayacağız. Asla hiç yaşanmamış gibi düşünemeyeceğiz.
Elbette bizler ömrümüz son bulana kadar bu yaşananları, çaresizliği, korkuyu, hüznü, acıyı, seni, beni, hepimizi hatırlayacağız. Yıllar geçse de gözyaşlarımız dışarı akmasa da içimize içimize hep akacak, feryatlar haykırışlar kulaklarımızda her zaman çınlayacak, yaşananlar ruhumuzda hep bir yara olarak kalacaktır.
Ancak artık ömür yolumuzda yürümeye devam ederken bu olumsuz durumdan yolumuza ışık olacak bir ders çıkarmak hepimizin boynuna borç olacaktır.
Kıymetli okurlarım,
Hepimiz bu talihsiz olaydan sonra kendimize dönmeli, içimize yönelmeli, ruhumuza seslenmeliyiz. Biz biliriz ki her karanlıktan sonra bir aydınlık, her zorluktan sonra bir kolaylık, her acı ve hüzünden sonra bir tatlılık ve mutluluk vardır. İnsanız, bu zamana kadar bunu kim bilir kaç kere deneyimlemişizdir. Tanıyor biliyoruz aslında.
Her olumsuzluğun olumlu bir çıkarımı muhakkak ki vardır, bu depremin de bize verdiği mesajı alalım hep birlikte alalım diyorum. Bu sefer ihmal etmeyelim, daha beter yaralanmadan alalım.
Bakın,
Paranın dahi geçmediği zamanlar olduğunu hatırlattı bize. Şahit olduk. Bizzat gözlemedik. Artık güvenmeyelim paramıza, kariyerimize, çevremize, gençliğimize. Bunlarda önemli elbette ancak en önemli varlığımızın zaman olduğunun farkına varalım. Zaman gitti mi geri gelmeyen, tükendim mi yeri dolmayan, geçti mi kıymeti anlaşılan en önemli bir değer.
En önemli varlığımız, kum saatinden bir ömür yaşıyoruz. Ne kadar kaldı asla bilmiyoruz değil mi? Kimlere vakit ayırıp zamanımızı heba ederken kimlere ayırmaktan kaçmışız, şöyle bir düşünelim. Kırarken bizi candan sevenlerimizi sorgusuz sualsiz, köle olmuşuz düşüncesizce sevmeyenlere belki de artık görelim. Bir bir zamanımızı gereksizce öldürüp tüketirken, biz tükeniyoruz aslında, yeniden hatırlatalım.
Sevgili kardeşlerim,
Artık sayılı ve ansızın tükenebilecek zamanımızın kıymetini daha çok bilelim, bu dünyaya kimseyi memnun etmek için gelmediğimizi, geliş amacımızın Allah'ın yarattıklarına şahitlik etmek için olduğunu hatırlayalım. Sanal alemden daha çok sıyrılarak, kurmuş olduğumuz yalan dünyayı yıkalım. İnsana yakışır, gerçek bir hayatı yaşamanın heyecanında buluşalım.
Sevgili kardeşlerim,
Ertelemek yok,
Uzatmak yok,
Yaymak yok,
Gelişigüzel yaşamak yok,
Kırmak yok,
Ötekileştirmek yok,
Sevgisizlik merhametsizlik yok,
Adaletsizlik zorbalık yok,
Aşırılık tutarsızlık geçimsizlik yok,
Kayırmacılık, ihanet, kalleşlik yok,
İnsanı kullanmak yok,
Arkadaş dost satmak yok,
Yalancılık, hilekarlık yok,
Kirletmek katletmek, vurmak yok,
Vefasızlık, nankörlük, kalleşlik yok,
İşini severek, en güzel şekilde, kurallara uygun, dayanıklı yapmadan yastığa baş koymak yok,
Daha ne kadar insanlıktan uzaklaştıran varsa bizleri, yok yok yok olsunlar hayatlarımızdan...
Şimdi sevmeyi daha çok yayalım, laf olsun diye değil gönülden olsun yürekten taptaze...
Daha çok sarılalım ailemize, eşimize çocuklarımıza, arkadaşlarımıza, dostlarımıza içten kalpten, daha çok kıymet bilelim, daha çok müsamaha gösterelim sevdiklerimize, daha bir başka uyanalım her doğan güneşi gördüğümüzde sabaha, daha çok affedelim, daha çok şefkatli olalım.
Erteleyelim olur mu? Yeterince geç kaldık görüyoruz, daha iyi anladık. Hatalıyız.
Şimdi harekete geçelim, bu enkazdan canları çıkarttığımız gibi bir de insanlığımızı kurtaralım.
Hiç mi hiç ertelemeden yaşayalım hayatı, hayat küs kalacak, kalp kıracak, telafi edebilecek, her yerden dönülebilecek kadar uzun değil bu hayat aklımıza kazıyalım. Ve yazalım gönüllerimize büyük harflerle ve sımsıcak bir sevgiyle biz iyilik için yaşayacağız. Güzellik için nefes alacağız. İnsan doğduk insan kalacağız.
Hepimize geçmiş olsun, şehitlerimize rahmet yakınlarına sabırlar dilerken bir an önce toparlanabilmemizi en kalbi duamla Yüce Rabbim'den niyaz ediyorum.
Sözlerimin sonuna gelirken şunu yineliyorum,
'Hayat ertelenecek kadar uzun değil' unutmayalım olur mu? Her günümüzü son günümüz, her gördüğümüzü son kez görüyor gibi davranalım birbirimize.
Sevgi ve muhabbetle,