Sevgili okurlarım, Son zamanlarda etrafımdaki insanlardan şunları duyuyor ve açıkçası üzülerek dinliyorum. “Abi adım atmayı bırak ayakta duracak dermanım yok, kardeşim sanki enerjim çekilmiş ne olacak bu halim, hocam hayattan hiç keyif almıyorum, inanın yaşıyor muyum yaşamıyor muyum anlayamıyorum” gibi söylemler gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, küçüğünden büyüğüne, 7’den 70’e hep dillerde dönüp duruyor.
Sevgili okurlarım,
Son zamanlarda etrafımdaki insanlardan şunları duyuyor ve açıkçası üzülerek dinliyorum. 'Abi adım atmayı bırak ayakta duracak dermanım yok, kardeşim sanki enerjim çekilmiş ne olacak bu halim, hocam hayattan hiç keyif almıyorum, inanın yaşıyor muyum yaşamıyor muyum anlayamıyorum' gibi söylemler gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine, küçüğünden büyüğüne, 7'den 70'e hep dillerde dönüp duruyor. Keşke bu söylemler sadece dilde kalmış olsa, dilde durduğu gibi maalesef hayatta durmuyor. Nihayetinde her şey bir enerji olduğuna göre hızlıca yayılıyor hayatın içine. Ne yazık ki yayılan bu olumlu değil de olumsuz bir enerjiyse sadece bizi değil topyekûn hepimizi olumsuz etkiliyor, çünkü enerji bulaşabilen, transfer edilebilen, birbirimize geçebilen bir şeydir.
Öncelikle şu önemli konuda hemfikir olmak istiyorum. Hepimizi, dilimizde dönüp duran kelimeleri kullanırken daha seçici olmaya, daha pozitif seçimler yapmaya, daha güzeli çağırmaya davet ediyorum. Şikayet, isyan, haykırış, nefret, kin, öfke gibi olumsuzluk içeren ifadeleri çok fazla dillendirmeyelim artık. Söylemlerimiz eylemlerimizi belirler. Neyi çok dillendirirsek onu çekeriz hayatımıza. Hep şikayet ederek güzel bir hayat yaşayabilir miyiz? Hep olumsuzluk barındıran söylemlerle mutlu bir ömür geçirebilir miyiz? Dilimizde isyanla, yaşantımızda sakinlik olabilir mi?
Biz dilimize hangi kelimeleri yerleştirirsek, o kelimelerden oluşur söylemlerimiz ve haliyle öyle bir enerji yayarız etrafımıza. Şimdi dilimize pelesenk olan, yazımın girişinde de belirttiğim ifadeler gibi bizi kurban rolüne sokacak söylemlerden bir an önce kendimizi uzaklaştıracağız. Böylece buradaki bariz enerji kaçağını önlemiş oluruz. Ne dedik her şey bir enerji, haliyle bu enerji bizde de kalmıyor, bize geri gelme olasılığı da yüksek olduğuna göre daha dikkatli olacağız. Kendimizi daima olumsuzluk hallerinden çıkarıp, olumlu taraflara evirip çevirecek, değiştirip dönüştüreceğiz.
Elbette bireysel olarak sıkıntılar yaşıyoruz. Maddi manevi problemlerle karşılaşıyoruz şu hayatta. Bazen fiziksel bazen ruhsal bazen zihinsel yaşanılan olumsuzluklar enerji depolarımızı tüketebiliyor. Hele hele son zamanlarda toplumsal olarak üst üste yaşadığımız olumsuzluklar da cabası. Salgın hastalıklar, sel afetleri, depremler, fiyat artışları, hayat pahalılığı, barınma ve temel ihtiyaçları karşılayamama korku ve kaygısı… Üzerine tuz biber ekti. Ama biliyoruz ki burası dünya ve burada her zaman bu durumlar yaşanabilir. Bize düşen tedbir almaktır.
Böyle bir ortamda da tabi ki herkesin ister istemez yaydığı bu olumsuz enerji birbirine bulaştı, karıştı, herkesi bir şekilde etkiledi.
Böyle gerçek bir ortamda yaşanılan enerji düşüklüğü elbette normaldir. Bunu kabul edelim inkar etmeye gerek yok. İnsanız. Kabul edelim, edelim de dilimizle tekrar etmemek de söylemlerimize yansıtmamak da yine bizim elimizdedir bunun farkında olalım artık. Biz söylemlerimizi olumsuz hale getirdik diye yaşadığımız bu olumsuz durumların içinden çıkamıyoruz ne yazık ki ya da yaşadığımız sorunları maalesef çözemiyoruz.
Herkes aynı olumsuz durumla karşılaşırken herkes aynı şekilde etkilenmiyor değil mi? Bazılarımız çok kolay anlatabiliyorken bazılarımız ömrü boyunca aşamıyor bu durumu. Aşabilenlere şöyle bir baktığımızda, onları incelediğimizde görüyoruz ki bu kişilerin sebeplere takılı kalmayanlar, kendilerini daima çözüme odaklayanlar, bakış açılarını olumsuzdan olumluya çevirebilenler olduğunu görüyoruz.
Buradan anlıyoruz ki bize düşen, bakış açımızı sorunlara değil çözümlere odaklamaktır. Eksikliklerimize değil elimizde olanlara çevirmektir. İnsan zamanla evrilen bir varlıktır. Ne yapıp edip kendimizi daha güzele, daha iyiye, daha pozitife doğru evrimleştirmeliyiz. Dilimizdeki söylemlerimizi değiştirdikten sonra bakış açımızı da yeniden gözden geçirmeli, pusulasını çözüme çevirmeliyiz.
Peki bunu nasıl başarabiliriz? Nasıl devamlı çözüm odaklı bir insan olabilir, nasıl enerjimizi yeniden canlandırabilir ve devamlılığını sürdürebiliriz?
Tabi ki haklı olarak diyeceksiniz sağlıklı beslenmek yemek, içmek, iyi bir maddiyat, hastalıklardan korunmuş olmak, zihinsel ruhsal bedensel her türlü saldırılardan arınmak, bol bol hareket etmek gibi parça parça durumlar bir bütün halinde enerjimizi artırabilir, elbette artırabilir.
Ancak bunlar sağlandığı halde dahi enerjisi tükenmiş insanlar yok mu? Olmaz olur mu zaten konum buydu. Yazımın başında bahsettiğim söylemlerin çoğu böyle kişilere ait hem de.
Peki bunlar sağlanmadığı halde de enerjisi yüksek insanlar yok mu? Olmaz olur mu, mesela Seyit Onbaşı nasıl buldu o enerjiyi de kendi ağırlığından kaç katı fazla kilolu topu yerden kaldırdı değil mi?
Sevgili kardeşlerim,
Şu bir gerçek ki insani enerji yemek içmekle elde edilebilecek bir durumdan daha da ötesidir. Enerji içsel bir güçtür. Ruhsal bir dinginliğin dışımızdaki hareketliliğidir. O güç aktifse bizi harekete geçirir, değilse bizi durdurur.
İnsanın eğer bir hayali ve hedefi yoksa yaşama dair, bu güç ne yaparsanız yapın dışarı çıkamaz. Düşünün, hayali olmayan bir insanın rengarenk çiçeklerle bezeli, sevgiyle yoğrulmuş, umutla kaplanmış bahçesi olur mu hiç? Onun dünyası renkli değildir, siyah ve beyazdan öte renkleri yoktur.
Hedefi olmayan bir insan neden yataktan çıksın ki?
Hedefi olmayan bir insan neden merak etsin ki?
Hedefi olmayan bir insan neden koşsun ki?
Hedefi olmayan bir insan neden yaşasın ki?
Her gününün aynı olacağını bilen bir insanda enerji olur mu? Her günün aynı olacağını bilen bir insanda merak ve heyecan olur mu? Zaten sonunu baştan bilirken ne diye harekete geçsin ki? Ne diye enerjisi yükselsin ve devamlılık arz etsin ki?
Enerji düşüklüğünden devamlı şikayetçi olan sevgili kardeşim,
Kendine sordun mu bakalım bugüne kadar hiç,
Senin gerçekten yaşamak istediğin hayallerin nedir?
Senin, uykularını kaçıran, seni meraklandıran ve heyecandan kalbini pırpır ettiren hedefin var mı?
Senin bu dünyada gerçekten bir HEDEF'in var mı güzel kardeşim,
Bu soru dahi enerjini yükseltmeye başlayacak inanıyorum. Hedefini bulduğunda, hedefin olduğunda enerjini tutamayacaksın. Bunu yaşadığında anlayacaksın.
Sevgi ve muhabbetle,