Filistin konusunda söylenmeyen bir şey kaldı mı? 7 Ekim 2023’den itibaren İsrail’in devlet olarak ve ordusunu kullanarak katlettiği sivil insan sayısı 22 bini aştı.

Filistin konusunda söylenmeyen bir şey kaldı mı?

7 Ekim 2023'den itibaren İsrail'in devlet olarak ve ordusunu kullanarak katlettiği sivil insan sayısı 22 bini aştı.

Katliama tabi tutulan bu 22 bin insanın üçte ikisi kadın ve çocuktan meydana geliyor.

Ve dünya seyrediyor.

2024'ün ilk günlerindeyiz ve uzay çağındayız.

Katliam haberlerini almıyoruz sadece;

Saniye saniye seyrediyoruz…

'Katil İsrail' diye bağırıyoruz mitinglerde.

Kürsülerden tehditler savuruyoruz İsrail'e.

Bütün bunlara rağmen İsrail ordusu Filistinlilerin yaşadığı mekanlarda katliama gözünü kırpmadan devam ediyor.

Şu sorunun cevabını arayalım:

'Katil İsrail' diye avaz avaz bağırdığımız bu devletin bulunduğu bölge nerede?

İslam coğrafyasının tam ortasında değil mi?

Müslümanların tam ortasında İsrail'in ne işi var diye sormanın zamanı geçti, biliyoruz.

1948'de 'kurulmuş' bir İsrail devleti var karşımızda.

'Nasıl kuruldu bu İsrail devleti?' sorusunu sormayalım mı?

Soralım ve hep birlikte cevabını arayalım.

Hatta şu soruyu da soralım ve bunun cevabını biraz daha öne alarak arayalım:

Diyelim ki İsrail bir şekilde kuruldu ve İslam dünyası olarak günümüzde terör estiren bu devletin kuruluşunu durdurmağa gücümüz yetmedi.

Peki, Müslüman dünyanın tam ortasında yaşamaya nasıl devam edebiliyor?

'Yaşamaya' derken varlığından söz etmiyorum İsrail'in.

Etrafında terör estirmeye, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'ya kirli çizmeleriyle girmeye nasıl cür'et edebiliyor?

Ben bunu soruyorum asıl.

Ve daha can alıcı sorum şudur:

Biz Müslümanlar olarak acaba dostumuzu ve düşmanımızı tanıyor muyuz?

Hatırlayalım; Henüz Yahudiler orada yokken Filistin'de Yahudilere toprak satmayı yasaklayan kimdi?

Hatırlayınız lütfen, kimdi, kim?

II. Abdülhamid değil mi?

Peki, II. Abdülhamid bizim dostumuz mu düşmanımız mı?

Bu soru size tuhaf gelmesin.

Tekrar soruyorum: II. Abdülhamid bizim dostumuz mu düşmanımız mı?

Mitinglerde 'Katil İsrail!' diye bağıranlara soruyorum.

Miting meydanlarını dolduranlara değil doldurtanlara soruyorum.

Altını çiziyorum ve tekrar soruyorum:

'Katıl İsrail' diye avaz avaz bağırtanlara soruyorum:

Siz gerçekten İsrail'e düşman mısınız?

İsrail'e yapılan ve hiç sekteye uğramadan devam eden enerji desteğinden söz etmiyorum.

Lojistik destekten de söz etmiyorum.

Elbette bunların hesabının sorulması lazım ama daha önemli bir şey daha var.

Asıl soru şu:

'Katil İsrail' diye bağırtanlar, sizlere ve hepimize soruyorum bu soruyu:

Dostumun dostu, dostumdur.

Dostumun düşmanı, düşmanımdır.

Dostlarımıza düşman olanları dost kabul eder misiniz etmez misiniz, cevap veriniz!

Şayet dostunuzun düşmanını dost olarak kabul ederseniz, o zaman dostunuza düşmanlık etmiş olmaz mısınız?

1948'den beri Filistin halkına zulmeden, katleden ve topraklarını işgal eden İsrail'in oraya devlet kurmasını engelleyen II. Abdülhamid bizim dostumuz değil mi?

Öyleyse II. Abdülhamid'e midesi bulanacak kadar düşman olanları nasıl dost olarak görüyorsunuz?

Bir düşünün bakalım:

II.Abdülhamid Han'i garip bir şekilde ezeli ve ebedi bir düşman olarak görenleri göklere çıkaran/çıkaranlar kim?

Midesi bulanarak İslam halifesine 'Kızıl kafir' diyen bir şair ile Gök Sultan aynı kalpte olabilir mi?

'Ne mel'unsun ki rahmetler okuttun ruh-i İblis'e' diyerek bir İslam halifesine ağır sözler söyleyenleri göklere çıkaranların kafaları biraz karışık değil mi?

Bu nasıl bir kafa karışıklığıdır böyle…

Dostunu düşmanını bilmeyen bir zihni yapı, mazlum Filistin halkının hangi derdine derman olacak, çok merak ediyorum.

Millet olarak Filistin halkının katil İsrail tarafından soykırıma tabi tutulmasına bir şey yapamıyoruz ve üzülüyoruz.

İsrail'i tel'in ediyoruz ve etmeliyiz.

Dostumuzu ve düşmanımızı tanımak hususunda biraz şuura ihtiyacımız yok mu? ​

Vesselam…